İyi ki varsınız

Güncelleme Tarihi:

İyi ki varsınız
Oluşturulma Tarihi: Aralık 23, 1999 00:00

Haberin Devamı

Türkiye'yi sarsan büyük skandallar, yürekli, dürüst gazetecilerin tehditlere aldırmadan ısrarlı takipleri sonucu ortaya çıktı. Basın sayesinde, halkın parasını yiyenlerin, devleti dolandıranların, mafya bozuntularının yaptıkları yanlarına kár kalmadı.

Aslıtürk'ün sonunu hazırlayan gazeteci

HÜRRİYET Yazarı Yalçın Bayer, Şişli eski Belediye Başkanı Gülay Aslıtürk'ün kabusu ve sonunu hazırlayan gazeteci oldu. Bayer'in ısrarlı takibi ve yıllar süren incelemeleri sonucunda ortaya çıkan gerçekler, Aslıtürk'ün önce yurt dışına kaçması, ardından da şimdilik İngiltere'de cezaevine konulmasını getirdi.

Bayer, hakkında 3 gıyabi tutuklama kararı bulunan ve Interpol tarafından kırmızı bültenle aranırken önceki gün Londra'da yakalanan Aslıtürk'ü ilk kez, babası İlyas Çokay'la beraber geldiği Cumhuriyet Gazetesi'nde tanıdı. Gülay, o zamanlar Boğaziçi Üniversitesi öğrencisiydi. Aradan yıllar geçti, Gülay Aslıtürk Çatalca'nın DYP'li belediye başkanı oldu. Başkan olur olmaz da ürettiği hayali projelerle yanlışlarına başladı. Bu yanlışları farkeden Bayer de Aslıtürk'ü yakın takibe aldı. Bayer bu arada, Genel Başkanı Tansu Çiller'in de Aslıtürk'e yüz vermediğini farketti. Ayrıca o sıralarda Aslıtürk'ün ANAP'a geçeceği söylentileri yayıldı. Bayer, Aslıtürk'ten ‘‘Olur mu öyle şey. Ben liderime bağlıyım’’ yanıtını aldı. Bu yanıttan bir hafta sonra ANAP'a geçen ve ilk seçimlerde Şişli Belediye Başkanı olan Aslıtürk, makama oturur oturmaz, hakkındaki yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları da çığ gibi büyüdü. Bayer de Gülay Aslıtürk hakkındaki yolsuzluk ve usulsüzlüklerin üzerine yılmadan gitti ve en ince ayrıntılarına kadar, belgeleriyle birlikte günlerce, haftalarca köşesinde yazdı. Bu arada, Aslıtürk'ün ‘‘Yalçın Bayer'in yazdıklarını araştırın’’ talimatıyla kurulan belediyenin Araştırma Komisyonu harekete geçti. Komisyon üyeleri, Bayer'e gelerek, belediye başkanları hakkındaki yolsuzluklarla ilgili olarak bilgi aldılar. Bayer yine durmadı. Köşesinde hemen her gün bir yolsuzluğunu yazdığı Aslıtürk, önce belediye başkanlığı görevinden istifa etti, ardından da yurt dışına kaçtı.

Mercümek'in marifetleri

GAZETECİ Vahap Munyar'ın ortaya çıkardığı ‘Mercümek skandalı’ Hürriyet gazetesinin manşetlerine taşındı. Skandal, Bosna için RP'liler tarafından Türkiye ve Avrupa'da toplanan milyonlarca markın yerine ulaştırılmadığının anlaşılması üzerine patlak verdi. Bu paralarının toplandığı banka hesaplarının sahibi Süleyman Mercümek'in, o tarihte batan 3 bankada milyonlarca mark tutan parasının bulunduğu ortaya çıktı. Mercümek halen 22.5 yıl hapis ve toplanan 1 milyon 430 bin markın 1.5 katı kadar para cezası istemiyle yargılanıyor.

Yasak aşk ve İSKİ

İSTANBUL Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) eski Genel Müdürü Ergun Göknel'in, eşi Nurdan Göknel'den (Erbuğ) boşanıp genç sekreteri Feryal Karval ile evlenmek istemesi, Türkiye tarihinin en büyük vurgunlarından birisini ortaya çıkardı. Nurdan Erbuğ, intikam almak için herşeyi anlattı. Hürriyet yazarı rahmetli Yıldırım Çavlı olayı didik didik etti. Göknel, kuruma iş yapan her müteahhidi haraca bağlamıştı. Göknel'in ifadeleri, SHP'li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen'in yargılanmasına neden oldu. Sözen beraat etti. Toplam 13 yıl 4 ay hapis cezası alan Göknel, 5 yıl hapis yattıktan sonra 1998 yılında tahliye edildi.

Telekulak skandalı

TELEFONLARIN yasadışı dinlendiği ve izlendiği gazeteci Kadir Ercan'ın Hürriyet Gazetesi'ndeki dizi-haberiyle ortaya çıktı. Dönemin Emniyet Müdürü Cevdet Saral'a bağlı çalışan istihbaratçıların Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay, MGK, milletvekilleri, Yargıtay üyeleri, gazeteciler, işadamlarının da aralarında bulunduğu yüzlerce kişi ve kurumun telefonlarını izlediği belgelendi. Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral, Yardımcısı Osman Ak, Ankara İstihbarat Şube Müdürü Ersan Dalman, Yardımcısı Zafer Aktaş'ın da aralarında bulunduğu 24 istihbarat görevlisi açığa alındı.

Horzum, hortumladı

KEMAL Horzum, bir spor kulübünün başına geçince kamuoyunca da tanındı. Şirketlerinden Hortaş ve Cenevre'deki Okemeks şirketi vasıtasıyla milyonlarca dolarlık ihracat yapan Horzum'un ismi bir çok hayali ihracat olayına karıştı. Uğur Dündar, Horzum'un peşini bırakmadı. 1985'te Türkiye Emlak Kredi Bankası Kızılay Şubesi'nden aldığı 72 milyon dolar ve 34 milyon İsviçre Frangı usulsüz kredi olayından hemen sonra Horzum İsviçre'ye kaçtı. 1988'de Türkiye'ye getirilen Horzum, cezaevine girdi.

Hayali ihracat rezaleti

HAYALİ ihracat sözcüğü, basın literatürüne Hacı Ali Demirel'in oğlu Yahya Demirel'le girdi. Paravan bir şirket kuran Yahya Demirel, Magosa, Cenova ve Tripoli limanlarına demonte ceviz kaplama, 1'inci sınıf yatak ve yemek odası yerine, ‘sunta’ ihraç etti. Yahya Demirel, Atilla Özçelik'le birlikte 1974'te yapılan 20 milyonluk hayali ihracat işlemiyle ilgili vergi iadesi aldı. Yahya Demirel'in hayali ihracat olayını gazeteci Uğur Mumcu ve Altan Öymen Cumhuriyet Gazetesi'nde ortaya koydular ve yazılanları, ‘Mobilya Dosyası’ adlı bir kitapta topladılar. Yahya Demirel'in Mumcu ve Öymen hakkında, yayın yoluyla hakaret ettikleri iddiasıyla açtığı 6 dava mahkemece reddedildi.

Türkbank ihalesi hükümet düşürdü

DÖNEMİN Başbakanı Mesut Yılmaz, 1997 yazında Türkbank ihalesini kazanan işadamı Korkmaz Yiğit'in Alaattin Çakıcı ile ilişkisi olduğunu biliyor muydu? Yılmaz, bu ilişki hakkında bilgisi olmadığını söylemesine karşılık, ihaleden bir gün önce ve ihale günü Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi tarafından bu ilişkiye işaret eden iki ayrı notun Başbakan'a gönderildiği belgeleriyle ortaya çıktı. Yılmaz, her iki notun da kendisine iletilmediğini, Başbakanlık'ta kaybolduğunu ileri sürdü. Ancak o tarihte Sabah yazarı olan Hasan Cemal, Radikal Ankara Temsilcisi İsmet Berkan ve Hürriyet'in Ankara Temsilcisi Sedat Ergin'in konuyu sürekli gündemde tutmaları, Yılmaz'ın, Yiğit'in bu ilişkilerini bile bile ihaleye katılmasına izin verdiğini gösterdi. Bu üç gazetecinin ısrarlı takibi Yılmaz'ın inandırıcılığına ciddi bir şekilde gölge düşürürken, başında bulunduğu hükümetin gensoruyla düşürülmesine giden yolu da açtı.

Örtülü ödenek örtülemedi

TANSU Çiller'in, başbakanlıktan ayrılmadan 22 gün önce örtülü ödenekten 500 milyar lira çektiği iddialarını, gazeteci Muharrem Sarıkaya ısrarla takip etti. Türkiye'nin gündemini oluşturan skandal belge sonunda Sarıkaya'ya ulaştı. Belge, 11 Mayıs 1996 günkü Hürriyet'te manşetten yayınlandı. Ankara karıştı. Çiller, sonunda parayı çektiğini itiraf etti. Örtülü ödenek skandalı nedeniyle, Çiller hakkında Meclis'te soruşturma açıldı.

Ve Susurluk...

3 Kasım 1996'da, Susurluk'ta aşırı hız yüzünden bir kamyonun altına giren Mercedes'te 3 kişi öldü, 1 kişi yaralı olarak kurtuldu. Bu Mercedes'te bulunanlar milletvekili Sedat Edip Bucak, Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ, 1980 öncesi Bahçelievler katliamının sanıklarından Abdullah Çatlı ile sevgilisi Gonca Us'tu.

Bir milletvekili, bir polis müdürü ve aranmakta olan bir katliam sanığının aynı otomobilde kazaya karışmasının ardından Türkiye'nin gündemi bir anda değişti. Otomobilde ayrıca çok sayıda silah ve susturuculu suikast tabancası bulundu.

Tüm medya bu esrarengiz ilişkilerin üzerine gitti. Susurluk, aylarca manşetlerden inmedi. Sistem tartışıldı, derin devlet tartışıldı, faili meçhul cinayetler, yargısız infazlar, karanlık ilişkiler tartışıldı. Halk ‘Temiz toplum, dürüst yönetim’ isteklerini aylarca ışıklarını yakıp söndürerek, tencere tava çalarak dile getirdi.

Susurluk skandalıyla birlikte dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar istifa etti. Haluk Kırcı tutuklandı. Özel timciler, kumarhaneciler ve uyuşturucu kaçakçıları, kuryeleler yakalanıp tutuklandı. Faili meçhul cinayetlerin ardı kesildi. Çetelerin üzerine gidildi.

Unutulmayanlar

Muammer Elveren ve Tuncay Özkan olmasaydı; Eyüp Aşık ile Alaattin Çakıcı'nın telefon konuşmalarının kasetlerini kimse duymayacaktı.

Münir Koçarslan, Ali Karapınar ve Cemalettin Özdoğan olmasaydı; Çiller'in Kuşadası Çiftliği hiç duyulmayacaktı.

Emine Gümüş olmasaydı; İstanbul Milli Eğitim Müdürü Naci Akay'ın akıl almaz serveti ortaya çıkmayacaktı.

Saygı Öztürk olmasaydı; İLKSAN yöneticilerinin, Ömerli barajı havzasındaki imar izinsiz araziyi nasıl satın aldıkları bilinmeyecekti.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!