Oluşturulma Tarihi: Aralık 07, 2000 00:00
İlyas ÖZGÜVENYAPILAN bütün tahminler önümüzdeki yıllarda nüfusun sahillere doğru kayacağını gösteriyor. Yani biz istesek de, istemesek de, bu halinden çok şikayet ettiğimiz İzmir böyle de kalmayacak. Yaşamın dinamiklerine kimse karşı duramıyor. O halde hazırlıklı olmamız lazım. İzmir'in metropol sınırları artık tartışılmalı. GEÇMİŞTE İzmir'in çevresindeki boş alanların imara açılması girişimlerine hep tuhaf bakıldı. Böyle bir girişimde bulunan belediye başkanları ‘‘Kimler rant sağlayacak’’ şüpheciliği ile baskı altında tutuldu. Sonuçta toplumun dinamikleri hiçbir sınır ve yasak dinlemedi. Boş bulunan her arazide gecekondular, kaçak binalar, hatta fabrikalar yükseldi. Toplumun konut ihtiyacı, yöneticilerin biraz vurdumduymazlığı, biraz çaresizliği, biraz yasaların yetersizliğiyle birleşince inanılmaz kötü bir yapılaşma ortaya çıktı. YENİ İZMİRŞİMDİ, giden gitti de, kalanlara bakmak gerekiyor. İzmir metropoldeki fiziki sınırlara ulaştı. Şimdi yeni bir yapılaşma türü ortaya çıktı. Avrupai adıyla, banliyöler gelişmeye başladı. İşi İzmir'de olanlar Menemen'de, Torbalı'da, Urla'da, Kemalpaşa'da oturuyor. Bu ilçelerin küçük kasabaları da müthiş bir konut talebi baskısı altında. İzmir'den Çeşme'ye, Torbalı'ya, Menemen'e, Seferihisar'a doğru yola çıkın. Sarnıç'a gidin. Çevrenizdeki yapılaşmaya bir bakın. Tam bir garabet. BU bölgelerin çok değil 10 yıl önceki halini hatırlayanlar, 10 yıl sonra neler olacağını tahmin edebilir. Neresi tarım alanı, neresi konut alanı, neresi turizm alanı ayırabilene aşkolsun.BİRİSİNİN kum saatini tersine çevirmesi gerekiyor. Bunun yolu da, bugüne kadar sadece panellerde akademisyenlerin gündeme getirdiği ‘‘Bölgesel planlama’’dan geçiyor. Artık İzmir'i sadece Buca, Gaziemir, Konak, Balçova, Güzelbahçe, Narlıdere, Karşıyaka, Çiğli, Bornova olarak görmek mümkün mü?YENİ bir bakış açısı kaçınılmaz. İzmir'e artık Kadifekale'den değil belki de Karagöl'den bakmak gerekiyor. Politik olarak bunun yapılması pek hoş karşılanmıyor. Metropole komşu ilçe ve beldelerin yöneticileri yetkilerine ‘‘Müdahale’’ olarak gördükleri bu yapının içine girmek istemiyor. ANCAK konuya diğer pencereden bakılırsa durumun hiç de böyle olmadığı görülür. Küçük yerlerde yöneticilerin rant baskılarına direnmesi mümkün değil. Bölgesel planlama, bu yöneticiler üzerindeki baskıların etkisini de büyük ölçüde kaldıracaktır. YÖNETİCİLERE GÖREVTÜM öngörüler nüfusun sahil kesimlerine doğru kaydığını gösteriyor. Bu nedenle Çeşme-Aliağa-Kemalpaşa-Torbalı-Menderes-Seferihisar-Urla ilçeleri havuzunda kalan bölgenin planları yeniden yapılmalıdır. Nerelere konut, nerelere sanayi, turizm tesisi yapılacağı, nerelerin de tarım alanı olarak korunacağı makro plan çerçevesinde belirlenmeli mülki amirler bu planın takipçisi ve koruyucusu olmalıdır. BU konuda da en büyük görev bence İzmir Valisi Alaaddin Yüksel ile Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina'ya düşüyor. Her iki yöneticide de bu vizyonun olduğunu düşünüyorum. Plancıların, ‘‘En kötü plan, plansızlıktan iyidir’’ sözünün anlamı üzerinde herkesi düşünmeye çağırıyorum. Çünkü İzmir'in üzerindeki giysi artık dar geliyor.
button