Hazırlayan: Burak Artuner
Oluşturulma Tarihi: Eylül 02, 2008 00:00
Osmanlı tarihinin en büyük hukukçu, tarihçi, bilim adamlarından biri olan Ahmed Cevdet Paşa, İslam dinini merak eden iki Alman’a günümüzden 132 yıl önce 1876’da yazdığı mektuplarda, İslam dininde evliliği anlatırken, kadına karşı şiddetin büyük günah olduğundan bahsetmiş, çiftlerin mutluluğu için yapılması gerekenleri sıralamıştı.
Ahmed Cevdet Paşa, 1822’de bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan Lofça’da doğmuştu. 17 yaşındayken yani 1839’da İstanbul’a gelen Ahmed Cevdet, ilk derslerine Fatih Camii’nde başladı. Hem dini yönden hem de bilim adamı olarak kendisini yetiştirdi. 1848’de kürsüden ders verebilecek güce erişmişti. O sıralarda, Mustafa Reşid Paşa sadrazam olmuştu. Tanzimat Fermanı’nın gerektirdiği yeni kanunları hazırlayıp, yürürlüğe koymak için aydın düşünceli, çağın gereklerini fark edebilen değerli bilim adamlarıyla çalışmak istiyordu. Şeyhülislám Dairesi’nden Cevdet Efendi, Mustafa Reşid Paşa’nın bu yolda en önemli yardımcılarından biri oldu. Tanzimat döneminin bu büyük devlet adamı, daha sonraki yıllarda en önemli görevlerde bulundu; bayındırlık, adliye, eğitim bakanlıklarını kudretle yönetti. Sadrazam olacağı düşünülürken, 1895’te 73 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Ruhban sınıf yoktur
Hukuk alanında Mecelle, tarih alanında 12 ciltlik Tarih-i Cevdet gibi dev eserler bırakılan Cevdet Paşa, Tanzimat devri tarihimizin belki en önemli kaynağı olan Tezakir yani Tezkereler adlı büyük eserinin 40. ve sonuncu bölümünde, İslam dininin esaslarını açıklayan, iki önemli mektuba yer vermişti. Bu mektuplardan ilki Almanya İmparatorluğu’nun Bavyera krallığının Augsburg şehrinde gazeteci olan Dr. Vanmarhayden’e, ikincisi de Müslüman olmak isteyen "Schumann" adındaki diğer bir Alman’a yazılmıştı. Cevdet Paşa, mektuplarında Müslümanlığın önemli hususlarına değiniyor, örneğin ruhban sınıfı olmadığından, günahların affedilmesi için bir rahibe ihtiyaç duyulmadığından bahsediyordu. Ahmet Cevdet Paşa, mektubunun bir bölümünde din ulemasının borcunun ancak nasihat etmek ve dini meseleleri bildirmek olduğunu anlatıyordu.
Ahmed Cevdet Paşa, İslam’ın belkemiğinin kelime-i şehadet, dört direğinin de namaz, oruç, zekát ve hac olduğunu anlattıktan sonra temizliğin İslám’da ne kadar önemli olduğunu aktarmıştı. İslám dininin hikmet ve maslahat üzerine kurulmuş bir düzen getirdiğini söyleyen Ahmed Cevdet Paşa, buna karşın bazı kimselerin, bazı İslám kaidelerine itiraz ettiklerini ya da yanlış bilgi yüzünden en doğal şeyleri, doğaya aykırı göstermek istediklerinden bahsetmiş ve konuyu özellikle evlilik konusuna getirmişti.
Kadına şiddet günahtır
Nikáhın erkek ile kadın arasında bir anlaşma olduğunu söyleyen Ahmed Cevdet Paşa, bunun iki şahit huzurunda yapılması gerektiğini anlattıktan sonra, "Nikáh, basit bir muameláttan sayılırsa da, diğer yönüyle bir ibadettir. Nefsini haramdan uzak tutmak ve çocuk büyütüp, terbiye etmek niyetiyle nikáh, nafile ibadetlerden hayırlıdır ve sünnettir. Bedeni ve máli kudreti olan kimseye bekar durmak caiz değildir. Hele şehvet galebesi (önüne geçilemeyen azgınlık) ile ziná gibi büyük bir günaha girmek korkusu olursa, nikáh vacip olur" diyordu. Evlilik hukukuna uymanın, evlenilen kadını dövmekten sakınmanın şart olduğunu, bu noktada kendinden emin olmayan kişilere nikáhın asla caiz olmadığını söyleyen Ahmed Cevdet Paşa, "Zira zulüm kula ait bir günahtır. Allah affetmez, cezalandırır. Ziná ise Allah’a karşı işlenmiş bir suçtur. Allah affedebilir. Bu iki hak taáruz ederse, kulun hakkı, Allah’a karşı işlenmiş günahtan üstündür. Her halde kadınlara iyi muamele etmek lázımdır" diyordu.
Kadının hürriyeti
Nikáh akdi ile erkeğin eşinin üzerinde hakkı olduğundan bahseden Ahmed Cevdet Paşa, ancak bu durumun kadının hürriyetine engel olamayacağını savunur ve şunları aktarır: "Zevce kendi malını dilediği gibi tasarruf eder, alır, satar. Zevci ona müdahale edemez. Zevc ise zevcesi için lázım olan mesken, yiyecek ve elbiseyi tedarike mecburdur. Hattá uzak bir diyara gidecek olsa, birlikte gitmek için karısını zorlayamaz. Uzak diyara gittiği ve zevcesini, rızası dışında bile yerinde bıraktığı halde, nafakasını kesemez. (...) Allah indinde boşanma, beğenilmeyecek bir haldir. Lákin bazı tabii sebepler vardır ki boşanmayı icab ettirir ve dinen onay verilir. Meselá nikáhtan iki maksat, nefsini haramdan korumak ve çocuk sahibi olmaktır. Bu iki maksattan biri yerine gelemezse, boşanmak caizdir. (...) Koca kudretsiz olduğu takdirde, kadı tarafından ona bir sene süre verilir. Bu müddet zarfında gene karısıyla cinsel ilişkiye giremezse, kadı tarafından nikáh fesh olunur. Zevceye, hayatının sonuna kadar kocası yanında, kocasız durmak için mecburiyet yüklenemez. Hattá dünyadan el etek çeken dervişler bile, zevcesiyle cinsel ilişkiye girmeye mecburdur. Böyle tárik-i dünyálar bile, hiç olmazsa dört gecede bir gece zevcesiyle musahábet (sohbet etme, görüşme) etmelidir. Bu kadının hakkıdır. Bilakis erkek, fazla ilişki düşkünü olup da karısı bundan rahatsız olursa, kadının dayanacağından ziyade cimá etmemek için kocasına kadı tarafından emir ve ilişkiye bir sınır tayin edilir."