Güncelleme Tarihi:
Raporda ana başlıklar halinde şu bilgiler yer aldı:
Yapılan araştırma ve incelemelerde olayın kasten yapıldığına yönelik bir bilgi yok.
İlk bomba 21.39'da, son bomba 22.24'de atıldı
Kaçakçı grubun içinde teröristlerin olduğu bilgisi var
Operasyon sonuç raporu Valiliğe gönderilmedi
Valiye yürütülen operasyon hakkında bilgi verilmedi
Operasyon sırasında ABD'ye ait insansız hava aracı K.Irak'taydı.
Türkiye'nin yeni sınır kapısı önerisine Irak sıcak bakmamıştır
Yeni sınır kapısı açılmalı
İnsansız hava aracı Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine kayıtlı
15 AYDA TAMAMLANDI
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesindeki Uludere Alt Komisyonu, yaklaşık 15 aydır sürdürdüğü çalışmalarını tamamlayarak raporunu hazırladı.
'ULUDERE MESELESİ KAPANMIŞ BİR MESELE DEĞİL'
Şırnak'ın Uludere ilçesi yakınlarındaki Irak topraklarında 28 Aralık 2011 günü düzenlenen hava operasyonu sonucunda 34 vatandaşın hayatını kaybettiği olayla ilgili kurulan 84 sayfalık alt komisyon raporunda, olayın; ırkı, dini, meşrebi ve siyasi görüşü ne olursa olsun tüm vatandaşları derinden üzdüğü belirtildi.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İnsan Hakları Komisyonu Heyetinin Gülyazı ve Ortasu köylerini ziyaret ettiği, mağdurları yalnız bırakmayarak acılarını paylaştığı vurgulandı.
Vefat edenlerin yakınlarına, Başbakanlık'ça 3,4 milyon TL ödeme yapıldığı, eşi vefat eden 28 kadına da maaş bağlandığı ifade edildi.
IRAK, SINIR KAPISI AÇILMASINA SICAK BAKMADI
Bölgede yeni bir sınır kapısının açılması için ilgili kurumların her türlü çabayı gösterdiği, ancak sınır kapısının açılması için Irak'ın Türkiye'nin gösterdiği iyi niyet çabalarını karşılayacak gayreti sergilememesi nedeniyle sınır kapısı açılamadığı kaydedilen raporda, Genelkurmay Başkanlığı'nın olay hakkında soruşturma başlattığı, İçişleri Bakanlığı'nın 3 müfettiş görevlendirdiği bildirildi.
Alt komisyonun olay yerine giderek incelemeler yaptığı ifade edilen raporda, 28 Aralık 2011'deki sınır ötesi hava harekatının, TSK tarafından TBMM'nin, 2011 tarihli “Irak'ın kuzeyinden ülkemize yönelik terör tehdidinin ve saldırıların bertaraf edilmesi amacıyla Hükümete Türk Silahlı Kuvvetlerinin sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunması için verilen izin” kararına dayanılarak gerçekleştirildiği kaydedildi.
ALIŞILMIŞIN DIŞINDA TERÖRİST HAREKETLİLİK
Raporda, harekat öncesindeki bir aylık süreçte Haftanin bölgesindeki terörist hareketliliğinin alışılmışın dışında olduğu, bu yargıyı destekleyecek çok sayıda duyum, telsiz kestirmesi, görülme ve diğer istihbari bilgi ve belge akışının olduğu anlatılarak şunlar kaydedildi: “İstihbari bilgilerin genel değerlendirilmesi yapıldığında; 2010 yılının Aralık ayında bölgedeki terörist grup sayısı 16 iken, 2011 yılı Aralık ayında terörist grup sayısının 37'ye çıktığı, olaydan önceki bir ay içinde 30 adet duyum alındığı, terörist grupların bölgede farklı günlerde olmak üzere 10 ile 134 kişilik gruplarla hareket halinde olduğu, terör örgütü elebaşlarının da içinde bulunduğu grupların intikam ve misilleme amaçlı büyük saldırılar gerçekleştireceği ve bu grupların Türkiye sınırına yakın dağlık alanlara intikal ettikleri şeklindeki bilgilerin askeri birimlere iletildiği ve askeri yetkililerin de bu hareketlilik karşısında teyakkuz halinde bulunduğu, olayda, olaya ve gruba ilişkin özel bir istihbarat olmamasına rağmen, bu genel istihbari bilgilerin tüm birliklere iletildiği, en üst birlikten en alt birliğe kadar giderek artan aşırı duyarlılık oluştuğu, her an bir saldırı olacakmış gibi beklenti içerisine girildiği, güvenlik güçlerinin adeta elleri tetikte bekler bir pozisyon içerisinde oldukları anlaşılmaktadır.”
Olayın olduğu gün gözetleme yapan insansız hava aracının (İHA), Genelkurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 2. Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi, 2. Ordu Komutanlığı, Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı, Batman İHA Üssü, 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı ve bağlı Tugay Komutanlığı tarafından izlendiği belirtilen raporda, olaydaki İHA'nın sınır hattında uçarak Irak'ın iç bölgelerine kadar gözetleme yapabildiği, Irak hava sahasında uçuş yapma yetkisinin ABD'ye ait İHA'larda olduğu ve gözetleme safhasında ABD İHA'larının yetki bölgelerinin farklılığı yüzünden bölgeye sevk edildiği, ancak grubun Türkiye'ye ait İHA'ların yetki bölgesine doğru ilerlemeye başlamasıyla ABD'ye ait İHA'nın bölgeyi terk ettiği vurgulandı.
İHA 7 SAAT 40 DAKİKA GÖZETLEME YAPTI
Raporda, “Hava harekatında keşif/gözetleme görevinin TSK'nın Gözcü isimli insansız hava aracı (İHA) tarafından yerine getirildiği, İHA'nın 15:59:38'de Batman'dan kalkış yaparak bölgedeki terör hareketliliği nedeniyle olayın gerçekleştiği yerin batısında bulunan Düğün Dağı'ndan itibaren Çukurca bölgesine doğru sınır hattını tarama görevindeyken, 17.20'de ilk hareketli cisim görüntüsünü Irak'ın iç kesimlerinden aldığı ve Türkiye'ye doğru ilerlemekte olan araçları gözetlemeye başladığı, saat 00:50'ye kadar 7 saat 40 dakika gözetleme yaptığı, ABD'ye ait İHA'nın, Kandil Dağı üzerinde keşif yapmakta iken Haftanin bölgesine ilave keşif amacıyla sevk edildiği ve 20.24'te bölgeye ulaştığı, bu saat itibariyle gözcü İHA'nın zaten 3 saattir gözetlemekte olduğu ve bir süre sonra Predator İHA'nın, grubun Türkiye'ye doğru ilerlemesi ve gözcü İHA'nın gözetleme kapsama alanında olması nedeniyle bölgeden ayrıldığı anlaşılmıştır” görüşüne yer verildi.
İLK BOMBA 21.39'DA ATILDI
Raporda, şöyle denildi:
“İHA Irak'ın kuzeyinden gelen ilk aracı 17.20'de, insan ve hayvanlardan oluşan grubu da ilk kez 18.23'te Irak'ın kuzeyinde yaklaşık 4,5 km içeride tespit etmiştir. İlk bombanın atıldığı 21.39'a kadar grup, 3 saat boyunca Türkiye'ye doğru hareket ederken gözetlenmiştir. İHA görüntüleri; Komisyon üyeleri ve görüntüleri analiz eden uzmanlar tarafından dikkatlice izlenmiştir. İHA görüntülerinde yalnızca insan, hayvan ve araç ayrımı yapılabildiği, dolayısıyla sadece İHA görüntülerine dayanarak terörist ya da sivil ayrımı yapmanın mümkün olmadığı, önceden yaşanan tecrübelerden hareketle grubun izlenen davranışlarından bazı çıkarımlar yapılabileceği değerlendirilmiştir.
GRUPLAR GÜVENLİK ÖNLEMİ ALMADAN BEKLEME YAPTI
Olay günü saat 21.06'da ilk grup Türkiye sınırına 50 ile 80 metre mesafede olduğu tahmin edilen açık alana ulaştığında, bu alanın en yüksek noktasında kümelenmiştir. Bu saat itibariyle ikinci grup da yaklaşık 1100 metre geride açık alanda beklemektedir. Gruplar yaklaşık 35 dakika açık alanda hiçbir güvenlik tedbiri almadan hayvanlarını bırakarak bekleme yapmışlardır. Sağ kurtulanların ifadelerine göre ilk grup sadece açık alandaki en yüksek noktada telefon çektiği için telefon görüşmesi yapma maksadıyla toplanmıştır. Grubun hal ve hareketlerinden mevzilenme veya herhangi bir saldırıya karşı tedbir almadıkları aksine oldukça rahat tavırlar sergiledikleri görülmüştür. Grup bu noktaya kadar İHA gözetiminde açık alanlardan, Irak'ın kuzeyinden Türkiye'ye doğru giden toprak yoldan sınır noktasına ulaşmıştır. Ayrıca, grubun açık alanda beklediği nokta Gülyazı Tugayı'na yaklaşık 5 km mesafede olup top menzili içerisindedir. İHA tarafından ilk aracın 17.20'de, insan ve hayvanlardan oluşan grubun 18.23'te tespit edildiği ve ilk bombanın 21.39'da atıldığı bilinmektedir. Bu süre zarfında tüm kurum ve birimlerin eşgüdüm içerisinde çalışmasıyla görüntülenen grubun tanımlamasının yapılabilmesi için yeterli sürenin bulunduğu, bölgenin coğrafi koşulları ile birlikte grubun bombalandığı alan olan bekleme noktasının en yakın askeri üs bölgesine ve yerleşim yerine yaklaşık 4-5 km uzakta olduğu hesaba katıldığında, grubun terörist grup olup olmadığı hususunu teyit etmek için yeterli zaman olduğu halde bu imkanın iyi değerlendirilemediği kanaatine ulaşılmıştır.”
GRUP TERÖRİST GRUP OLSAYDI GİZLENİRDİ
Raporda, tereddüt oluşturması gereken bir başka verinin de öndeki ilk gruba atılan 3 bombadan sonra, yaylanın sonunda 1100 metre geride beklemekte olan ikinci grubun hiç dağılmadan açık alanda beklemeye devam etmesi olduğu belirtildi. Grubun terörist grup olması durumunda harekatı gerçekleştiren uçakların seslerini duyduktan ve ilk gruba atılan bombalardan sonra son derece dağlık ve sarp olan arazide gizlenecekleri sonucuna ulaşılabileceği ifade edilen raporda, askeri yetkililerin; topçu atışına rağmen grubun dağılmaması yürüyüşüne devam etmesi, ilk bombalamadan sonra arkadaki grubun dağılmamış olması, grubun 40 civarında büyük bir grup olması, gruptaki insan sayısı ile katır sayısının yakın olması gibi verilerin, bu grubun terörist grup olduğu yönündeki kanaatlerini pekiştirdiğini beyan ettikleri vurgulandı.
ASKERİ YETKİLİLERİN GRUBUN KAÇAKÇI OLDUĞUNA İLİŞKİN BİLGİSİ YOKTU
İHA görüntülerinin komisyonda izlendiği kaydedilen raporda, insan ve hayvanlardan oluşan grubun iddia edildiği gibi köylerinden çıkarken değil, 18.23'te Irak'ın kuzeyinde, Türkiye sınırına göre yaklaşık 4,5 km uzaklıkta tespit edildiği vurgulandı. Raporda, askeri yetkililerin grubun kaçakçı olduğuna ilişkin bilgileri olmadığı ifade edildi.
69 SANİYEDE SON BOMBANIN ATILMASINI ENGELLEYEMEZDİ
Gülyazı Muhtar vekilinin ikinci bombanın atılmasından sonra Gülyazı Jandarma Karakol Komutanı'nı telefonla arayarak, bombaladıkları grubun çocukları olduğunu ve harekatın durdurulmasını istediğine işaret edilen raporda, astsubay olan karakol komutanının hava harekatına ilişkin herhangi bir yetkisinin olmadığı ve 69 saniye içinde son bombanın atılmasını engelleyemeyeceğinin anlaşıldığı bildirildi.
HAREKATTAN SONRA IRAK'IN KUZEYİNDEN BAZI ŞAHISLAR GELDİ
Raporda, İHA görüntülerden insan ve hayvan ayrımının net olarak yapılabildiği, ancak sadece görüntülerden bir insanın silahlı bir terörist ya da bir sivil olduğu tespitinin yapılmasının mümkün olmadığı belirtildi.
2. Ordu Komutanlığı'nın raporunda, kaçakçı grubun içerisinde 6 teröristin bulunduğu, hava harekatı sonrasında öldükleri ve olay yerine gelen bölücü terör örgütü mensupları tarafından götürüldüklerinin ileri sürüldüğü belirtilen raporda, “Olaydan sonra bölücü terör örgütü mensupları arasında yapılan telsiz görüşmelerinde, Fehman Hüseyin isimli teröristin başka bir teröristle yaptığı konuşmadan 'iki teröristin olay yerine gittiği, olay yerinde 48 cenaze olduğu, 2 kişinin olaydan sağ çıktığı' bilgisi edinilmiş olup, başka teröristler arasındaki telsiz görüşmelerinde ise olay yerine giden teröristlerin kaçakçılara ait bazı yükleri sakladıklarını konuştukları belirtilmiştir” denildi.
Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı'nın da komisyona yaptığı açıklamada, Silopi'de teslim olan bir terör örgütü mensubunun, kaçakçı grubunun içinde iki terörist olduğuna dair ifade verdiğini belirttiği kaydedildi.
Raporda, İHA görüntülerinde, harekattan sonra bombalanan alana Irak'ın kuzeyinden bazı şahısların geldiğinin görüldüğü , “K.A.'nın verdiği ifadeye göre, olayın gerçekleştiği alana Irak'taki en yakın yerleşim yeri olan Keşan Köyü ile Türkiye arasındaki bölge bölücü terör örgütünün kontrolündedir ve bölücü terör örgütü köyde sözde gümrük noktası oluşturarak kaçakçılardan haraç almaktadır. İfadeye göre, bölücü terör örgütü Keşan Köyü'nden günlük 20.000 TL civarında gelir elde etmektedir. Komisyon'da izlenen İHA görüntülerine ve kaçakçıların ifadelerine göre de kaçakçılara mal getiren araçlar Keşan Köyü'nden mal alışverişinin yapıldığı noktaya gelmiştir ve kaçakçılar genellikle Keşan Köyü'nden alışveriş yapmaktadır” görüşüne yer verildi.
Raporda, olaya ilişkin haritaya da yer verildi.
OLAYIN KASTEN YAPILDIĞINA DAİR DELİL YOK
Raporda, olayın kasten yapıldığına yönelik herhangi bir delil elde edilemediği vurgulandı.
Uludere Alt Komisyonu raporunda, Şırnak'ta jandarma komutanlıkları ve karakolların, iç güvenlik harekat kontrolü yönünden bölgedeki tugay komutanlıklarına ve ildeki tümen komutanlığına bağlı olduğu, sicil ve özlük bakımından sivil unsurlara hiçbir bağlılıkları olmayan birimlerin karar alma süreçlerinde valiliklerin etkin işlevinin bulunmadığı, il ve ilçe jandarma komutanlarının hukuken mülki makamlara bağlı olmasına rağmen terör faaliyetleri nedeniyle jandarma komutanlıklarının da Kara Kuvvetleri'ne bağlı unsurlar olarak terörle mücadeleye katıldıkları, ancak bu durumun hukuki yönden farklı bir fiili durum oluşturduğu ifade edildi.
Raporda, “Çünkü jandarma unsurları hukuken İçişleri Bakanlığı ve mülki amirlere karşı sorumluluk taşırken kara kuvvetleri unsurlarının hiyerarşik olarak İçişleri Bakanlığı ile bir bağı bulunmayıp Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı olduğu ve iç güvenlik harekatı uygulanan bölgelerde karar alma mekanizmasında iki başlılık oluştuğu anlaşılmıştır” denildi.
İl ve ilçe jandarma komutanının, mülki amirin emir ve talimatlarını bağlı oldukları komutanın onayı ve izni olmadan yerine getirme olanaklarının bulunmadığı belirtildi.
VALİ'YE OPERASYON HAKKINDA BİLGİ VERİLMEDİ
İç güvenlik yapılanmasının doğurmuş olduğu sorunlardan birinin de bölgede terör olaylarına yönelik planlanan operasyonlarla ilgili olduğu vurgulanan raporda, operasyonla ilgili valilikten olur alma işleminin usulen gerçekleştirildiği, operasyon başladıktan sonra olur alındığı, valiye yürütülecek ve yürütülmekte olan operasyon hakkında bilgi verilmediği, operasyon sonrasında ise operasyon sonuç raporunun valiliğe gönderilmediği bildirildi.
Mülki makamların iç güvenlik operasyonlarına ilişkin karar alma süreçlerinde daha etkin olabilmesi İçin İlgili mevzuatta gerekli değişikliklerin yapılması gerektiğine işaret edildi.
SINIR GÜVENLİĞİ SORUNU
Raporda, şöyle denildi:
“34 vatandaşımızın ölümüyle sonuçlanan olay, yıllardır var olan sınır güvenliği sorununu görünür kılmıştır. Şırnak'ta 139 kilometre sınır hattı bulunmaktadır. Bu sınır hattının 77 kilometresi Jandarma birlikleri tarafından, diğer kısmı ise Kara Kuvvetleri Birlikleri tarafından tutulmaktadır. Sınır güvenliği için oluşturulan üs bölgelerinin bir kısmı olumsuz hava koşulları ve iskan yetersizliği sebebiyle kapatılmakta ve yazın tekrar açılmakta, sınır güvenliği yaz ve kış tertiplenmesine göre farklı olmakta, bu sebeple sınır güvenliğinin sağlanması bazı bölgelerde süreklilik arz etmemektedir.
Sınır güvenliğinin yeterince sağlanamaması ve bu sebeple sınır hattından kolaylıkla geçiş yapılabilmesi, kaçakçılarla birlikte, bölücü terör örgütü mensuplarının da rahat hareket etme imkanı sağlamaktadır. Alınan tüm önlemlere rağmen terör örgütünün Irak'ın kuzeyinden eleman ve patlayıcı madde aktarımı devam ettiği sürece, terör örgütünün şiddeti tırmandırma girişimleri devam edecektir. Terör örgütü mensuplarının sınır geçişlerinde kendilerine kaçakçı süsü vermeleri ve kaçakçıların arasına karışarak ülkemize sızıp eylemlerde bulunması da kaçakçılıkla mücadelenin hem önemini hem de güçlüğünü ortaya koymaktadır.”
SINIRIN DAĞLIK KISMINDA ELEKTRONİK GÖZETLEME SİSTEMİ OLUŞTURMALI
Sınır birliği kurulmasının, geleneksel kolluk kuvvetleri yerine, görevi sadece sınırları muhafaza etmek olan, bu konuda uzmanlaşmış bir yapı olması bakımından büyük fayda sağlayacağı belirtilen raporda, “Sınır hattında engellerin bulunmaması, en önemli eksikliktir. Sınırın oldukça sarp arazi kesiminin üzerinde bulunması nedeniyle sadece sınır taşlarıyla bilinmekte, Şırnak'ın konuşlandığı 139 kilometrelik Irak sınır hattında kafes tel, dikenli tel, duvar, iz tarlası vb. herhangi bir fiziki emniyet tedbiri bulunmamaktadır. 139 kilometrelik sınırın yaklaşık 77 kilometresi dağlık araziden oluşmakta, yaz tertiplenmesi doğrultusunda sınır hattını kontrol eden üs bölgeleri arasında 2.7 kilometre ila 5.8 kilometre aralıklarında mesafeler varken, kış tertiplenmesi sırasında bazı üslerin kapatılma zorunluluğu nedeniyle üsler arasındaki mesafenin 16.7 kilometreye çıkmaktadır” görüşüne yer verildi.
Raporda, bu mesafeler söz konusuyken kaçakçılık ve terör faaliyetlerine karşı koymanın oldukça zor olduğu, bu yüzden sınır hattının muhafazası için sınırın düz kısımlarında kafes tel, dikenli tel, duvar ve buna benzer fiziksel engelleri yapmanın, dağlık kısımlarda ise elektronik gözetleme sistemleri oluşturmanın elzem olduğu vurgulandı.
Sınır hattının sıkı bir şekilde kontrolünün yanında sınır kapısı açılmasının, Irak'ın kuzeyinde akrabaları olan bölge halkının sınırdan geçişleri ve pek çok kişinin de geçim kaynağını oluşturan kaçakçılık faaliyetlerinin yasal zemine oturtulmasının, sınırdan yasa dışı geçişlerin kontrol edilmesi bakımından gerekli olduğu kaydedilen raporda, “Tüm Türkiye'yi derinden üzen ve sarsan bu olayla ilgili yapılan araştırma ve incelemelerde; olayın kasten yapıldığına yönelik olarak herhangi bir delil elde edilemediği görüş ve kanaatine varılmıştır” denildi.
RAPOR KOMİSYON'DA 27 MART'TA GÖRÜŞÜLECEK
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, alt komisyonun hazırladığı Uludere raporunu, 27 Mart Çarşamba günü görüşecek.
Komisyon, bünyesindeki Uludere Alt Komisyonu'nun yaklaşık 15 aydır sürdürdüğü çalışmaların sonucunda hazırladığı 84 sayfalık raporu ele alacak.