OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 27, 2005 00:00
Türkiye 20 Ocak 2005’te BirleÅŸmiÅŸ Milletler’de kadın haklarıyla ilgili bir sınava girmiÅŸti biliyorsunuz. Ta 1985 yılında altına imza attığı BM Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi SözleÅŸmesi’nin (CEDAW), taraf olduÄŸu maddelerini ne kadar yerine getirdiÄŸine dair, oldukça ince elenip sık dokunan sorulara muhatap olmuÅŸtu. New York’taki toplantıda, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Güldal AkÅŸit baÅŸkanlığında, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, Çalışma, Adalet, SaÄŸlık, Milli EÄŸitim, DışiÅŸleri ve İçiÅŸleri bakanlıkları temsilcilerinden oluÅŸan resmi delegasyon bir rapor sundu ve sorulara cevap vermeye çalıştı. Bu toplantının ışığında son bir rapor hazırlayan CEDAW komitesine göre, Türkiye kadın haklarına iliÅŸkin sınavı henüz baÅŸarıyla geçmiÅŸ deÄŸil. Çünkü bu toplantıdan sonra hazırladığı son raporda yer alan endiÅŸelerin doÄŸurduÄŸu ‘yeni’ sorular, ‘memnuniyet verici geliÅŸmeler’den daha çok yer tutuyor... CEDAW’a hükümetin raporu dışında sunulan iki gölge rapordan birini hazırlayan Kadının Ä°nsan Hakları Yeni Çözümler Vakfı’nın kurucusu ve Ä°TÃœ Ä°ÅŸletme Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ä°pek Ä°lkkaracan, Türkiye’nin kadın hakları konusundaki karnesinin ‘pekiyi’, ‘geçer’ ve ‘sıfır’larını ve de hükümetin cevaplaması gereken yeni soruları anlattı...New York’taki CEDAW toplantısına katılan Ä°TÃœ Ä°ÅŸletme Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doçent Ä°pek Ä°lkkaracan, 13 yıldır ulusal ve uluslararası alanda kadın haklarına iliÅŸkin programlar hazırlayan Kadının Ä°nsan Hakları Yeni Çözümler Vakfı’nın kurucu üyesi. Daha önce New York’ta BM Kalkınma Programı’nın kadın projelerinde altı yıl çalıştı. PEKÄ°YÄ°LER Medeni yasa deÄŸiÅŸti Türkiye BM Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi SözleÅŸmesi’ni 1985’te imzalarken, o zamanki Medeni Yasa’sının kadına iliÅŸkin (Ailenin reisi erkektir, kadının çalışması kocasının iznine tabidir gibi...) oldukça geri hükümleri nedeniyle sözleÅŸmenin bu konuları içeren 15 ve 16. maddelerine geçici olarak ‘rezerv’ koymuÅŸtu. Yani bir tür ‘Ben bunları ÅŸimdi yapmam’ demiÅŸti. Medeni Yasa bu tarihten çok sonra, 2002’de deÄŸiÅŸebildi. Her ne kadar boÅŸanmada mal paylaşımını yasanın çıktığı tarihten baÅŸlatıp geriye dönük iÅŸletmeyerek yine bir eÅŸitsizlik durumu yaratsa da Medeni Yasa reformu ve Türkiye’nin rezervleri kaldırması CEDAW’da memnuniyetle karşılandı.Dayakçı kocayı evden uzaklaÅŸtıran yasa çıktı 4320 sayılı Aileyi Koruma Yasası, 1998’de yürürlüğe girdi. Koruma Emri olarak da adlandırılan ve aile içinde ÅŸiddete uÄŸrayan kadınların, ÅŸiddet tehdidinden bir an evvel ve güvenli bir biçimde kurtarılmasını amaçlayan yasaya göre, ÅŸiddet uygulayan kiÅŸi, yargı kararıyla ortak yaÅŸam ve çalışma alanlarından uzaklaÅŸtırılıyor. Türkçesi, karısını döven koca, kadının bulunduÄŸu yere belli bir mesafeden fazla yaklaÅŸamıyor. Her ne kadar uygulamasında pek çok aksaklık olsa da bu yasanın çıkması CEDAW raporunda olumlu bir geliÅŸme olarak yer aldı.Evlilik içi tecavüz ve iÅŸyerinde taciz suç sayıldı Evlilik içi tecavüzün nihayet suç sayılması ve cezalandırılması, ayrıca iÅŸyerinde taciz kavramının da bir suç olarak yasada yer alması, olumlu karşılandı.Anayasa’nın 10. maddesi karmaÅŸası Anayasa’nın kadın erkek eÅŸitliÄŸine iliÅŸkin 10. maddesinde, geçen nisan ayında yapılan deÄŸiÅŸiklik de CEDAW Komitesi’nden iyi not aldı. Ancak Türkiye’deki kadın örgütlerine göre bu deÄŸiÅŸiklik söz konusu eÅŸitliÄŸin gerçekleÅŸmesi için yeterli deÄŸil. Çünkü olumlu ayrımcılık anlayışı yok. Hatta muÄŸlaklığı nedeniyle, kadınlara fırsat eÅŸitliÄŸi yaratmak üzere alınacak geçici önlemleri bile engelleyebilir. Ancak Bakan AkÅŸit toplantıda ‘Ha geçici önlem ha devlet sorumludur demiÅŸiz, ne fark eder’ dediÄŸi için, bu da ‘pekiyi’ listesinde.Kadın için bireysel baÅŸvuru CEDAW’ın, kadınların herhangi bir konuda ayrımcılığa uÄŸradığında, yaÅŸadığı ülkede yasal yolları tüketip sonuç alamadığı durumlarda bireysel baÅŸvuru yapabilmesini saÄŸlayan ek protokolü de Türkiye tarafından 2002’de imzalandı. Bu Avrupa Ä°nsan Hakları Mahkemesi gibi bir yargı mercii deÄŸil ama yine de çoÄŸu hukukçu, konunun uzmanlarından oluÅŸan bir komite. Kararların baÄŸlayıcılığı olmasa da komite vakanın uluslararası sözleÅŸmelere aykırı olup olmadığına karar veriyor. Türkiye’nin ayrıca, uluslararası sözleÅŸmeleri kendi kanunlarının üstünde görmeyi kabul etmesi de CEDAW’ın olumlu geliÅŸmeler listesine girdi.SIFIRLARKadına karşı ayrımcılık nedir, tanımlayın CEDAW komitesine göre, Türkiye’de ne Anayasa’da, ne yasalarda kadına karşı ayrımcılık kavramı tanımlanıyor. CEDAW’ın 1. maddesine göre bunun yapılması gerekiyor.Kağıt üzerinde reform olmaz Reformlar sadece yasaların deÄŸiÅŸtirilmesiyle yapılamaz, deÄŸiÅŸimi sahada da görmek lazım. Türkiye’nin kadın-erkek eÅŸitliÄŸi ve ayrımcılığın önlenmesi için kamuoyunu bilgilendirip bilinçlendirecek, duyarlılığını artıracak kampanyalar yapması, sadece halk için deÄŸil, milletvekillerinden emniyet ve yargı mensuplarına kadar herkes için eÄŸitim programları düzenlemesi gerekiyor.TCK ve Medeni Kanun hálá endiÅŸe verici Türk Ceza Yasası’nın yeni revize edilmiÅŸ, hatta yürürlüğe bile girmemiÅŸ (nisanda girecek) olmasına raÄŸmen, hálá kadınlar aleyhine maddeler içermesi CEDAW tarafından ‘endiÅŸe verici’ bulunuyor. Mesela bekaret kontrolü hálá net bir ÅŸekilde yasak deÄŸil. Bekaret testi ya da herhangi bir vajinal muayene için önce kadının onayının ÅŸart olması gerekiyor. 15-18 yaÅŸ arasındaki gençlerin, karşılıklı rızaya dayanan cinsel iliÅŸkilerinde yasak devam ediyor. Türkiye’nin ataerkil bir toplum olduÄŸu düşünülürse, bu durum genç kadınların hak ihlaline uÄŸramasına neden olabilecek durumda... Medeni Yasa’da, boÅŸanma durumunda mal paylaşımının 2002’den önceki vakaları kapsamaması da eÅŸitsizlik yaratan bir durum.Sığınma evi sayısı yok denecek kadar Aile içi ÅŸiddete karşı mekanizmalar, destek hizmetleri çok yetersiz. Åžiddete uÄŸrayan kadınlar ne tür haklara sahip olduklarını, hangi kurumsal mekanizmaları nasıl kullanacaklarını bilmiyor. Kadın sığınma evlerinin sayısı yok denecek kadar az. Bu görev yerel yönetimlere devredildi ancak, devlet bu sığınma evlerinin belediyeler tarafından, bu konuda pratiÄŸi olan kadın kuruluÅŸlarıyla birlikte, uygun bir ÅŸekilde açılması, sürekli açık tutulması ve yenilerinin açılması için gerekli fonları saÄŸlamak ve iyi iÅŸleyip iÅŸlemediÄŸini denetlemek zorunda. Kadının adı çalışma yaÅŸamında yok Türkiye kadının iÅŸgücüne katılım oranının rekor düzeyde düşük olduÄŸu ülkelerden; kentsel alanlarda yetiÅŸkin her 100 kadından sadece 18’i çalışıyor. Bunun en önemli nedeni kadının ev iÅŸleri, çocuk bakımı gibi geleneksel sorumlulukları ve kültürel kısıtlamalar. Yani, devlet bu sorunu iki üç meslek kursuyla çözemez. Çocuklara kreÅŸ hizmetleri, babalara doÄŸum izni, kadınların ev dışındaki hareket özgürlüğü gibi sosyal kültürel reformları desteklemeli.Ha töre, ha namus, ne fark eder demek yanlış, çok fark ediyorTürkiye’nin, BM’nin Aralık 2004’teki genel kurulunda ‘namus cinayetlerinin ortadan kaldırılmasına yönelik tavsiye kararını sponse eden ana devletlerden biri’ olduÄŸunu biliyor muydunuz? Türkiye’de kadınların ‘namus’ bahane edilerek çatır çatır öldürüldüğünü adı gibi bilen herkes buna ilk tepki olarak ‘Neyine güvenerek?’ der elbette. Ä°pek Ä°lkkaracan, şöyle açıklıyor durumu: ‘Biz bu durumun garip ve çeliÅŸkili olduÄŸunu gölge raporda belirttik. Çünkü, daha yeni revize edilmiÅŸ TCK’da tüm çabamıza raÄŸmen, namus cinayeti yerine çok bilinçli bir ÅŸekilde töre cinayeti dedi Meclis... Ãœstelik verilecek cezalarla ilgili cümlelerde muÄŸlak, hatta çeliÅŸkili ifadeler var!’ Biraz geri gidelim: TCK tasarısının ilgili maddesi tartışılırken, Türkiye’de kadın örgütleri ‘töre’ deÄŸil, ‘namus’ cinayeti denmesi gerektiÄŸini bas bas bağırmıştı; çünkü namus daha genel bir kavramken, töre daha doÄŸu ve güneydoÄŸuya özgü, aÅŸiret gelenekleriyle iliÅŸkili, sınırlı bir suçtu, tüm namus cinayetlerini kapsamıyordu. Madde meclisten ‘töre cinayeti’ olarak geçti. Geçti ama arkasında büyük bir boÅŸluk bıraktı. Mesela Ä°stanbul’da bir koca, karısını öldürüp hakim karşısına çıktığında, ‘BaÅŸkasıyla iliÅŸkisi vardı namus için öldürdüm’ dediÄŸinde cezası indirilebilirdi! Çünkü töre cinayeti deÄŸildi. (Ki bu namus kavramı çok geniÅŸ, mini etek giymek, radyodan ÅŸarkı istemek, yolda bir erkeÄŸe selam vermek de cinayet nedeni olabiliyor Türkiye’de.) Ãœstelik yeni TCK’ya eklenen ‘haksız tahrik’ maddesi, hem kendi içinde çeliÅŸiyor, hem bu suçlarda indirimin yolunu yeniden açıyordu.Bu tartışmada hep ‘ne fark eder canım, ha töre ha namus’ diyen Devlet Bakanı Güldal AkÅŸit, New York’taki CEDAW toplantısında, soruları ‘Ama haksız tahrik maddesi var’ diye cevapladı. Maddenin kendi içindeki çeliÅŸki içinse ‘Döndüğümüzde bakarız’ sözü verdi. Yine de CEDAW ‘Namus yerine töre cinayeti denmesi, namus cinayetlerinin cezalandırılmasında aksaklıklara yol açabilir, indirime gidilebilir’ endiÅŸesini dile getirdi ve bu durum raporun ‘Dersinize çalışmamışsınız’ bölümüne girdi.BM Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi SözleÅŸmesi (CEDAW) 1979’da kabul edildi. Türkiye sözleÅŸmeyi ancak 1985’te, o da rezervli olarak imzaladı. SözleÅŸmeyi imzalayan her ülke, periyodik olarak BM’ye o alanda rapor sunuyor, raporu okuyan CEDAW da o ülkeyi çağırarak sorular yöneltiyor, hükümete sözleÅŸmenin gereklerini yerine getirmesi için tavsiyede bulunuyor. 1990’lı yılların sonunda bu toplantılara resmi delegasyon dışında sivil toplum örgütleri de davet edilmeye baÅŸlandı. Sivil kadınlar, baÅŸlangıçta komite üyeleriyle ancak tuvalete giderken iki dakika konuÅŸabiliyordu, ÅŸimdi bu durum iyice kurumsallaÅŸtı. Sivil örgütler ve gölge raporları, CEDAW toplantılarının vazgeçilmezi. GeçtiÄŸimiz ay yapılan son CEDAW toplantısına Türkiye’den sivil kadın kuruluÅŸları, iki gölge rapor sundu. Biri Kadının Ä°nsan Hakları Yeni Çözümler Vakfı’nın, 27 kuruluÅŸun bir arada olduÄŸu ve ceza yasası reformunda çok katkısı olan TCK Kadın Platformu’nun desteÄŸinde verdiÄŸi rapordu. DiÄŸeri ise yine pek çok kadın kuruluÅŸunun Ankara’da bir araya geldiÄŸi CEDAW Platformu tarafından hazırlandı.Bir akÅŸamüstü yapılan bir kokteylde, Amerika’da yaÅŸayan bir Türk kadın, Harvard’da profesör olan bir erkeÄŸin karısını çok feci dövdüğünü, polisin de onu Harvard’lı olmasına hiç aldırmadan anında nezarete attığını anlattı ve Devlet Bakanı Güldal AkÅŸit’e ‘Merak ediyorum, Türkiye’de nasıl iÅŸliyor bu durum?’ diye sordu. AkÅŸit, ‘Biz de Koruma Emri çıkardık’ bilgisini vererek topu İçiÅŸleri Bakanlığı temsilcisine attı. Temsilci de 4320 sayılı kanunun yani Koruma Emri’nin eksiksiz uygulanması için bakanlığın son iki yılda üç genelge yayınlayarak tüm valiliklere gönderdiÄŸini söyledi. Bu iyi haberi duyan bazı kadın kuruluÅŸu üyeleri sevinerek bakanlık temsilcisinin yanına gidip genelgelere nasıl ulaÅŸacaklarını öğrenmek istedi. Ama ne mümkün! Bakanlık temsilcisi, kartvizitini bile vermekten imtina ederek hızla uzaklaÅŸtı yanlarından. Yani ‘Ben kadın hakları konusunda her ÅŸeyi yapmak için buradayım’ demek için gittiÄŸi bir toplantıda, kadın kuruluÅŸlarından ‘öcü’ gibi korkan bir resmi delegasyon vardı. Harvard’lı profesörü gözünün yaşına bakmadan nezarete atan Amerikan polisiyle, ‘Kocandır hem sever hem döver’ diyen Türk polisi arasındaki fark gibiydi bu da...BU DERSLERÄ° Ä°YÄ° ÇALIÅžMALIKoruma Emri’nin uygulanıp uygulanmadığını denetlemeli. Bunu uygulayacak görevlilere, yani polis, savcı ve hakime, saÄŸlıkçılara ‘sürekli’ eÄŸitim vermeli. Kadına karşı ÅŸiddeti meÅŸrulaÅŸtıran geleneklerin, sosyal tavırların deÄŸiÅŸmesi için ülke çapında eÄŸitim programları ve kampanyalar yapmalı.Kadınların siyasete katılımı için gerekli geçici önlemleri almalı.Kız çocukların okula gidebilmesi ve dikiÅŸ nakış kursu gibi kendi geleneksel rollerini sürdürmelerine yarayacak mesleki eÄŸitimler dışında eÄŸitim alabilmesi için özel çalışmalar yapmalı.Anadili Türkçe olmayan ya da türban takan kızların eÄŸitimde ayrımcılığa uÄŸramaması için önlem almalı.Anne ve çocuk ölümlerinin azalması için, özellikle kırsal alanlarda, doÄŸum sonrası bakım için gerekli saÄŸlık hizmetlerini sunmalı.Kadınlar ve erkeklerin durumları hakkında daha ayrıntılı istatistikler hazırlamalı.Â
button