Güncelleme Tarihi:
Çubukçu, Başbakanlık Merkez Bina'da düzenlediği basın toplantısında, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğünce yapılan “Boşanma Nedenleri” konulu araştırmanın sonuçlarını açıkladı.
Kamuoyunda, “Son yıllarda boşanma oranlarının ciddi şekilde arttığı” inanışı olduğunu, araştırmayı bu nedenle yaptıklarını belirten Çubukçu, elde edilen sonuçların son 7 yılda boşanma oranlarında ciddi bir değişiklik olmadığını gösterdiğini söyledi.
2001 yılında 91 bin 994, 2002'de 95 bin 323, 2003'te 92 bin 637, 2004'te 91 bin 22, 2005'te 95 bin 895, 2006'da ise 93 bin 489 kişinin boşandığını bildiren Çubukçu, “Boşanma oranının binde 1.4 seviyesinde olduğunu” kaydetti.
Bunların mahkemelerde sonuçlanmış resmi boşanma rakamları olduğuna dikkati çeken Çubukçu, mahkemeye yapılan başvuruların veri olarak değerlendirilemeyeceğini ifade etti.
Araştırma için Adana, Ankara, Balıkesir, Bursa, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Malatya, Samsun ve Trabzon'da 2000 yılı sonrasında boşanan toplam bin 200 kişiyle görüşüldüğünü belirten Çubukçu, araştırmaya katılanların 657'sinin kadın 552'sinin erkek olduğunu dile getirdi.
Bireylerin boşanmasında en önemli faktörün “geçimsizlik” olduğunu ifade eden Çubukçu, bunu yaratan nedenlerin başında da sırasıyla ilgisizlik ve sorumsuzluk, kıskançlık, çocuk nedeniyle yaşanan anlaşmazlıklar, ekonomik sıkıntılar, eşle kopukluk ve bedensel uyumsuzluğun geldiğini bildirdi.
Boşananların yaklaşık yüzde 40'ının eğitiminin lise ve dengi okul düzeyinde olduğunu belirten Çubukçu, eğitimi üniversite düzeyinde olanlarda boşanmaların, ilkokul mezunlarından daha düşük olduğunun tespit edildiğini bildirdi. Çubukçu, şunları kaydetti:
“Boşananların yüzde 90'ı kentlerde yaşamaktadır. Bu araştırma, boşananların çoğunun 2-5 yıl arasında evli kaldıklarını saptamıştır. Daha önce ailede olan boşanmaların diğer boşanmalar için örnek teşkil ettiği, bu durumun kadınlarda daha yaygın olduğu söylenebilir. Boşananların büyük bölümünün, tanıştırılarak veya bir süre flört ettikten sonra evlendikleri görülmektedir. Araştırmaya göre, boşanmış erkeklerin ve kadınların yaklaşık yüzde 90'ı evlilik kararını kendileri vermiştir. Boşanmış kadın ve erkeklerin evlenmelerinde birinci neden, 'aşık olmak' şeklinde belirtilmektedir.”
Evlilik öncesi dönemde ailelerin evliliğe bakışı değerlendirildiğinde, boşanmış kadınların ailelerinin önemli oranda bu evliliğe karşı çıktığının görüldüğüne dikkati çeken Çubukçu, “Bu bize, ailelerin olumsuz yaklaşımının, evliliğin başarısız olmasında etkili olabileceğini düşündürüyor. Ayrıca, ailelerin evliliğin devamı konusunda isabetli bir öngörüye sahip olduklarını da gösteriyor” diye konuştu.
Araştırmaya katılanların yüzde 81'inin evliliklerini çekirdek aile olarak sürdürdüklerini belirten Çubukçu, boşanan kişilerin, “evliliklerinde eşlerinin ailelerinin müdahalesiyle karşılaştıklarını” belirttiklerini söyledi.
Çubukçu, müdahale konularının en fazla ekonomik ve evin düzeni çerçevesinde olduğunu vurgulayarak, kadınların erkeklere göre kılık kıyafet konusunda da müdahaleye maruz kaldığını kaydetti.
“OLUMSUZ ÖZELLİKLER EVLİLİK ÖNCESİNDE FARK EDİLİYOR”
Araştırmaya katılan kadınların yüzde 61'inin “Evlenmeden önce boşandığı eşinin olumsuz özelliklerini fark ettiğini, ancak değiştirebileceğini umduğu için evlendiğini” dile getirdiğini anlatan Çubukçu, “Kadınların yarısı, beğenilmeyen özellik olarak erkeğin sorumsuz olduğunu belirtmektedir. Erkeklerin yüzde 41'i de kadınların ailelerine aşırı düşkünlüğünü ileri sürmektedir” dedi.
Evlilik içinde bir sorun yaşandığında gösterilen tepkilere bakıldığında, kadınların konuşmayıp sessiz kaldıklarının, erkeklerin ise şiddet gösterdiklerinin saptandığını belirten Çubukçu, “Kadınların yüzde 16'sının 'eşlerinin kendilerini döverek susturmaya çalıştığını' ifade etmesi dikkat çekicidir. Erkeklerin yüzde 16.9'u ise, 'eşlerinin tartışma sonrasında konuşmama şeklinde pasif direniş göstererek tepki verdiklerini' belirtmektedirler” diye konuştu.
“SAĞLIKSIZ İLETİŞİM ÇOCUKLARA DA YANSIYOR”
Çubukçu, araştırmaya katılanların yüzde 63'ünün çocuk sahibi olduğunu belirterek, eşlerin yarıdan fazlasının çocuk bakımı konusunda tartışma yaşadığının belirlendiğini söyledi.
Çocuklara fiziksel şiddet uygulayanların oranlarının yüzde 27.5 olduğuna dikkati çeken Çubukçu, eşler arasındaki sağlıksız iletişim biçiminin çocuklara da yansıtıldığını vurguladı.
Boşanmayı engelleyen en önemli faktörün, hem kadınlar, hem de erkekler açısından çocuk olduğunu ifade eden Çubukçu, “Daha önce boşanmayı engelleyen nedenler” arasında ise ekonomik faktörler ve “dul kalma” kaygısının kadınlarda erkeklerden daha fazla etkili bildirdi.
Boşanma kararını kimin verdiği konusunda araştırmanın ortaya koyduğu sonuca da dikkati çeken Çubukçu, verilerin boşanma kararında kadınların erkeklerden daha karar verici olduklarını gösterdiğini söyledi.
Araştırmaya katılan kadınların evli oldukları dönemde çalışma hayatına katılımının yüksek olduğunu belirten Çubukçu, boşanma sonrasında da kadınların iş yaşamına katılımının arttığını kaydetti.
BOŞANAN ERKEKLER, YENİDEN EVLENMEYİ DÜŞÜNÜYOR
Kadınların yüzde 41'inin kredi kartı borcu yüzünden eşleriyle tartışma yaşadıklarını ifade ettiklerini belirten Çubukçu, şöyle konuştu:
“Erkeklerin daha düşük bir oranla yüzde 29'unun bu konuda tartışma yaşaması, erkeğin kredi kartı borcuna yönelik harcamalardaki tutumuyla ilgili olabilmektedir. Kredi kartı borçları yüzünden eşle tartışılan konular arasında, borcun ödenmemesi yüzünden icralık duruma gelme, borcu ödemede zorluk, faizler nedeniyle eve para kalmaması, gereksiz harcamalar, iflas eden eşin, eşinin üzerine kredi kartı borcu yapması, düzensiz ve haddinden fazla harcama, sürekli kredi alınması ve biriken borcun ödenmemesi gibi başlıklar yer almaktadır.”
Araştırma sonucunun hem kadınların hem de erkeklerin evlilik sırasında karşılaştıkları sorunlara çözüm yolları aradığını ortaya koyduğunu dile getiren Çubukçu, bu kapsamda kadınların yüzde 41'inin konuyu zamana bıraktığını, yüzde 34'ünün aile büyüklerinden, yüzde 16'sının akraba ve arkadaşlarından yardım istediğini, yüzde 14'ünün evliliğe aracı olanlara başvurduğunu, yüzde 13'ünün ise muhtar, müftü, imam, öğretmen gibi arabuluculara danıştığını kaydetti.
Araştırmaya katılanların şimdiki durumlarına bakıldığında, erkeklerin yüzde 16'sının kadınların ise yüzde 9'unun yeniden evlendiğine dikkati çeken Çubukçu, “Boşanma sonrası evliliklerde genel eğilimin erkekler lehine olduğu araştırmalarla tespit edilmiş bir bulgudur” dedi.
Araştırmaya katılan kadınların yarıdan fazlasının yeniden evlenmeye olumsuz baktığını, erkeklerin yüzde 64'ünün ise “Yeni bir evlilik yapabileceğini” ifade ettiğini anlatan Çubukçu, kadınların “Maddi imkanları elvermediği için evlenmek istediğini” söylemesini “önemli bir bulgu” olarak değerlendirdi.
Çubukçu, ailenin korunması ve güçlendirilmesine yönelik politikalar oluşturulmasında kendileri için önemli bir yol haritası oluşturacak bu araştırmanın, evlilik öncesi eş seçiminde adayların bilinçlendirilmesi, ailelerin yeni evlilere yönelik müdahalelerin olumlu yönde gerçekleştirilmesini sağlama, aile danışma merkezlerinin işlevlerinin genişletilmesi, aile eğitim çalışmalarının yaygınlaştırılması, boşanma sonrası bireylere dönük rehabilitasyon ve destek hizmetleri verilmesi gerekliliğini gösterdiği vurguladı.
SORULAR
Bir gazetecinin, “Televizyon programlarıyla eş seçmenin sağlıklı bir aile kurulmasında etkili olacağını düşünüyor musunuz?” sorusuna Çubukçu, “Tabii ki düşünmüyorum. Böyle programları yadırgıyorum. Birbirini tanıyarak, aşık olarak evlendiklerini söyleyenler bile boşanıyor. Bu programa çıkan insanlar birbirini tanımıyor. Farklı sosyo-ekonomik kültürlerden geliyor. Ne olacağını zaman gösterecek. Ama bu tür programlar şova yönelik” yanıtını verdi.
Çubukçu, “Evlilik konusunda lise öğrencilerine yönelik bir eğitim programı hazırlanması düşünülüyor mu?” sorusu üzerine ise Milli Eğitim Bakanlığı ile bir eğitim programı yapmayı planladıklarını, nasıl bir eğitim verilmesi gerektiği konusunda çalışmalar yapılacağını, çalışmaların bu sene içinde başlatılacağını bildirdi.