İşte Orhan Baba’nın oğlu

Güncelleme Tarihi:

İşte Orhan Baba’nın oğlu
Oluşturulma Tarihi: Aralık 11, 2000 00:00

Haberin Devamı

Altın Kelebek Ödül Töreni'nde babası Orhan Gencebay'ın ‘Fantezi Müzik Onur Ödülü’nü almak için sahneye çıkan küçük oğlu Gökhan Gencebay, bir anda dikkatleri üzerine çekti. Şimdi herkes küçük Gencebay'ı merak ediyor...

Orhan Gencebay'ın küçük oğlu Gökhan Gencebay'ı görenler ilk önce bir şaşkınlık ardından da büyük bir merak duyuyorlar. Çünkü O, Orhan Baba'nın oğlu sıfatının çağrıştırdığı imajdan daha farklı! Aslında ünlü bir babanın oğlu olmasa piercing'lerini kimsenin umursamayacağının farkında. Farklılığıyla merak uyandıran Gökhan Gencebay'ı tanıdıkça, onun sadece piercing'leriyle değil de, aslında babasından ona geçen karizması ve özellikle de çizim konusundaki kabiliyetiyle 'farklı' olduğunu anlıyorsunuz. İşte piercing'lerin ötesindeki merak edilen Gökhan Gencebay...

Altın Kelebek Ödül Töreni'nde herkesin, özellikle de basının ilgisini çektin...

Oraya gittiğimde zaten birçok insan beni ilk kez görecekti, çünkü daha önce basında pek çıkmadım ben. Belki takılarım ya da sakalım onları şaşırtmış olabilir...

Hoşuna gidiyor mu peki insanları şaşırtmak?

'Ne bekliyorduk, ne çıktı!' diye şaşırtmak hoşuma gitmiyor açıkçası. İnsanların bana 'Acayip' diyerek bakması da hoşuma gitmiyor. Yoksa, 'Değişik' diye bakıyorlarsa güzel bir şey...

Küçükken okulda 'İşte bu Orhan Gencebay'ın oğlu' dediklerinde utanıp, sıkılır mıydın?

Yoo, rahatsız olmuyordum. Sonuçta babam gurur duyduğum bir insan.

Peki ne hissettin ödül almak için sahneye çıktığında?

Aslında oraya çıkmak güzel birşeydi. Babam Amerika'daydı ve onu çok özlemiştim zaten. Herkesin bileceği, görebileceği bir şekilde ilk defa onun adına birşey yapıyordum.

'Orhan Baba' denince karizmatik, sert, dediği dedik, çekinilen bir 'Baba' tipi canlanıyor gözümüzde. Gerçekten öyle mi, yoksa demokratik bir aile ortamında mı büyüdün?

Bana 'Yanlış şudur, doğru budur' denmiştir her zaman ve seçimlerimde özgür bırakılmışımdır. Seçim yapma iznimi bana bizzat babam vermiştir çünkü benim mantığıma güvenir. İşlerin çok kötüye gitmesi durumu olursa ki; bu pek olmaz; o zaman da düzeltmeye yardımcı olur.

Küçükken de aile bireylerinden daha farklı zevkleri ve tercihleri olan bir çocuk muydun?

O zaman da böyleydim. Müzikte de farklı olanı severdim. O zamanlar İngilizcem olmasa da, anlamasam da Heavy Metal dinlerdim. Onun etkisiyle benim de karakterim biraz farklıydı tabii...

Peki annen ya da baban isteklerine ya da yaptıklarına hiç tepki göstermediler mi?

Sonuçta ben herşeyi izin alarak yapıyordum. Belki ilk başta 'Hayır' demişlerdir ama bu, çok katı bir Hayır değildir. Benim birşeyi gerçekten istediğimi anladıkları zaman 'Peki, sen bilirsin' derler. Sonuçta çok yanlış şeyler değil bunlar...

Çok istediğin bir şeye izin vermeseler sinirlenir misin?

Kimseyi kırmak istemem. Sinirlensem de içime atarım. Tabii arada sırada isteğimi hatırlatırım.

Neydi peki onlardan en büyük talebin?

Küçüklüğümden beri hep dövmem olsun isterdim. (Göbeğinde bir Lotus dövmesi, kolunda da küçük bir yıldız var.)

Bir tür hayat felsefesini yansıtan, 'Batsın bu dünya' gibi şarkılarla birlikte büyüdün. Sende de kaderci ya da dünyaya isyan eden bir yön oluştu mu zamanla?

Aslında 'Batsın bu dünya' çok güzel bir laf. Hayatından çok memnun olan bir insanın bile şikayetleri vardır. Bu laf, 'Allah kahretsin, dünyadan nefret ediyorum' demek değil. Yeni ve herşeyin daha güzel olduğu bir dünya için söyleniyor.

Bir yerde senin Orhan Gencebay'ın manevi oğlu olduğun yazdı...

(Biraz sinirleniyor) Bu neden hala deniliyor anlamıyorum! Yok böyle birşey. Zamanında bu tarz haberler çıkmış. Sanırım bu haberlerden sonra da bu laf sürdü gitti. Bilemiyorum...

Aile biraraya geldiğinde neler yaparsınız? Mesela TV karşısında oturup bilgi yarışmalarını izler misiniz birlikte?

Evet, neredeyse bütün bilgi yarışmalarını izliyoruz... Birlikte yemeğe de gidebiliyoruz.

Peki babanla ilişkin nasıl? Dertleşir misin onunla? Ya da kız arkadaşlarını anlatır mısın?

Tabii...

Çocukken kendi kendine 'Herkes babama neden baba diyor?' dediğin, ya da başkaları da babana 'Baba' diyor diye kıskandığın olur muydu?

Küçüklüğümden beri biliyorum böyle birşey olduğunu. Sanıyorum annem açıklamıştı. 'Babanı herkes çok seviyor, O'nu sevenler babasıymış gibi görüyor' demişti.

Babandan çekindiğin olur mu? Sizin ailede de anneyi, baba-oğul arasında elçi yapma durumu var mıdır?

Annemin beni, küçükken 'Babana söyleyeceğim' diye korkuttuğu olmuştur. Ben de hep 'Söyle' demişimdir. Çünkü babamın her zaman olayın mantığını çözdüğü zaman bana sinirleneceğini zannetmiyorum.

Sen o zaman ailede, anneye mi yoksa babaya mı daha yakın olan çocuksun?

Annemle daha çok vakit geçiriyorum ama babamla daha iyi anlaşıyorum.

Peki 'Annen sence hangisi?' desem...

a) Erkeğin arkasındaki hırslı ve güçlü Hürrem Sultan

b) Kariyerini bırakıp kendini eşine ve çocuklarına adayan Grace Kelly

c) Senin söyleyeceğin bir şık

Annem her zaman babamın arkasındadır. O yüzden Hürrem Sultan'a uyuyor. Benim üzerime de çok çok düşkün. İkisinin birleşiminden oluşan üçüncü şık diyebiliriz...

Orhan Gencebay’ın Notu

Sevgili Gönül Dostlarım,

Kelebek Gazetesi'nin her yıl düzenlediği ve sizlerin oylarıyla seçilerek hak sahiplerine dağıttığı ödüllerden bana da onur ödülü olarak layık gördüğünüz ödülümü rahatsızlığımdan dolayı almaya gelememiş, almak üzere oğlumu göndermiştim. Bana bu büyük ödülü layık gördüğünüz için, sonsuz teşekkürlerimle ilginize saygı duyarken, bu organizasyonla aramızda köprüler kurarak, bizleri karşı karşıya getiren Kelebek Gazetesi'ne sonsuz şükranlarımı sunarım.

Gökhan'ın gözüyle babası

Babam kesinlikle tutucu bir insan değil. İnsanın içinin önemli olduğunu düşünen biri. Kendime zarar vermediğim sürece onun için böyle şeylerin önemi yok (dövmelerini ve piercing'lerini kastediyor.)

Bazı insanlar babamı, ya yanlış anlıyorlar ya da anlamıyorlar. Başka insanlarla aynı yere koyuyorlar ya da yaptığı müziği yanlış adlandırıyorlar. Ben bir isim koyamıyorum açıkçası. Dünya Müziği diyorum. Dinlediğim zaman içinde her şeyi duyuyorum. Buna 'Arabesk' diyerek kesip atmak kötü...

Babam sayesinde hayatta bazı şeyler hakkında bilgi sahibiyim. İnsanlar bilgi sahibi olmadıkları konuları kabul edebiliyorlar. O konunun doğrusunu ve gerçeğini bildiğin zaman tepki gösteriyor, en azından 'Keşke şöyle olsaydı' diyorsun.

Gökhan’a dair

Gökhan Gencebay 19 yaşında, Aslan burcu. Yaşına göre ağır, sakin, mesafeli. (Cool denir ya!) Kendini, konuşmaktan çok çizerek ifade etmeyi seviyor. Gerçekten de yetenekli ve yaratıcı. Zaten Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim ve Tasarım Bölümü'nde öğrenci ve şimdilik grafiker olmayı düşünüyor (Mutlaka çizimle ilgili bir iş olacak, çünkü kendini bildi bileli birşeyler çiziyor.) Diyorum ki; 'Gökhan hadi bana babanın resmini çiziver.' 'Yok olmaz, öyle çiz deyince çizemiyorum ben' deyip kesip atıyor. Ne dedimse kar etmiyor, onun yerine daha önceden çizmiş olduğu başka resimlerinden vererek teselli ediyor beni.

Röportaj sırasında pek konuşkan olduğu söylenemez ama teyzesinin dediğine göre o, hep böyleymiş. 'Eve gelir, odasına kapanır, müzik dinler, devamlı bir şeyler yapar...' diyor. Annesi Sevim Emre, röportaj arasında telefonla taktikler veriyor; 'Benim söylediğimi söylemeyin mutlaka kırmızı boğazlı kazağını giysin, ona çok yakışıyor' diyor (Bunu Gökhan'a çaktırmadan nasıl söyleyebilirim? diye düşünüyorum. Sonunda kırmızı birşey giymeye ikna oluyor ama kazak değil t-shirt giyiyor.) Sevim Hanım tam bir anne! Arada durum raporu almak için arıyor. 'Nasıl gidiyor? Zorluyor mu? Oğlum inatçı değil mi?' tarzında sorularla bilgi alıyor ve yıkılmamam için destek veriyor bana. (Ben de bu soruları Gökhan'a belli etmeden cevaplamaya çalışıyorum. 'Eh işte, fena değil, şimdilik iyi gidiyor...vs'. Allah'tan, Gökhan ilerleyen dakikalarda daha konuşkan oluyor da ben de derin bir nefes alıyorum.

En çok Orhan Gencebay hakkında konuşuyoruz. 'Babam' derken gözlerinin içi parlıyor Gökhan'ın. Orhan Gencebay'a hayran... En çok 'Batsın Bu Dünya' ve 'Hatasız Kul Olmaz' ı seviyor. Kendisi iyi bir müzik dinleyicisi. Bir ara arkadaşlarıyla kurduğu amatör grupta gitar çalsa da müzik işine ciddi anlamda girmeyi düşünmüyor. Şu sıralar felsefe ya da biyografik kitaplar başucunda. Mesela en son Adolf Hitler'in kendi yazdığı Kavgam isimli kitabı okuyor.

Aslında Gökhan'a, dövmeleri, piercing'leri bir yana bırakıp şöyle bir bakınca, klasik Türk aile tablosunda hemen yerine oturuyor. Evin biricik (biraz nazlı, biraz şımartılmış) küçük oğlu, annesinin gözbebeği ve babasının hem oğlu, hem can yoldaşı...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!