Güncelleme Tarihi:
ÖSYM'nin, YGS'deki şifre iddiaları üzerine sınavın iptali istemiyle Konyalı bir öğrenci adına Ankara 7. İdare Mahkemesine açılan davaya yönelik yaptığı savunma metninde, davanın öncelikle usul yönünden incelenerek Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nın (YÖK) da davalı konumuna alınması talep edilerek, YÖK'ün de YGS sınavı ile doğrudan ilgisinin bulunduğu belirtildi.
Davayı açan kişinin yasal şart için öngörülen menfaat ihlalini açıkça ortaya koyması gerektiği, söylenti ve ispatlanmamış bilgi ve iddialara dayalı hiçbir somut delile dayanmayan davanın reddedilmesi gerektiği belirtildi.
“Sınava katıldığını belirten davacının, hangi menfaatinin ihlal edildiğini ortaya koymadan dava açmasının davanın esasa girilmeksizin reddini gerektirdiği kanaati taşınmaktadır. Davanın bu yönüyle usule uygun olmadığı düşünülmektedir” denilerek, davanın usul yönünden reddedilmesi talep edildi.
Metinde, ÖSYM'nin yaklaşık 20-25 milyon civarında bir nüfus üzerinde etkisi olan bir kurum olduğu ifade edilerek, kurumun bu etkiyi göz ardı etmeden çalışmalarını en üst düzeyde titizlikle yürüttüğü vurgulandı.
Dava dilekçesinde 2011-YGS'de belli bir şifre tekniği kullanılarak özellikle Matematik sorularında doğru cevaplara ulaşılabildiği ve bunun ÖSYM tarafından kabul edildiğinin iddia edildiği belirtilerek, sınavda yer alan soruların bir şifre tekniği kullanılarak cevap anahtarının oluşturulduğu iddiasının tamamen gerçek dışı olduğu, ortaya çıkan durumun soru kitapçıklarının basılı ile ilgili geliştirilmiş olan yazılımın kapalı dönemde kullanılmasından kaynaklandığı kaydedildi.
Bunun hiçbir adaya üstünlük sağlayacak şekilde dışarıya iletilme ihtimalinin mümkün olmadığı tekrarlanarak, sınav sonuçlarının incelenmesi sonucunda böyle bir durumun da söz konusu olmadığının ortaya çıktığı belirtildi.
Matematik testinde 37 ve üzeri net yapan adaylar arasından 10 bin 500 adayın kitapçıklarının tek tek incelendiği ve adayların soruları bizzat çözerek cevapladıklarının görüldüğü ifade edilerek, “Ayrıca bir bilgisayar programı yazılarak sınava giren 1 milyon 692 bin 345 adayın tamamının cevap anahtarı gözden geçirilmiş ve iddia edildiği şekilde en büyük sayının yanındaki cevapları işaretleyenlere rastlanılmamıştır. 40 sorudan 23 soruda geçerli olduğu iddia edilen bu durumda özellikle diğer sorularda da benzer şekilde işaretlemeler yapılıp yapılmadığı incelenmiş ve iddia edilen düzeneğin kullanıldığına yönelik tek bir bulguya rastlanılmamıştır” denildi.
Davacı tarafından iddia edilen durumun, cevap anahtarının hazırlanışında kullanılan algoritma sisteminin doğal sonucu olduğu ifade edilerek, “Burada bir art niyet arandığı görülmektedir. Davacının iddia ettiği gibi bir şifreleme (bu ifadeyi asla kabul etmediğimizi vurgulayarak) var ise şifrelemenin farkına varmak için doğru cevapların biliniyor olması gerekmez mi? Sınava giren hangi aday bir şifreleme tekniğini araştırabilir?” ifadesi kullanıldı.
“FARKLI KİTAPÇIK” SAVUNMASI
Matematik testinde iddia edildiğinin aksine hiçbir adayın soruyu çözmeden cevapları işaretleme yoluna gitmediğinin altının çizildiği metinde, 2011-YGS'ye giren adayların sınav sonuçlarının incelendiğinde uygulanan bu sınavın 2010-YGS'den farklı bir sonuca yol açmadığının ortaya çıktığı belirtildi.
Dava dilekçesindeki şifreli olduğu iddia edilen Matematik testi ile ilgili olarak adayların genel başarısının geçen yıl yapılan sınava göre azaldığı dikkat çekilen
metinde, “Bu durumda 'uzmanların şifre olsaydı başarı düşmez yükselirdi' söyleminin doğru olduğu anlaşılmaktadır” denildi.
Metinde, 2011-YGS Matematik Testi'nde adayların soruları doğru yanıtlama oranlarına da yer verildi. 40 sorunun tamamının doğru bilen aday sayısının geçen yıl 2 bin 141 iken bu yıl bin 805 olduğu kaydedilen metinde, 2011-YGS Matematik Testi'nde 3 bin 261 adayın 39, 4 bin 607 adayın 38, 5 bin 677 adayın 37, 7 bin 58 adayın 36, 8 bin 225 adayın 35 soruyu doğru yanıtladığı bilgisine yer verildi.
Metinde, dava dilekçesinde şifre ile ilgili iddiaların hiçbir dayanağın olmadığı konuyla ilgili işlemlerin bilimsel kurallara uyduğu savunuldu.
Dava dilekçesinde soru kitapçıklarının üzerinde adayların fotoğraflarının ve isimlerinin olmasının hangi adaya hangi kitapçığın verileceğinin önceden bilinerek bu şekilde kopya ihtimalinin güçlendiği yönünde iddialarda bulunulduğu belirtilerek, bu iddiaların hiçbir dayanağının olmadığı ileri sürüldü.
Metinde, şu savunma yapıldı:
“Merkezimce adayların birbirlerine bakarak veya dışarıdan yardım alarak kopya çekmesini önlemek amacıyla sınavlarda daha çok sayıda farklı kitapçık uygulamasına başlanmıştır. Daha önce uygulanan sınavlarda oluşturulan kitapçık sayısının sınavın büyüklüğüne bağlı olarak değişiklik göstermiş, örneğin 2010 yılında YGS ve KPSS'de 10 farklı kitapçık kullanılırken daha küçük ölçekli sınavlarda ise iki farklı kitapçık türü kullanılmıştır. Merkezimiz 2010 yılına kadar yapılan uygulamalarda kullandığı farklı kitapçıkları sınavdaki alt testleri oluşturan maddeleri kendi içinde yer değiştirerek oluşturmuştur. Buna rağmen 2010 KPSS Lisans Sınavı'nda olduğu gibi toplu kopya çekildiği iddialarının önüne geçilememiştir. Bu nedenle toplu kopya girişimine teşebbüs edenlerin artmasıyla birlikti özellikle sınav sırasında meydana gelebilecek istismarların da önüne geçebilmek amacıyla her aday için farklı kitapçık oluşturulması gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Kitapçık üzerinde adayın adının ve fotoğrafının yer alması hiçbir şekilde hangi adaya hangi kitapçığın verileceğinin önceden bilinmesi nedeniyle kopya anlamına gelmemektedir. Bu yıl uygulamaya konulan adaya özgü soru kitapçığıyla geliştirilen bu sistem kötü niyetli yorumlanarak ortada somut hiçbir veri bulunmadığı halde, şifre iddiaları ileri sürülmekte ve bu şekilde toplumun infiale kapılmasına neden olunmaktadır.
Bu ithamlar üzerine çeşitli basın yayın organlarında ve internet sitelerinde yer alan beyanlarla Merkezimizin itibarı sarsılmaya çalışılmaktadır. Ancak bu eylemler başta bu sınava katılan adaylar olmak üzere tüm toplumun zarar görmesine sebebiyet vermektedir. Merkezimiz internet sitesinde kamuoyuna duyurulan sınav güvenlik tedbirlerinin bir parçası olan ve adaylar arasında hak ve adaleti sağlamak amacıyla modern bilişim teknolojilerinin sağladığı olanaklar kullanılarak gerçekleştirilen adaya özgü soru kitapçığı uygulamasında şifre oluşturulduğu şeklindeki merkezimizi yıpratma ve adaylar arasında sınava yönelik tereddüt oluşturma gayretine yönelik iddiaların hukuken ve bilimsel olarak kabul edilecek bir dayanağının olmadığı açıktır.”
Savunmada, “Sınavın iptalinin istenmesinde ne bir hukuki gerekçe, ne bir haklı gerekçe ne de kamu yararı bulunmaktadır” denildi.
Savunma metninde, davacı tarafın dilekçesinde yer alan iddialarla ilgili açıklamalarda bulunularak, görüşlere yer verildi. “Her sınav kitapçığında soru yerlerinin değiştirilmesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğu” yönündeki eleştiriler, ÖSYM'nin savunmasında şöyle yanıtlandı:
“Sınavlarda kopya sayısını azaltmak amacıyla kitapçıklar oluşturulurken madde sıralamasının değiştirilmesinin yanında maddelerin seçeneklerinin yer değiştirmesinin, hatta madde içeriğinde verilen birbirinden bağımsız bilgilerin sıralamasının yer değiştirmesinin, her bir sınav için oluşturulabilecek kitapçık sayısını artıracağı açıktır. Merkezimiz bu konuda bir inceleme yapma gereği duymuş ve böyle bir uygulamaya geçmenin olası sonuçlarını görebilmek için kitapçıklar oluşturulurken uygulanacak metodun geliştirilmesinde yol göstermek üzere Merkezimiz tarafından bir ön çalışma ve deneme sınavı yapılmıştır. Deneme sınavına giren öğrencilerin verdikleri cevaplara dayanılarak maddelerin kitapçıkta bulunduğu yere veya seçeneklerin sırasında yapılan değişikliklere bağlı olarak öğrencilerin cevapladıkları kitapçık türüne göre bir maddeyi doğru cevaplandırma olasılıklarının farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir.
Merkezimizin yaptığı sınavlarda soruların kolaydan zora doğru sıralanması öteden beri mümkün olmamıştır. Bunun da iki sebebi bulunmaktadır. Sınavlarda farklı kitapçık türleri kullanıldığı ve kitapçıklar oluşturulurken soruların yerleri değiştirildiği için ilk kitapçıkta kolaydan zora ilkesine uyulmaya çalışılmış olsa bile, diğer kitapçıklarda buna uyulması mümkün değildir. Örneğin 2010-YGS'de 10 farklı kitapçık oluşturulmuştur. A kitapçığı oluşturulurken, dikkate edilmeye çalışılan kolaydan zora ilkesi soru sayıları değiştiği için diğer kitapçıklarda uygulanamamıştır. Bunu ülkemizde ölçme ve değerlendirme alanında çalışan uzmanların bilmemesi düşünülemez. Yapılan analizler A kitapçığında da soruların kolaydan zora doğru sıralanamadığını göstermektedir. Bilindiği gibi hazırlanan sorulan ön denemesi yapılmadan öğrencilere sorulmaktadır, dolayısıyla soruların sıralaması da konu alanı uzmanlarının görüşleri doğrultusunda yapılmaktadır.”
Savunma metninde Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Bölümü uzmanlarının YGS ile ilgili hazırladığı rapor eleştirilerek, “Soruların kitapçık içinde zorluk derecelerine göre sıralanması gerektiğini iddia etmek ölçme ve değerlendirme alanındaki gelişmelerin ve uluslararası uygulamaların yeterince takip edilmediğini ve konu hakkında yeterli bilgiye sahip olunmadığını gösterir” denildi.
KAPALI DÖNEM
Savunma metninde şunlar kaydedildi:
“2011-YGS'deki şifre iddiaları ile ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın YGS soru kitapçıkları üzerinde, adayların cevap kağıtları ve yaptıkları doğru sayıları üzerinde, ÖSYM ve matbaada fiilen bilirkişiler eliyle yaptıkları çok boyutlu incelemesini tamamladığını ve sınavın iptalini gerektirecek herhangi bir olumsuzluğun tespit edilmediğinin açıklamasının ardından Merkezimiz 2011-YGS sonuçlarını açıklamıştır.
Söz konusu inceleme sonucunda düzenlenen rapor ile ilgili açıklamada herhangi bir kopya çekme işleminin gerçekleşmediği, matbaadaki bilgisayarların incelenmesinden de dışarıya bir bilgi akışı olduğuna yönelik güvenlik açığının tespit edilmediği, yazılımın METEKSAN firmasınca hazırlandığı ve yanıt sistemine uygulandığı belirtilmiştir.”
Metinde, soru kitapçıklarının basıldığı dönemin “kapalı dönem” olarak nitelendirildiği belirtilerek, bu konuda detaylı bilgilere yer verildi. Metinde, bu dönemin bir günden bir aya kadar sürebilen soru kitapçıkları dahil olmak üzere tüm sınav evrakının paketlendiği anlatılarak, sınav işlerini yüklenen firmanın hazırladığı bir bina içinde gerçekleştirildiği kaydedildi. Bina içinde dünya ile iletişimi sağlamaya yönelik kablolu veya kablosuz her türlü iletişim aracının susturulması için gerekli olan sinyal karıştırıcılarının aktif olduğu, içeriden dışarıya hiçbir şekilde iletişimin kurulamayacağına ilişkin arama ve taramaların, kapalı dönemin başlamasından önce MİT ve Emniyet Müdürlüğü tarafından yapıldığı ifade edildi.
Tüm görevlilerin güvenlik önlemlerinden geçirilerek matbaa içinde alındıkları ve böylece kapalı dönemin başladığının belirtildiği savunma metinde, matbaanın tek giriş kapısının önünde 7/24 esasına göre 2 polisin, 1 ÖSYM görevlisinin, 1 akademisyenin kapalı dönem bitene kadar nöbet tuttukları ve her türlü olayı rapor ettikleri kaydedildi. Kapalı dönem süresince tek yetkilinin ÖSYM Başkanı olduğu vurgulandı.
KIZLARIN TEK BİR OKULDA SINAVA GİRMESİ
Savunma metninde kamuoyunda tartışmalara yol açan kız adayların tek bir okulda sınava girmesi uygulamasına da değinilerek, “Bu konuyla ilgili yapılan basın duyurusunda, uygulamanın tamamen elektronik ortamda bilgisayar otomasyon programı tarafından yapılan bir işlem olduğu, önceki yıllarda da aynı uygulamanın gerçekleştirdiği belirtilerek adayların tümünün tercihe ettikleri sınav merkezlerinde öncelikle öğrenim durumuna ve cinsiyetlerine göre değerlendirilerek, kapasite fazlası adayların kapasitesi dolmamış sınav merkezlerine atandığı, bu durumdu kız adayların ilk tercihlerine atanmalarında daha avantajlı oldukları ifade edilmiş ve bu uygulamanın basında yer alan iddiaların aksine hiçbir adaya avantaj sağlamasının söz konusu olmadığı belirtilmiştir” denildi.
Metinde, şunlar kaydedildi:
“Adayların soru ve cevap kağıtlarında yapılan incelemelerde hiçbir kopya belirtisi ya da şaibeye rastlanmadığı gerçeği karşısında sınavın iptali yoluna gidilmesinin 1 milyon 700 bin öğrenci ve milyonlarca aile bireyinin maddi ve manevi yıpranmasından öteye gitmeyeceği açıktır. Kopyayı imkansız hale getiren, sınavda yerine başkasını sokma ihtimalini ortadan kaldıran adaylar arasında hiçbir üstünlüğe yol açmayan ve bilimsel açıdan yerindeliği test edilerek uygulanan bir sınavın iptalinin istenmesinde ne bir hukuki gerekçe, ne bir haklı gerekçe, ne de kamu yararı bulunmaktadır. Dolayısıyla yapılan işlemlerde hukuka ve sınavla ilgili düzenlemelere aykırılık bulunmadığından merkezimizin hizmet kusurunun oluştuğundan söz edilmesi yerinde değildir. Sınav sonuçlarının açıklanmış olduğu da düşünüldüğünde davanın artık art niyetli kişilerce ve başarısız kişilerce destekleneceği ve kullanılacağı açıktır. Hiçbir aday lehine veya aleyhine bir uygulamanın hukuki delillerle sabit olmadığı göz önünde bulundurulduğunda aksi yönde verilecek bir iptal kararının hukuka aykırı olacağından kuşku bulunmamaktadır. Tüm bu nedenlerle davacı tarafça sadece popülarist argümanlara dayalı olarak açılan hukuki mesnetten yoksun davanın reddi gerekmektedir.”
Savunma metnin sonuç kısmında, davanın öncelikle usul yönünden incelenerek, YÖK Başkanlığı'nın da davalı konumuna alınmasına; davanın diğer usul hükümlerine aykırı olması nedeniyle öncelikle usul yönünden reddine, ayrıca esas yönünden incelenerek başta yürütmeyi durdurma talebi olmak üzere davanın reddedilmesine karar verilmesi istendi.