Güncelleme Tarihi:
İzmir ve Ege Bölgesi genelinde, hava sıcaklığındaki gece ve gündüz farkının arttığı bugünlerde, yoğun sis ve rüzgarın da olmamasından meydana gelen basınç farkı nedeniyle, hava kirliliği yaşanıyor. Özellikle havadaki partiküler madde değerlerinin, tüm Ege kentlerinde, aralık ayı başından itibaren sınır değerleri kimi saatlerde aştığı görülüyor. Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı Hava Kalitesi İndeksi’nin rakamlarına göre de Afyonkarahisar ve Kütahya’da hava kalitesi, zaman zaman sağlığı olumsuz etkileyebilecek seviye olan "sağlıksız", diğer Ege kentlerinde ise yaşlılar, çocuklar ve solunum rahatsızlığı olanları olumsuz etkileyebilecek seviye olan "hassas" olarak ölçüldü. Yalnızca İzmir Gaziemir ve Seferihisar istasyonlarından yapılan ölçümlerde hava kalitesinin "iyi" olduğu görüldü.
Yaşar Üniversitesi MYO Elektrik ve Enerji Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. İlker Gürkan, en önemli önlemin, çevreci enerji kaynaklarına yönelmek ile enerjiyi verimli ve tasarruflu kullanmak olduğunu belirterek, "İzmir ve Ege, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı açısından büyük potansiyele sahip. Kentin rüzgar enerjisi açısından bin 854 megawattlık kapasitesi bulunuyor. Bu potansiyelin değerlendirilmesiyle, Ege Bölgesi’nin toplam enerji tüketiminden daha fazla enerji üretmek mümkün. İzmir, Türkiye’nin güneş kapasite oranı en yüksek alanı olan ikinci il. Jeotermal ve biyogazdan elektrik üretimi için de büyük bir potansiyele sahibiz. Biyogazda, yaklaşık 2 bin 500 konutun 1 aylık tüketimine eş değer olan 537 megawattlık bir potansiyele sahip İzmir’de, mutlaka çöpten enerji seçeneği hayata geçmeli. Bu kaynaklar kullanılırsa hava kirliliği sorunu zaten kendiliğinden çözülür" dedi.
EGE’DE DURUM "HASSAS"
Ege Bölgesi, Aralık ayı başından itibaren yoğun hava kirliliğiyle karşı karşıya kaldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, ülke genelindeki istasyonlardan alınan değerleri anlık olarak yayınladığı "Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı" verilerine göre, bölgenin havasının "hassas" olduğu görüldü. 9’u İzmir’de bulunan Ege’deki 19 istasyonun saatlik verilerine göre, insan sağlığına olumsuz etkileri bulunan partiküler madde (PM10) ile kükürtdioksit (SO2) miktarları, sınır değerleri birçok kez aştı.
EN YÜKSEK PARTİKÜLER MADDE DEĞERİ AYDIN’DA ÖLÇÜLDÜ
Sınır değeri, 24 saat ortalaması 100 mikrogram/metreküp olması gereken PM10 değerleri, son bir ayda, saatlik olarak yapılan ölçümlere göre en yüksek, İzmir Alsancak’ta 1346, Güzelyalı’da 588, Aydın’da 5995, Afyon’da 503, Denizli’de 461, Manisa’da 845, Soma’da 675, Muğla’da 440, Yatağan’da 499, Kütahya’da 462, Uşak’ta ise 353 olarak ölçüldü. Son bir ayın 24 saatlik ortalamasında ise PM10 oranlarında, Afyon, Aydın, Denizli, Manisa, Soma, Muğla ve Bayraklı’da "hassas" değer olan 100 sınırı aşıldı.
KÜKÜRTDİOKSİT 5 ŞEHİRDE YÜKSEK ÇIKTI
İzmir’de kükürtdioksit miktarının, sınır değerlerinin altında kaldığı gözlenirken, kimi şehirlerde ise bu rakamlar da korkutucu boyutlara ulaştı. Hassaslık sınırı saatlik 250 mikrogram/metreküp olması gereken kükürtdioksit en yüksek, Bornova’da 905, Soma’da 752, Yatağan’da 499, Afyon’da 684, Denizli’de ise 258 değerlerine kadar çıktı. Soma’da, havadaki azotdioksit ve azotoksit oranlarının da bazı saatlerde hassas değerlere çıktığı gözlendi. Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı Hava Kalitesi İndeksi’ne göre de Afyonkarahisar ve Kütahya’da zaman zaman hava kalitesi sağlığı olumsuz etkileyebilecek seviye olan "sağlıksız" diğer kentlerde ise yaşlılar, çocuklar ve solunum rahatsızlığı olanları etkileyebilecek seviye olan "hassas" olarak Ege kentleri yer aldı. Yalnızca İzmir Gaziemir ve Seferihisar istasyonlarından yapılan ölçümlerde hava kalitesinin "iyi" olduğu görüldü.
İZMİR’DE DURUM
İzmir’de, 9 ölçüm istasyonunun yer aldığı bölgelere göre, partiküler madde oranlarında, Güzelyalı ve Alsancak, en yüksek değerlere ulaşan bölgeler olarak dikkat çekti. PM10 değerleri, saatlik verilere göre, en fazla Alsancak’ta 1346, Güzelyalı’da 588, Bayraklı’da 549, Şirinyer’de ise 459 mikrogram/metreküp olarak ölçüldü. Ay genelinde İzmir’de en temiz havaya sahip ölçüm istasyonunun bulunduğu bölge ise Seferihisar ve Gaziemir oldu. Gaziemir’de en fazla saatlik PM10 değeri 114 mikrogram/metreküp olarak 23 Aralık günü ölçüldü.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Yrd. Doç. Dr. İlker Gürkan, öncelikle rüzgar, güneş, jeotermal ve biyogaz kaynaklı enerji kaynakları ile doğalgazın kullanımının artması gerektiğini ifade etti. Bunun için devletin çeşitli teşvik programları hazırlamasının faydalı olacağını belirten Gürkan, "Özellikle göç alan şehirlerde nüfusun artması nedeniyle plansız şehirleşme ve yeşil alanların azalması da hava kirliliği açısından olumsuzluk yaratıyor. Sanayileşmenin şehre yakın yerlerde bulunması ve trafikteki araç sayısının fazlalığı da hava kirliliğinin insan sağlığı için ciddi problemler oluşturabilecek boyutlara ulaşmasına neden oluyor" dedi.
KÖMÜR VE ODUN HARİCİ KATI YAKITLAR DAHA DA TEHLİKELİ
Meteorolojik etkenlerin de olumsuz etkiyi artırdığını kaydeden İlker Gürkan, "Yüksek basınç etkisiyle kirli hava yükselip dağılamadığı için zehirli gazların ve partiküler maddelerin yere doğru çöktüğü gözleniyor. Fosil yakıtların yakılmasıyla, havaya karbondioksit, karbonmonoksit, azotoksit, kükürtdioksit gibi gazlarla birlikte partiküler kirleticiler de yayılıyor. Ayrıca bazı vatandaşlarımız belki de zorunluluktan, kömür ya da odun bile kullanmayıp çöp, lastik, petrol türevi gibi katı yakıtlar kullanıyor. Çevreye en çok bunlar zarar veriyor" diye konuştu.
YAPILMASI GEREKENLER
Hava kirliliğini azaltmak için yapılması gerekenler ise şöyle sıralandı:
"Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak. Kaliteli, ısıl değeri yüksek ve daha az hava kirliliğine neden olacak yakıtlar kullanmak. Doğalgaz ve jeotermal enerji kullanımını artırmak. Sıcak su üretimi için güneş enerjili ısıtma sistemlerini tercih etmek. Binalarda ısı yalıtımı yapmak, ortam sıcaklığını gereğinden fazla yükseltmemek. Kömürü, SO2’i emme özelliğinden dolayı kireç tozu ile birlikte yakmak (1 ton kömüre yaklaşık 25 kg kireç tozu karıştırmak). Kaloriferlerin eğitimli kişilerce yakılması, her yıl periyodik bakım yaptırılması, bacaların zamanında temizlenmesi. Kömür depoları ve kaloriferli apartmanların denetim altına alınması ile kalitesiz yakıt kullanımını engellemek, mümkünse doğalgaz dönüşümlerini sağlamak. Şehirdeki yeşil alanları genişletmek. Enerjiyi verimli ve tasarruflu kullanmak."
Trafik kaynaklı hava kirliliği ile ilgili yapılması gerekenler konusunda; Toplu ulaşımı kullanmak, motorlu taşıtlarda katalizörlü egzoz kullanmak, sanayi kaynaklı hava kirliliği için yapılması gerekenler olarak da bacalarda filtre kullanmak, enerji verimliliği sağlayan teknolojileri kullanmak önerildi.
DOĞALGAZ VE JEOTERMAL KULLANIMI
İzmir’de, 2 milyonu aşkın konut ve işyeri bulunuyor. Kentte, 1 milyon 100 bin konuta doğalgaz verilebilecek bir durumdayken abone sayısı, bunun yaklaşık yarısı olan 573 bin 890. Jeotermal kullanımı, SO2 ve partikül madde emisyonu oluşturmadığı için büyük önem teşkil ediyor. Ancak şu anda yalnızca 100 metrekare üzerinden hesaplandığında yaklaşık 32 bin konut eşdeğeri olan 22 bin hane bundan yararlanıyor. 1 konutun jeotermalle ısıtılmasının karbon salınımı açısından 6 aracın trafikten men edilmesiyle eş değer olduğu düşünülürse, şu andaki kullanımla, 192 bin otomobilin trafikten çekilip karbon salınımının olmaması anlamına da geliyor.
AKCİĞER VE KALP HASTALIĞI OLANLAR İÇİN TEHLİKELİ
Yaşar Üniversitesi İşyeri Hekimi Dr. Yeşim Günel de Dünya Sağlık Örgütü tarafından, hava kirliliğinin çok önemli bir kanser nedeni olarak açıklandığını hatırlatarak, "Hava kirliliği, özellikle kronik akciğer ve kalp hastalığı olan kişiler için çok tehlikeli. Partiküler madde ve kükürtdioksit gibi etkenler, belli seviyelerin üzerine çıktığında, kronik astım ve diğer solunum yolu hastalıkları, kalp ve tansiyon rahatsızlıkları, alerjik hastalıkları tetikleyerek şiddetlenmesine yol açar. Kirli havada bulunan karbon, azot ve kükürt gibi maddeler eğer ağız yoluyla solunursa direk akciğerlere ulaşır ve daha fazla zarar verir. Özellikle bebekler, bağışıklık sistemi baskılanmış kanser hastaları, astım, KOAH gibi kronik solunum sistemi veya kalp hastalığı olanlar ve yaşlılar, hava kirliliğinin yoğun olduğu saatlerde mümkünse dışarı çıkmamalı, gerekirse ağız ve burun atkı ya da maskeyle kapatılmalıdır" dedi.