Güncelleme Tarihi:
İşte Meral Akşener'in açıklamalarının satır başları...
2002 yılında, “Türk” demekten korkanların, karşısında durduk! Bu yüzden, 2010 yılında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, kök hücrelerine saldırmak isteyenlerin, karşısında durduk. Bu yüzden, 2016 yılında, Milletin canına kast edenlerin karşısında durduk! Bu yüzden, 2017 yılında, Türk milletinin kaderini, bir kişinin, iki dudağı arasına bırakmak isteyenlerin,
karşısında durduk! Bu yüzden, 2018 yılında, Milletimizi; sıkılmış yumrukların arasına sıkıştırmak isteyen, kirli bir siyasetin, karşısında durduk! Bu yüzden 2019 yılında; Millet iradesine, ipotek koymaya kalkanların, karşısında durduk.
İYİ Parti olarak, ilk günden beri, Türk Milleti’ne dayatılmak istenen kötülüklerin, her türlü vesayetin, karşısında durduk.
Türk siyasetinde, makulün temsilcisi olduk. Bizim siyasetimizin, pusulası da; her daim, aziz Türk milletinin talep, istek ve hayalleri oldu. Ve geldik 2023’e… 2023’te de, milletin verdiği helal oyu, babadan miras bilerek; seçmen iradesine, ipotek konamayacağını, anlatmaya çalıştık. Siyasi elitlerin ve kerameti kendinden menkul, sözde kanaat önderlerinin güdümünde,
milletin olmadığı bir yerden üretilen siyasetin, başarılı olamayacağını söyledik. İtiraz ettik, tepki gösterdik, uyardık. Memleketimizin ve milletimizin, gerçeklerinden bihaber, oturdukları yerden, her gün ahkam kesenlere karşı, irade koyduk.
Üstelik ne acıdır ki, sadece iktidar mensuplarıyla değil; biz, âdeta bu seçimin kaybedilmesi için çalışanlarla da mücadele ettik.
"NEFSİNİN ESİRİ OLANLARLA UĞRAŞTIK"
Memlekete en küçük fayda getirmeyen, partili cumhurbaşkanlığı sisteminden kurtulmak; milletimize, bir çıkış yolu açmak istedik. Türkiye’yi, hak ettiği gibi, zengin, mutlu ve huzurlu bir geleceğe taşımak için çalıştık. Bu yolda, hiçbir fedakârlıktan da kaçınmadık. Meselemiz, Türkiye olduğu için; nefislerimizi kör odalara hapsettik. Ama ne yazık ki, nefsinin esiri olanlarla uğraştık. Biz, “önce millet, önce memleket” dedik. Ama ne yazık ki, “önce şahsım, önce ben” diyenlerle uğraştık. Biz, milletimizin geleceği için, kendi çıkarlarımızdan vazgeçtik. Ama ne yazık ki, Koltuğundan başka hiçbir şeyi düşünmeyenlerle uğraştık. Ve en nihayetinde, maalesef olmadı, olamadı, olduramadık. Tüm çabalarımıza rağmen, 2023 seçimlerindeki yenilgiye, maalesef engel olamadık.
"YANKI ODALARINDA İHANETLE SUÇLANDIK"
Biz, 20 Ocak 2020’den beri, yani 3 yıl boyunca, karış karış gezdiğimiz Anadolu’nun, mevcut iktidarın beceriksizliğinden, ne kadar bunaldığını gördük. Liyakatsizliğinden, ne kadar yaralandığını dinledik. Adaletsizliğinden, ne kadar yorulduğunu duyduk. Ancak aynı Anadolu’nun, bir kez daha, iki yumruk arasına sıkıştırılmak istemediğini de gördük. Sokaklarda, yolumuza çıkan vatandaşlarımızdan, bizzat duyduklarımızı, gittiğimiz her yerde anlattık. Milletimizin; geçmiş kavgaları tartışmaya, değerleri yarıştırmaya, veya düşmanlıkları beslemeye değil; Yeni şeyler duymaya, icraatleri konuşmaya,
ve en nihayetinde de, kazanma umuduna odaklı olduklarını, defalarca dile getirdik. Ancak; açık yüreklilikle ifade edebilirim ki; ne söylersek söyleyelim, kendimizi dinletemedik. Çünkü Türk siyaseti, belli başlı, yankı odalarına hapsedildi.
Biz, milletin çağrısını dile getirdiğimiz için, O yankı odalarında, ihanetle suçlandık! Biz, milletin iradesini savunduğumuz için,
O yankı odalarında, işbirlikçilikle suçlandık. Biz, milletin itirazının sesi olduğumuz için, O yankı odalarında, iktidara “yanlamakla” suçlandık! Peki tüm bunların sonunda ne oldu? Tüm bu sürecin içerisinden; En küçük pazarlık yapmadan çıkan kim oldu? Gizli kapaklı, tek bir işbirliğine girişmeyen kim oldu? En ufak kâr sağlamayan kim oldu? Allah’ıma hamdolsun, şükürler olsun ki, bizler olduk, İYİ Parti oldu. Zaten başka türlüsü mümkün müydü?
Belli ki unutanlar var; ben o yüzden kendilerine tekrar hatırlatayım. Eğer ki ben ve arkadaşlarım; Makam, mevki peşine düşecek olsaydık; bize, saraylar vadedilirken, elektriği kesilen salonlarda, “hayır” diye haykırmazdık. Eğer ki biz;
zalim güçlü diye, boyun eğecek olsaydık, nice “adamlar” dal gibi eğilirken, fidan gibi, dimdik durmazdık. Eğer ki biz;
milletin sesine kulak tıkayıp, pazarlık yapacak olsaydık; Herkesin tir tir titrediği, suspus kesildiği bir dönemde,
çıkıp, aslanlar gibi, İYİ Parti’yi kurmazdık! Biliyorum ki; bu meydanda bulunan hiçbir İYİ Partili, Ne 3 Mart 2023’te, ne de seçim sathında, Hem iktidardan, hem de muhalefetten işittiğimiz; hakaretleri, iftiraları ve karalama kampanyalarını,
unutmadı, unutmayacak! Ama hiç merak etmeyin; ben de hiçbirini unutmadım! Asla unutmayacağım, asla unutturmayacağım!
"BEN SUSTUM AMA 'YÜZDE 60 İLE KAZANIRIZ' DİYENLER SUSMADI"
Peki bizim eksiklerimiz yok mu? Tabii ki var. Biliyorsunuz, seçimlerin muhasebesi konusunda, bir süredir, suskun kalmayı tercih ettim. Tüm siyasi partilerin, seçmenleri ile helalleşmesine, herkesin hatalarını değerlendirmesine, imkan tanımak gerekiyordu. Bilimsel veriler ışığında, hakikatin ortaya çıkmasına, alan açmak gerekiyordu. Ben de, hem kendimize,
hem de bu yenilginin paydaşlarına, kendi hatalarımızla, baş başa kalacağımız, bir zaman tanımak istedim. Ancak geldiğimiz noktada, görüyorum ki; bu iyi niyetimiz, yeni bir suiistimal alanına, dönüştürülmek isteniyor. Tefekkür için büründüğümüz sessizlik, yalanların, daha fazla yankılanmasına sebep oluyor. Şimdiye kadar, en çok susması gerekenler, ilk önce konuştular. Hataları ile yüzleşmesi gerekenler, bu fırsatı, kendi kabahatlerini, gizlemek için kullandılar. Biz, hakikate yol verdik, ama onlar, yalanlar üretmeye devam ettiler. Ez cümle; ben sustum ama “yüzde 60 ile kazanırız." diyenler susmadı. Bilimsel verileri masaya koyan ben sustum. Ama o verileri, yırtıp atanlar susmadı. Televizyonlara çıkıp, utanmadan, sıkılmadan, yüzsüz yüzsüz, seçimin faturasını, bize yüklemeye kalktılar. Ve ne yazık ki, yeni bir umuda tutunmak isteyen milyonlar, umut yerine öfkeyle doldu. Oysa yapmamız gereken, hatalarından ders almış bir muhalefet olarak, milletimizin huzuruna çıkmaktı. Bunun yerine, saray medyası ve sözde muhalif medya, el birliği içinde, İYİ Parti’yi ve Meral Akşener’i, günah keçisi ilan etmeye kalktılar. Ve hakikati en yakından bilenler, çıkıp da, tek kelam etmedi.
Üzülerek söylüyorum ki; bu sessizliği sürdürmek, artık mümkün değildir. İYİ Parti’ye yönelik, bir kumpas hevesine kapılanlar karşısında, susmamız, artık mümkün değildir. Eğilip bükülmeye çalışılan hakikati, daha fazla bekletmek,
artık mümkün değildir.
2023 seçimlerine girerken, Sayın Erdoğan karşısında, açık farkla seçimi kazanacak, iki aday çıkardık. 20 senede ilk kez.
Evet, 20 senede ilk kez. Milletimizin sevgisini kazanıp, Sayın Erdoğan’a karşı, belirgin şekilde üstünlük kuran, iki adayımız oldu. Yaptığımız tüm kamuoyu araştırmalarında, ki buna, Türkiye’nin en köklü, en itibarlı araştırma şirketleri dahildir,
bu iki arkadaşımızın, rahatlıkla Cumhurbaşkanı seçileceğini gördük. İstisnasız, tüm araştırmalarda, bu sonucu gördük.
Bunun da ötesinde, 3 sene boyunca, il il, ilçe ilçe yaptığımız ziyaretlerde, milletimizin bize açıkça söyledikleri de,
bu sonucu doğruladı. Ve bunun üzerine, ben de, milletimize bir söz verdim. “13’üncü Cumhurbaşkanı, Millet İttifakı’nın adayı olacak.” dedim. Hatta bunun için, samimiyetimden şüphe duyulmasın diye, kendi adaylığımdan feragat ettim.
Çünkü ben, seçimleri kazanmak, Türkiye’yi düze çıkarmak için, iktidarı sandıkta yenmenin, yeterli olacağını düşündüm.
Ama asıl sorunun, kendi saflarımızda olduğunu göremedim. Bu nedenle, yüce Türk Milleti’nden, özür diliyorum.
Ben, bu iki arkadaşımızın yolunu açmak için, elimden gelen her şeyi yaptım. Hiçbir kişisel beklentim olmadan, onları destekledim. Ama onların yolunu kapatanlara, maalesef engel olamadım. Özür dilerim! Önleri kesilmek istendiğinde, yardımlarına koştum, yanlarında durdum. Ama onları paçalarından tutup, aşağı çekenlere engel olamadım.
Ben, milletimizin, omuzlarında taşıdığı, umudunu bağladığı, bu iki arkadaşımızın, milletimizin bu tarihi çağrısına,
kulak vereceklerini düşündüm. Ama maalesef yanıldım. Onlara, bu ateşten gömleği giydiremediğim için, özür dilerim!
"HEBA EDECEK OYLARIMIZ YOK"
Allah şahittir ki; Ne yaptıysam, seçimleri kazanmak için yaptım. Ne yaptıysam; Önümüzdeki tarihi yol ayrımında, milletimiz kazanabilsin diye yaptım. Ne yaptıysam; Umut yaşasın, milletin iradesi, sonuca yansısın diye yaptım. Ve ne yaptıysam, bugün de arkasındayım. Keşke herkes, bizler kadar fedakar, bizler kadar yürekli olabilseydi. Ama maalesef olamadılar.
Onlar adına da özür dilerim. Ama tüm bu yaşananlara rağmen, yine de herkesin, bir şeyi çok iyi, bilmesini istiyorum:
Biz, bundan sonra da, gerektiği yerde, yine ve yeniden, yeter ki, milletimiz kazansın diye, yeter ki, Türkiye kazansın diye,
her türlü fedakârlığı yapacağız. Fakat bundan sonra, bu fedakârlıktan, Yalnız ve yalnızca, milletimizin faydalanacağından,
emin olacağız. Milletimiz için yapacağımız fedakârlıklardan, Siyasi rant devşirmeye kalkan, hesapçı zihniyetlere,
geçit vermeyeceğiz. Çünkü bu saatten sonra, ne bizim, ne de aziz milletimizin; Heba edecek oylarımız yok! Birilerinin ihtirasları uğruna, boşa akıtacak terlerimiz yok! Kendisine kariyer kovalayanlar için, harcayacak mesaimiz de yok!
İYİ Parti olarak seçimlerden bu yana, İl ve ilçelerimizdeki, tüm teşkilatlarımızla beraber, seçim sonuçlarına ilişkin çalıştık, tartıştık ve en nihayetinde, değerlendirmelerimizi tamamladık. Bugün, ülkemizdeki seçim sistemine göre başarı; 50+1’i sağlamak demektir. Dolayısıyla biz, bu seçimi kaybettiğimizin bilincindeyiz. Bizim için; Milletin kararının üstünde bir karar, millet iradesinin üstünde bir irade yoktur.
Biliyorsunuz, Türk siyaseti, 2018 yılından itibaren, Partili Cumhurbaşkanı seçmek için, ittifak sistemlerine, mahkûm oldu.
“Mahkûm oldu” diyorum; Çünkü bu durum, ne yazık ki siyaseti, dört işleme indirgedi. Artık Türkiye’de siyaset yaparken;
Milletin talepleri yerine, aritmetiğe bakılmaya başladı. Milletin kendisi değil, millete tepeden bakıp, millet adına ahkâm kesenler dinlenmeye başladı. Seçim kazanmanın yolu; “Nasıl milletin teveccühü alınır?” yerine, “Nasıl ittifak yapılır?” sorusunda aranmaya başladı. Partilerin aldığı oy oranlarını, gelişigüzel alt alta toplayarak; seçimin kazanılacağı düşünüldü.
İşte böyle bir ortamda da, bizler, İYİ Parti olarak; Milletin sesini, taleplerini ve beklentilerini, dile getirdiğimiz için,
oyunbozanlıkla suçlandık.
"TÜRK MİLLETİNDEN ÖZÜR DİLİYORUM"
Türk milletinden sizlerden özür diliyorum. Aziz milletim, sizlerden özür diliyorum. Milletimizin omuzlarında taşıdığı bu umudu, bu iki arkadaşımızın milletimizin bu çağrısına kulak vereceğini düşündüm. Allah'ım şahittir ki ne yaptıysam seçimleri kazanmak için yaptım. Milletimiz kazanabilsin diye yaptım. Onlar adına da özür diliyorum. Biz bundan sonra yine ve yeniden Türkiye kazansın diye tüm fedakarlığı yapacağız. Bu fedakarlıktan sadece milletimizin yararlandığından emin olacağız. Milletimizin bu fedakarlıklarının boşa düşmesini engelleyeceğiz. Hesapçı zihniyetlere yemin ediyorum ki geçit vermeyeceğiz. Kendisine kariyer kovalayanlar için harcayacak mesaimiz yok.
Biliyorsunuz önümüzde, yerel seçimler var. 2023 seçimlerini, çantada keklik görenler, şimdi de yerel seçimleri, âdeta bir genel seçim havasında, değerlendirmeye başladılar. Yine tüm gündemi, sayısal oranları yarıştırarak, ittifaklara çekmeye çalışıyorlar.
Hâlbuki yerel seçim, bir genel seçim değildir. Her yörenin, belirli özellikleri vardır. Her siyasi parti, o yöreyi bilen, tanıyan,
ve geliştirme iddiasında olan, kadrolarıyla birlikte, milletin huzuruna çıkar. Eğer ki, toptancı bir anlayışla, yerel seçimi, bu niteliğinden uzaklaştırıp; Merkez-yerel bütünleşmesine götürür; ya da sayısal ittifaklara yönlendirirsek; bu, yereli ortadan kaldırmak olur. Yereli ortadan kaldırmak ise, demokrasiyi ortadan kaldırmaktır.
Çünkü yerel seçimler, çoğulculuğun yaşadığı yerdir. İttifak kurmak, elbette belirlenen adayların, seçilmesine katkı sağlıyor.
Ancak başarıyı, ittifakın, matematiksel bir yaklaşımla değil, ilkesel bir yaklaşımla yapılması getiriyor.
"GELİN TÜM SİYASİ PARTİLER AYRI AYRI SEÇİMLERE GİRELİM"
Tüm siyasi partilere açık ve net bir çağrıda bulunmak istiyorum, hep birlikte vatandaşlarımızın siyasi tercihlerini ve yerel özelliklerini yansıtacağı bir rekabet ortamı oluşturalım. Türk siyasetinin bugün içinde olduğu siyasi pragmatizm sarmalından çıkmasını sağlayalım. Gelin tüm siyasi partiler hep birlikte ayrı ayrı seçimlere girelim. Her birimiz ayrı ayrı seçimlere girelim, biz varız! Biz varız, sizleri de bekleriz. Erdoğan, Bahçeli, Kılıçdaroğlu'na hepinize sesleniyorum, hadi her birimiz ayrı ayrı girelim.