Güncelleme Tarihi:
Gürcistan'da 3 yıl önce meydana gelen depremlerin fay hattını tetiklediği ve yarılmayı hızlandırdığının saptanmasının ardından, 4'üncü deprem kuşağından 3'üncü deprem riski bölgesine çekilen Karadeniz’de, deprem riski de arttı. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) eski öğretim üyesi Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, İzmir'in Seferihisar ilçesi açıklarında meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki deprem ve Doğu Karadeniz'de deprem riskine ilişkin Demirören Haber Ajansı’na (DHA) açıklamalarda bulundu.
İzmir depreminin, Doğu Karadeniz Bölgesi'nin şu andaki deprem potansiyeli ve deprem tehlikesini en iyi şekilde aktaran bir sunum yaptığını belirten Bektaş, "Türkiye'de genel bir kanı var; Doğu Karadeniz Bölgesi, Türkiye'nin deprem açısından en güvenli bir yeridir. Hatta o bölgede deprem olmaz. Vatandaşta böyle bir algı var. Ancak son İzmir depreminden sonra bu algı önemli ölçüde değişti. Çünkü biz deprem bilimcileri, depremi ya teorik bilgilerden elde ederiz ya da laboratuvardaki deneylerden ama en güzel sonucu yine doğanın kendisi veriyor. Bu bakımdan, İzmir depremi, Doğu Karadeniz Bölgesi'nin şu andaki deprem potansiyeli ve deprem tehlikesini en iyi şekilde aktaran bir sunum yapmıştır bize. AFAD’ın verilerine göre, İzmir depremi 0.1, aynı verilerde bugünkü Türkiye deprem tehlikesi haritasına göre Trabzon'da olabilecek en büyük depremin sarsıntısı 0.2. yani İzmir'de yaşanan depremin en az 2 katı daha tehlikeli bir durum söz konusu. Hatta Rize'de bu yer sarsıntısı ölçeği 0.3 olarak belirtiliyor. Bu ne anlama geliyor? Demek ki sadece depremin büyüklüğü değil, bulunduğumuz yerin ya da binanın bulunduğu zeminin fiziksel ve mekaniksel özelliği çok önemli. Yani deprem büyütmesi dediğimiz başka bir deyişle deprem jeolojisinde yer etkisi dediğimiz olay son derece önemli” dedi.
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde ‘böyle bir tehlike yok, en güvenli burası’ şeklindeki algının doğru olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Bektaş, "Bu bağlamda zeminlerin, özellikle gevşek zeminlerin, sahil çökelleri dolgu alanları üzerinde biliyoruz ki deprem enerjisi daha çok artıyor. Deprem dalgaları büyüyor. Bu nedenle zemin etütlerinin güvenirliği çok daha ön plana çıkıyor. Zemin etütleri çok doğru yapılırsa hiçbir sorun olmaz. Demek oluyor ki Trabzon bölgesinde en az İzmir'de yaşanan olaylar tekrar burada da yaşanabilir. Vatandaşlarımız yani Trabzon veya Rize, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde ‘böyle bir tehlike yok, en güvenli burası’ demek doğru değil. Çünkü kuzeyimizde AFAD’ın yine verilerine göre Karadeniz fayı, güneyimizde Kuzey Anadolu fayı var. Bu 2 fayın oluşturacağı tehdit, tehlike 0.2-0.3 yani İzmir'de yaşanan deprem tehlikesinin daha üstünde. Peki, Trabzon ve Rize’nin zemini nasıl? Rize dolgu alanı üzerinde kurulmuş bir yer. O bölgede deprem büyütmesi haliyle olacak. Bu 0.2 ve 0.3’lük veriler sadece ortalama değerlerdir. Trabzon yöresinde ikinci bir tehlike var; hem dolgu alanları var hem yumuşak zeminimiz, hem de heyelanlı bölgelerimiz var. Yani İzmir'de olmayan bir tehlike de heyelan. Bir tehlike daha ortaya çıkıyor depremin dolaylı etkisi olan heyelan. İzmir depremi; Doğu Karadeniz Bölgesi için bir uyarıdır, önemli bir uyarıdır” diye konuştu.
‘TÜRKİYE'NİN HER TARAFI DEPREM KUŞAĞIDIR’
Türkiye’nin her tarafının deprem kuşağında olduğuna dikkati çeken Bektaş, özellikle büyükşehir belediyelerine önemli görevler düştüğünü ve bünyelerinde jeoloji dairesi kurmaları yönünde tavsiyede bulundu. Bektaş, "Türkiye'nin her tarafı deprem kuşağıdır. Çünkü Türkiye'miz kuzeyde Avrasya, Güneyde Gondwana kıtası arasında mengenede sıkışmıştır. Sonuç olarak; biz doğadan yine en güzel bilgiyi aldık, Doğu Karadeniz'in depremselliği açısından. Teorik bilgiler laboratuvar bilgilerinden çok yine biz depremi depremden öğrendik Doğu Karadeniz'in geleceği açısından. Bu bağlamda Rize’de kentsel dönüşüme gidiliyor. Buradaki yapılar asla depreme dayanıklı değildir. Ama Trabzon'un yapı stoku da, öncelikli olarak gözden geçirilmelidir. Özellikle 1999'dan önce yapılan binaların güvenirliği, bütünü ile gözden geçirilmelidir. Belediyelerimiz deprem konusunda da daha duyarlı olmalıdır. Hatta kendi iç bünyelerinde jeoloji dairesi kurup, jeologlar, jeofizikçiler istihdam etmelidirler” ifadelerinde bulundu.