İyi ki doktor olamamış

Güncelleme Tarihi:

İyi ki doktor olamamış
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 31, 1999 00:00

Haberin Devamı

Doktor olmaya karar vermişken esrar bulundurmak suçundan tutuklanarak okuldan atılan Bill Murray, o olaydan sonra mecburen komedyenliğe doğru dümen kırmış. Kendi kuşağının en yetenekli komedyenlerinden olan Amerikalı oyuncu, şu sıralar bizde de gösterilen ‘‘Çılgın Liseliler’’ (Rushmore) filminde oynuyor.

Bir adamın Hollywood'da saygı ve itibar görmesi için ne gerekir? Bir dizi hit filmde başrol oynamasına rağmen, Bill Murray neden hala Hollywood'un en kadri bilinmemiş yeteneklerinden biri? Bu sorunun cevabını öğrenmek için Bill Murray'nin hayat öyküsüne bir göz atmak gerek. Bill Murray 21 Eylül 1950'de Illinois Eyaleti'nin Wilmette kentinde doğdu. Babası Edward ve annesi Lucille'in hepsi birbirinden etkileyici dokuz çocuğundan biriydi. Bill Murray'nin o günlere dair çocukluk anıları, ona çok sıcak ve açık bir ailesi olduğunu hatırlatıyor. Öyle ki genç bir adam olduğunda mizah duygusunu babasından aldığını düşünecek kadar... Aslında babası çok eğlenceli bir adam değilmiş ama bunamaya başlayınca bir miktar edepsizleşmiş ve Bill Murray babasını kendi kuşağında temsil ettiğine inanıyor. Genç Bill, geç saatlere kadar deli gibi çalışan ve çocuklarına bakmak zorunda olan talihsiz annesini örnek alacak değildi herhalde.

Aile zorlu bir hayat mücadelesi verirken, kalabalık Murray ailesinin dört üyesi gösteri dünyasıyla yakından ilgilenmeye başladı. Ama Bill ve erkek kardeşlerinin ilgisini en çok çeken şey golf sporu oldu. Hepsi büyüme çağlarında yerel sahalarda oynayan golfçülerin takımlarını taşıdılar. Bill Murray bu konuyla ilgili anılarına otobiyografik kitabı ‘‘Cinderalla Story: My Life’’da (Hayatım: Külkedisi Masalı) yer veriyor. Ona göre golf bir çocuğun mutlu zamanlar geçirmesini sağlıyor, çok çalışmak zorunda kalan bir çocuğu avutuyor ve onun yaşıtlarından saygı görmesine neden oluyor. Hepsi bu kadar da değil, Bill Murray golf kursunda kazandığı parayla bir Cizvit okulu olan Loyola Akademi'deki öğrenim giderlerini bile karşıladı.

Tiyatrodan sinemaya

Bill Murray daha lise sıralarındayken oyunculuğa olan ilgisi çoktan açığa çıkmıştı, fakat vahşi espri anlayışı ve çenesini tutma konusundaki yeteneksizliği onun genellikle başka insanlar tarafından aşağılanmasına yol açıyordu. O dönemlerde doktor olmaya karar veren oyuncu, esrar bulundurmaktan tutuklandığı için bu planları yattı. Tıp okulundan atıldı ve bir komedyen olmak üzere yolunu değiştirdi.

Erkek kardeşlerinden biri Chicago'nun ünlü ‘‘Second City’’ tiyatro topluluğunun bir üyesi olan Bill Murray da bu topluluğa katıldı ve çok geçmeden dikkat çekmeye başladı. Ardından Amerika'nın kendisi gibi yükselmekte olan genç komedyenleri olan Dan Aykroyd, John Belushi ve Gilda Radner ile ‘‘The National Lampoon Radio Show’’da çalışmaya başladı. 1977 yılı Bill Murray için bir dönüm noktası oldu. Çünkü Bill Murray o yıl ‘‘Saturday Night Live’’ isimli televizyon programıyla spot altında göründü. Bu programdaki başarılı skeçleriyle büyük ilgi toplayan Bill Murray, izleyicilerin favori ismi olmasına rağmen 1980 yılında programdan ayrıldı ve aynı yıl sinema kariyeri başladı. Aktör, aralarında ‘‘Caddyshack’’ (1980) ve ‘‘Stripes’’ın da (1981) olduğu 80'li yılların hit komedilerinin çoğunda göründü. Murray bu filmler arasında en dikkat çekici performansı ‘‘Tootsie’’de (1982) Dustin Hoffman'ın peşinde dolaşan heteroseksüel karakteri canlandırırken gösterdi. Bill Murray daha sonraki filmlerinde de son derece eğlenceli performanslar sergiledi, ama geniş bir izleyici kitlesi tarafından ‘‘Hayalet Avcıları/Ghostbusters’’ (1984) ve ‘‘Küçük Korku Dükkanı/Little Shop of Horrors’’ (1986) filmleri sayesinde tanındı. Bu arada başka filmler çevirdiyse de 90'lı yıllar Murray için pek verimli geçmedi. Bu durumun tek istisnası 1991'de psikiyatristine musallat olan bir hastayı canlandırdığı ‘‘Peki ya Bob?/What About Bob’’ filmi sayılabilir. Zeki ve ısırgan bir mizah anlayışı olan bu yetenekli aktörün seyirci nezdinde itibarını geri kazandığı filmler ise pek iş yapmayan ‘‘Bugün Aslında Dündü/Groundhog Day’’ (1993) ile ‘‘Kiralık Kadın/Mad Dog and Glory’’ idi (1993). Farrelly Kardeşler'in yönettiği bowlingle ilgili bir film olan ‘‘Kingpin 1996’’ ile tekrar popüler bir aktör olan Murray, eleştirmenlerin gönlünü de ‘‘Ed Wood’’ (1996) ve ‘‘Vahşi Şeyler/Wild Things’’ (1997) filmlerindeki performansıyla kazandı.

Çılgın liseliyle rekabet

Bill Murray'nin tuhaf gülümsemesini zaptetmeye çalıştığı çarpık suratını ve sakin ama iddialı oyunculuğunu beyazperdede görmeyi seven izleyiciler onu şu sıralar bizde de gösterilen ‘‘Rushmore’’ (Çılgın Liseliler) filminde izleyebilirler. Bill Murray, yönetmenliğini Wes Anderson'ın yaptığı bu filmde, acemi lise öğrencisi Max Fischer (Jason Schwartzman) ile arkadaşlık eden ve aynı kadına (Olivia Williams) aşık oldukları için bir süre sonra onunla rekabet etmeye başlayan zengin ve mutsuz Bay Blume'u canlandırıyor. Bill Murray, Bay Blume'u şöyle anlatıyor: ‘‘Filmdeki Vietnam gazisi zengin çelik kralı Bay Blume, yeni romantizm, yeni aile, yeni projeler ve yeni planlar gibi her türlü yenilikten korkmamayı öğreniyor. Bu film bir bakıma bana ilk filmlerimi hatırlattı. Yani insanların rahatlayabildiği ve seyrettikten sonra bir daha eskisi gibi sinirli olmadığı filmlerimi...’’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!