Güncelleme Tarihi:
Eşi Nesrin Yüksel’e hitaben yazdığı mektuptaki bazı cümlelerde kardeşi Ali’nin ailenin 7 ferdini öldürdüğünü, onu da kendisinin kazayla öldürdüğünü ileri süren Murat Yüksel, birlikte çalıştığı duraktaki 3-5 kişiyi de öldüreceğine yer veriyor. Katliamdan sonra evine giderek kaleme aldığı ve yakalandığı ana kadar yazmaya devam ettiği ‘Sevgili Nesrin’ hitabıyla başladığı mektup, cinayetlerin arka planında psikolojik sorunların yanısıra, sosyal ve ekonomik nedenler bulunduğuna dair ipuçları da taşıyor.
Katliam şüphelisi Murat Yüksel, mektupta kendini tarif ederken şu ifadelere yer verdi:
“.. Ne istediğini bilen, şanssızlığını bilen ve her zaman yenmeye çalışan, insanlara fazlasıyla güvenen, eşşek gibi, köpek gibi, köle gibi çalışan ve çalışkan, doğru, dürüst, namuslu, hiç kimsenin namusuna ve ırzına dolanmamış, evlendikten sonra harama uçkur çözmemiş, ölümüne ailesini sevmiş, onları her şeyin üzerinde tutmuş, fakat hiç kimseye yaranamamış bir insanım. Hayatım boyunca hep güçlü, otoriter ve istikrarlı olarak yaşadım. Doğru bildiğim hiçbir şeyden dönmedim. Dimdik oldum. Bu kadar dik ve doğru olmak insanı ne yazık ki mutlu sonlara götürmüyor. Final (Tıpkı bende olduğu gibi) iyilerin bazen mutlu sona ulaşıldığı romanlar ve filimler gibi bitmiyor.”
“İHANETİ GÖRDÜM”
Hayatta ‘tonla para kazanmayı’ değil, alın teriyle çalışarak mutlu bir aile kurmayı hedeflediğini ileri sürdüğü mektubunda Murat Yüksel, “Çok mu ayıptı, çok mu abesti, düzenli orta bir gelir, iyi kötü bir araba, oğlumu büyütüp, bahçesinde kovalayıp oynayacağım, iki tane tavuk besleyeceğim bir ev. Hayale bak, ne b.k yemişim de böyle bir hayale dalmışım” diyor.
Yüksel, geçmiş yıllarda edindiği maddi gücünü ve mutluluğunu ailesi yüzünden kaybettiğini öne sürdüğü mektubunu şöyle sürdürüyor:
“Benim senin için ne ifade ettiğimi uzun süre düşündüm. Başlarda, 30 yaşında, akıllı, zeki, çalışkan, bireylere ve topluma karşı duyarlı, 3-5 evi, 3- 5 arabası olan (2000 yılının geliriyle) ayda 10 milyar lira civarında para kazanan, geleceği müthiş umutlu bir ticaret adamı ve bu adam senin için trenin kaçırılmaması gereken son vagonuydu. Ve sen de kaçırmayıp, son vagona atladın. Fakat heyhat, tren devrildi. Ve ihaneti gördüm, beni arkamdan ve içten vurdular. Diktiğim, yetiştirdiğim bütün fidanları ve emeklerimi çaldılar. Kim için, ne için. Benim kazanıp da ortaya koyduğum üç beş mal (Nalan ve Ali) ve egoları (İbrahim, Günay, Ali, Nalan) için yılmadım. O köpeklere bulaşmadım ve sıfırdan tekrar başladım.”
’HEPSİNİN CEZASINI VERECEĞİM’
İçine düştüğü durum için hem kendini, hem de ailesini suçlayan Murat Yüksel, “Benim bu hale gelmemde baş aktör benim. Fakat diğer baş aktörlerin kimini biliyorsun, kimi jenerikte şu ana kadar senin görmeyip bilmediğin şekilde kaldı. Bildiklerin ve bilmediklerinin hepsinin cezasını vereceğim. Ben nasıl çocuğuma bir çikolata alamıyorsam, çocuğumu bundan sonra babasız bırakacaksam, onlar da benimle birlikte çocuklarını bir daha sevemeyecekler. Beni nasıl malım için arkamdan vurdularsa, mallarını yiyemeden bedelini ödeyecekler” derken, cinayeti planladığının ipucunu veriyor.
ŞOFÖR ARKADAŞLARINI DA SUÇLADI
Suçlamalarını sadece ailesine değil, aynı dolmuş durağında çalıştığı şoför arkadaşlarına da yönelten Murat Yüksel, mektubun bu bölümünde şu suçlamada bulunuyor:
“Benim bu hale gelmemde baş aktörler Nalan, Ali, İbrahim, Günay ve gelecekte kendilerini yerlerinden edeceğimi bildikleri için arkamdan bu aptalları yönlendiren duraktaki, senin tanımadığın üç beş şerefsiz. Yaptıklarını hiçbirisinin yanına kar bırakmayacağım. Canlarını alacağım. Onları cezalandırırken, gerekçem beni elimdeki üç kuruşluk mal ve egoları için arkamdan vurmaları. Benim olanlar benim canlarımın olacak yine.”
MALLARIN PAYLAŞIMINI YAPTI
Katliam şüphelisi Murat Yüksel, kendisinden geriye kalacak malların nasıl paylaşılmasını istediğini de ayrıntılı olarak yazarken şu cümlelere yer veriyor:
“Nalan’ın üzerine tapusu yapılmış olan biri Gündoğdu Okulları’nın orada, birisi köyde 2 ev var. Günay ve İbrahim’in üzerine kayıtlı Real’in orada yapımı bitmiş, borcu halen devam eden TOKİ evi var. Ben Kurttepe’deki evi mahkeme aracılığıyla boşalttıktan sonra bu evler alındı ve yapıldı. Allah şahidimdir ki benden çalınanlarla alındı ve mahkeme ile tekrar alamayayım diye (çünkü baştan beri elimde) İbrahim Yüksel’e ait 12 adet, toplam değeri (bugünkü değeri) 800 milyar olan senetli alacağım var. Ben yiğitliğe b.k sürmedim, tenezzül etmedim ve kullanmadım (Bu senetlerin varlığını Handan, Mustafa Erçil, Ali, Günay, İbrahim, Nalan biliyorlar). Şerefsizler benim bu iyi niyetime karşılık 1002’nin (Dolmuş hattındaki hissesini kastediyor) yarısını satıp, bu evleri aldılar ve Nalan’ın üzerine yaptılar. 1002’nin kalan yarısını da 485 ile takas yapıp Ali’nin üzerine yaptılar. Ama ben tenezzül etmedim, tekrar kazanırım (tabi yanlış olduğunu şimdi anlıyorum) düşüncelerini taşıdım. Senetleri ve diğer evraklarımın hepsini aldım, iki üç gün önce imha ettim. Bıraktıklarım sadece fotolarım ve ordudan ayrılış evraklarım (onları da Yüksel’in- çocuğu- ileride merak eder de okuyup öğrenmek ister diye bıraktım). Köydeki evimin tapusunu Cemil’in -yeğeni- üzerine yapın ki Handan -kardeşi- bir hastalık anında satmasın. Handan ve Cemil köydeki evde otursunlar. Köyde Emrullah onlara az buçuk sahip çıkar, Handan’ı sahiplenip kollama konusunda tek umudum küçük emmim Emrullah.”
“OĞLUM BENSİZ OLACAK!”
Oğlu Yüksel Yüksel’e mektubunda özel bir bölüm ayıran Murat Yüksel bu konuda şunları yazdı:
“Yüksel’im müthiş akıllı ve zeki bir çocuk... Artık, Yüksel’imin evde her şeyi yapabileceği ‘en iyi arkadaşı’ (kendi öyle söylüyordu) olmayacak. Mutfağa, tuvalete, banyoya bensiz gidecek. Okuldan akşam, büyük bir adam edasıyla döndüğünde kapıda onu babası karşılamayacak, akşamları yatmadan önce sırtını sabırla (hafiften gıcıklık yaparak) babası kaşımayacak, onu dudaklarından sevgiyle öpen babası olmayacak. Hiç kimse bir evladı babasının sevdiği, öptüğü, koruduğu gibi öpüp koklayamaz. Yalvarırım Yüksel’i babalık eline bırakma (Bu toplumun ileride başının ağrıyacağı şey pedefoli ve homoseksüellik) Onu kollayabilecek babası yok artık, sen onun her şeyi olacaksın. Sorumluluğun çok büyük ama inanıyorum ki altından kalkacak ve iyi bir ‘küçük aile’ olacak, oğlum doğrultusunda torunlarınla oynayıp ailemi büyüteceksiniz.”
ARGO KELİMELER
Katliam şüphelisi Murat Yüksel, mektupta zaman zaman argo kelimeler de kullanıp, “Sen işlerini sağlama alsaydın, kazandığın malların tapu ve ruhsatlarını kendi adına yapsaydın, babanın borcu için kendi malını satmasaydın, kimseye iyi niyet gösterip yardımcı olmasaydın, hayatını kendin için yaşasaydın falan filan. Sonuçta g.t olmasaydın. İnsanların, gerçekteki çirkin yüzlerini görmeyecektin. Yani ben kötü duruma düştüğüm için insanlar çirkinleşti. Ben güçlü kalabilseydim başta ailem olmak üzere etrafımdaki insanların tamamı iyi insanlar olarak kalacaklardı. Ama ne yaparsın kadermiş, çektim çekiyorum” diyor.
“KARDEŞİM BÜTÜN AİLEYİ ÖLDÜRDÜ”
Mektubun dikkat çeken bir bölümü de Murat Yüksel’in, öldürülenler arasında bulunan kardeşi Ali Yüksel’i katliamın sorumlusu olarak suçlaması. Kardeşi Ali Yüksel’in kendisini sürekli tehdit ettiğini, bu nedenle şikayette bulunduğunu ve mahkemenin sürdüğünü mektubunda anlatan Murat Yüksel, 7 ay önce polis zoruyla Ali Yüksel’in Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’ne yatmasını sağladığını belirtirken, katliamla ilgili şu satırları yazdı:
“Tehditlerinin başında da beni, ailemi, yeğenlerimi, anne, babamı öldüreceğini hep söylemiştir. En son hastaneye yattığında yüzde 80’lik iş göremez ve suç ehliyeti yoktur diye rapor aldığını, sağda solda herkesi keseceğini ve bir gün bile hapis yatmayacağını söylemekte ve beni değişik numaralarla tehdit etmeye devam etmektedir. Bu namussuz adam en son pazartesi günü arayıp, yine pek çok mesaj çekerek ailemi öldüreceğini, beni ve oğlum Yüksel’i öldüreceğini söylediği mesajlar çekmiştir. Evin telefonunu arayıp, uzun süre cevap alamayınca babamın evine gittim. Beni silahla tehdit edip, oturttuktan sonra biraz konuştuk. Daha sonra beni öldürmek için silahını ateşlediğinde silahı tutukluk yaptı. Can havliyle silahını elinden almaya çalışırken tabanca yakın mesafede ateş aldı ve Ali başından vuruldu. Daha sonra yan odalara baktığımda bütün aile efradını öldürdüğünü gördüm.”
“SONUÇ; BİR AİLE FACİASI”
Mektupta, evdeki cenazelerin üstlerini örttüğünü kaydeden Murat Yüksel, kardeşi Ali ile konuşma sırasında bütün parmak izlerini sildiğini, suçun üzerine kalacağını söylediği için polisi aramadan evden çıktığını ifade ederek, bu bölümde de şöyle diyor:
“Ertesi gün bir avukatla görüştüm. Avukat konunun karmaşık olduğunu, Ali Yüksel’in oturduğu evde olayın olduğunu, benim hiç oraya gitmeden polisi aramam gerektiğini, sonuçta Ali benim kardeşim olduğundan aile içi şiddete girdiğini, iyi şartlarda 8- 10 yıl arasında ceza alabileceğimi söyledi. Ben böyle bir cezayı hak edecek bir şey yapmadım. Bu kadar cezayı yatamam. Ben canıma kıyacağım. Ama şu bilinmeli bütün sorumluluk polis ve hastanededir. Kendi evini yaktı, ablasını dövüp, yeğenlerini dövüp, paralarını gasp ederek gece 12’de attı. Benim evime kaç defa silahlı baskına geldi. Karakollara bildirdim. 155’i aradım. Sonuçta elde ne var. Bir aile faciası.”
ORGANLARINI BAĞIŞLAYACAKTI
Bıraktığı mektupta intiharının başka insanların umut kaynağı olacağını bildiren Murat Yüksel, eşinden sorulduğu takdirde bütün organlarının bağışlanması konusunda onay vermesini, cenazesinin de ninesinin mezarının yanına defnedilmesini, oğlunun ve 2 yeğeninin fotoğrafının da kefene konulmasını istiyor.
Eşinden mektubu birkaç kez okumasını isteyen Murat Yüksel, ancak mektuptan başkasına bahsetmemesini de tembihleyerek, “Sen bu mektubu okuduğunda ben işlerimi halletmiş, yani her şey bitmiş olacak” dedi. Murat Yüksel, kıyafetlerinden takım elbisesi ile gözlüklerini saklayıp, büyüdüğünde bir kez de olsa oğluna giydirilmesini de isteyerek, “O kalıba gelince oğlumun bir kere de olsa takımımı giyip, raybanlarımı (gözlüğünü kastediyor) takmasını istiyorum. Ben yukarıdan görürüm. Muhteşem yakışıklı olacağını biliyorum” diye bir cümle de veda mektubunda yer alıyor.