İşte İstanbul’un yeni görüntüsü

Güncelleme Tarihi:

İşte İstanbul’un yeni görüntüsü
Oluşturulma Tarihi: Kasım 09, 2003 01:53

Dünya İstanbul'u yüzyılların izini taşıyan tarihi yarımada siluetiyle tanıyor. Ancak, 21. yüzyıl başında kent bir başka siluet daha edindi.

İstanbul 21. yüzyıla değişen siluetiyle girdi: Bir yanda yüzyılların izlerini taşıyan tarihi yarımada, diğer yanda ise teknolojiyi, sermayeyi, gücü ve modern yaşamı simgeleyen Maslak-Beşiktaş-Şişli üçgeni. İstanbul gökdelenleriyle ‘‘Ben de varım’’ diyor, artık. Uzmanlar, plansız yapılaşmadan yakınıyor ama kentin yeni silueti fotoğrafa öyle bir açıdan yakalanıyor ki ‘‘çirkin’’ demek imkansız.

Saraylar ve minareler kenti İstanbul, 1980'li yıllarda başlayan yükseklik yarışı sonucunda yeni bir siluete kavuştu. Beşiktaş-Şişli-Maslak üçgenine damgasını vuran gökdelenlerle çehresi değişti, New York, Hong Kong, Tokyo gibi kentlerin teknolojiyi yansıtan görünümüne büründü. İstanbul'un ‘‘gökdelen üçgeni’’ yüksekliği, toplam alanı, elektrik ve su tüketimi, insan sayısıyla Türkiye'nin en iddialı yapılarını barındırıyor: Türkiye'nin 181.1 metre ile en yüksek binaları olan İş Kuleleri, ofis-konut-alışveriş merkezini birleştiren en büyük projelerden Metrocity, iki kulesinde onlarca şirketi barındıran Sabancı Center ve bu fotoğrafa en son katılan Tekfen Tower.

Diğerleri bir yana, sadece bu dokuz kuleyle ilgili sayısal veriler bile rahatlıkla küçük bir Anadolu kentiyle boy ölçüşebilecek nitelikte.

Mesai saatlerinde toplam nüfusu 10 bin kişiye yaklaşan bu binalardan İş Kuleleri'nde ayda 2 milyon 266 bin kilovat elektrik, 5 bin 600 metreküp su harcanıyor. Sabancı Center'da ise her ay 1 milyon 67 bin 166 kilovat elektrik, 5 bin 508 metreküp su tüketiliyor. Konutlarda aylık ortalama 150-250 kilovat elektrik, 4-7 metreküp su harcandığını söylersek, devasa binaların tüketimlerinin boyutu apaçık gözler önüne seriliyor. Bu binaların elektriği, suyu hiç kesilmiyor. Pencereleri açılmıyor, havalandırma ve ısıtmaları otomatik. Bazılarında hiç dışarı çıkmadan yaşamak, neredeyse tüm ihtiyaçları karşılamak mümkün. Bina sakinlerine marketinden sağlık merkezine, spor alanından, eğlence birimlerine kadar her türlü hizmet sunuluyor.

ARAŞTIRMALARA KONU OLUYOR

Yüksek binalar son yıllarda, akademik araştırmalara da konu oldu. İTÜ öğretim elemanı Dr. Çiğdem Eren, doktorasını ‘‘Yüksek Binalarda Kamu Kontrolü ve İstanbul İçin Öneriler’’ başlıklı teziyle verdi. Dr. Eren, yüksek binaların 19. yüzyılın sonunda ABD'de inşa edilmeye başlandığını ve 20. yüzyılda dünyaya yayıldığını söylüyor.

Türkiye'de beş katın üzerindeki ilk binalar ise Galata ve Beyoğlu'nda 19. yüzyılın sonunda inşa edilmeye başlandı. Katlar yüksek olduğu için bu binaların boyu 20 metreye yaklaşıyordu.

İlk zamanlarda iş merkezi olarak planlanan yüksek binalar, daha sonra konut inşaatlarında da gündeme geldi. Ancak yapılan araştırmalar çok katlı binaların oturanlar üzerinde olumsuz psikolojik etkiler yarattığını ortaya koydu. Almanya'da yapılan bir araştırma özellikle 20 katın üzerinde binalarda oturanların psikolojik problemler yaşadıklarını gösterdi. İnsanlar, yüksek binalarda korunmaya ihtiyaç duyuyor ve daha saldırgan oluyorlardı.

Çok katlı iş merkezlerinin sakıncaları da zaman içinde ortaya çıktı. Gündüzleri yüzlerce kişinin dolaştığı, cıvıl cıvıl binalar, geceleri ‘‘korku binaları’’ olarak algılanacak kadar sessizleşiyordu. Bu binaların sessizliği, suç oranını da artırıyordu. Sonuçta alışveriş merkezi-konut-ofisi birleştiren Metro City Millenium, Akmerkez gibi 24 saat yaşanan binalar ortaya çıktı.

Türkiye'de yüksek binaların denetimi ilçe belediyelerinde. Batı ülkelerinde ve ABD'de ise katı kurallara bağlı. ABD'de bina yüksekliğini artırmanın yolu girişteki halka açık alanları artırmaktan geçiyor. Binayı yukarıya doğru daraltarak, çevredeki arazi parçasının güneş almasını sağlamak da yüksekliği artırma olanaklarından biri. Güneş o kadar önemli ki, bir gökdelen nedeniyle evi güneş alamaz hale gelen Alman kadın açtığı davada, yaşamını rahatlıkla sürdürecek kadar tazminat aldı. Öte yandan Japonya'da gökdelen yapanlar, gölgede bıraktıklarına neredeyse inşaat bedeline yakın tazminat ödüyorlar.

İKTİDAR VE YÜKSELEN BİNALAR

Yapı Endüstri Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Yüksek Mühendis Mimar Doğan Hasol da sosyopolitik yapıyla binaların yükseklikleri arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında yüksek yapılar kamu binalarıydı. Çünkü altı oktan biri devletçiliği simgeliyordu ve yükselen kamu binaları devletin gücünü anlatıyordu.

‘‘Türkiye'nin ilk gökdeleni’’ olarak anılan bina çok partili döneme geçtikten sonra yapıldı. 1959-1965 yılları arasında inşa edilen Ankara'daki Kızılay binası ‘‘ilk’’ olma onuruna 24 kat ve 76 metre yükseklikle erişti.

1960'lardan itibaren gelişen teknoloji yüksek katlı bina yapımını da kolaylaştırdı. 1980'lerde gökdelen denilebilecek ilk yapıların adımları atıldı. Artık liberal ekonomi söz konusuydu, para yaşamın odak noktasındaydı.

İstanbul'un ilk ‘‘Büyükşehir’’ Belediye Başkanı Bedrettin Dalan döneminde ‘‘İstanbul, Beyrut'un yerini alacak’’, ‘‘İstanbul'u ikinci Hong Kong yapacağız’’ sözleri duyuldu. Hasol'a göre sermayenin geliştiği bu dönemde paradan para kazanıldı ve rant her şeyin önüne geçti. Dönemin özeti, ‘‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız etsinler’’di.

Ve 2000'lere gelindiğinde İstanbul artık Hong Kong olma yolunda.


Dr. Çiğdem Eren (İTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi)


Anavatanı ABD

Yüksek binalar 19. yüzyılın sonlarında ABD'de yapılmaya başlandı. 1890-1900 yılları arasında ABD'de 20 katlı ‘‘Masonic Temple Buildig’’, 30 katlı ‘‘Sun Building’’, 35 katlı ‘‘Odd Fellow’’ ve 40 katlı ‘‘Prudential Life Insurance Tower’’ kule yapılarıyla dikkat çekmeye başladılar. 1900-1915 yılları arasında New York'ta 52 katlı ‘‘Metropolitan Building’’, 53 katlı ‘‘Singer Building’’, 55 katlı ‘‘Woolworth Building’’ döneme imzalarını attılar. 1925-1933 yılları arasında ise bugün bile dünyanın en yüksek binaları arasında yer alan 77 katlı ‘‘Chrysler Building’’ ve 102 katlı ‘‘Empire States Building’’ gökyüzüne doğru yükseldiler. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra duraklama dönemine giren yüksek bina inşaatları, 1960'lara gelindiğinde, teknolojinin yeni olanaklarından da yararlanarak, tüm dünyaya yayıldı.


DOĞAN HASOL (Yüksel Mühendis Mimar)


Dolmabahçe Sarayı Miniatürk’teki gibi kaldı


Tarihi yarımada, Beyoğlu ve Boğaz, İstanbul'un tarihi siluetidir. Yapılacak gökdelenler bu siluetlerden uzakta, yeşillikler arasında kaldığı sürece problem yok. Ama plansız yapılan binalar kentin siluetini etkiliyor. Üsküdar'dan bakınca şehrin silueti çok kötü görünüyor. Zaman içinde yapılan yüksek binalar Beyoğlu'nun tarihi siluetini değiştirdi. Bizde gücü olana gökdelen yapma izni veriliyor. Böyle olunca kentin oranları değişiyor. Tıpkı Gökkafes'in altında kalan Dolmabahçe Sarayı'nın Miniatürk'teki örneğine benzemesi gibi. Eğer Ayasofya'nın ya da Süleymaniye Camii’nin yakınına da gökdelenler yapılsaydı bu dev eserleri de Miniatürk'teki gibi görecektik. Gökdelen yapılmasına karşı değiliz ama bunların planlı yapılması şart.


MAYA (1)

Mimar:
İlhan Tayman, Levent Aksüt, Yaşar Marulyalı

Bitiş yılı: 1992

Yükseklik: 100 metre

Kat sayısı: 4'ü zemin 34

Arsa alanı: 4 bin metrekare

Yapı taban alanı: 3 bin metrekare

Toplam inşaat alanı: 65 bin metrekare (kullanım alanı 44 bin 550)

Bir kat alanı: 1090 metrekare

Otopark kapasitesi: 450 araç (kapalı)

Asansör: 20'şer kişilik 8 asansör

Çalışan sayısı: 1500

Kişi başına düşen metrekare: 29.7

Elektrik/Ay: 400 kilovat/saat (yaz), 200 kilovat/saat (kış)

Su/Ay: 2 bin 414 metreküp


METRO CITY MILLENIUM (2)


Mimar: Doğan Tekeli, Sami Sisa

Bitiş yılı: 2004

Yükseklik: Ofis kulesi 131.25 metre, konut kuleleri 128.40'ar metre

Kat sayısı: ofis binası 23, konut kuleleri 27 kat

Arsa alanı: 24 bin 277 metrekare

Yapı taban alanı: Toplam 12 bin 759 metrekare

Toplam inşaat alanı: 210 bin 200 metrekare

Konut alanı: İki kulede toplam 49 bin 400 metrekare

Bir kat alanı: ofis kulesinde 720 metrekare, konut kulelerinde 881 metrekare

Otopark kapasitesi: 2 bin 100 araç

Asansör: 13'er kişilik ofis kulesinde 6, konut kulelerinde 4'er tane

Sadece çarşı bölümü açık. Yaşam başlamadığı için tüketim kalemleri bilinmiyor.


SABANCI CENTER (3)

Mimar:
Haluk Tümay, Ayhan Böke

Bitiş yılı: 1993

Yükseklik: 1. kule 141, ikinci kule 130 metre

Kat sayısı: 1. kule 5'i zemin 39, 2. kule 5'i zemin 34

Arsa alanı: 107 bin metrekare

Yapı taban alanı: 10 bin metrekare

Toplam inşaat alanı: 1. kule 28 bin 275 metrekare, 2. kule 23 bin 800 metrekare

Bir kat alanı: 1. kule 725, ikinci kule 700 metrekare

Otopark kapasitesi: 470

Asansör: Her iki kulede 10-16'şar kişilik 12'şer tane

Çalışan sayısı: 2000

Kişi başına düşen metrekare: 26

Elektrik/Ay: 1 milyon 67 bin 166 kilovat / saat

Su/Ay: 5 bin 508 metreküp


İŞ KULELERİ (4)


Mimar: Doğan Tekeli, Sami Sisa

Bitiş yılı: 2000

Yükseklik: 1. kule 181.1 metre

Kat sayısı: 1. kule 5'i zemin 52 kat, 2 ve 3. kuleler 5'i zemin 34'er kat

Arsa alanı: 25 bin 909 metrekare

Toplam inşaat alanı: 224 bin 357 metrekare (üç kule)

Bir kat alanı: 1. kule 1407 metrekare, 2 ve 3. kuleler 1033 metrekare

Otopark kapasitesi: 2 bin 900 araç

Asansör: 1. kule çeşitli katlar arasında çalışan 21'er kişilik 15 asansör ile VIP

ve yük asansörleri, 2. kule 8'i 16 kişilik, 2'si 21, 2'si 20'şer kişilik 12 asansör, 3. kulede 16'ar kişilik 8 asansör

Çalışan sayısı: 1. kule 2000, 2. kule 1727, 3. kule 1000

Kişi başına düşen metrekare: 47 metrekare (çarşı ve ortak kullanım dahil)

Elektrik tüketimi/Ay: 1. kule 992 bin 804 kilovat, 2. kule 648 bin 863 kilovat, 3. kule 624 bn 266 kilovat. (42 bin noktalı otomasyon sistemi ile enerji tüketimini minimum miktara indiriyor.)

Su tüketimi/Ay: 1. kule 3 bin metreküp, 2 ve 3. kuleler 1300'er metreküp


TEKFEN (5)

Mimar:
Swanke Hayden Connell Architects

Bitiş yılı: 2003 (20 Ekim'de açılıyor)

Yükseklik: 17.5 metre bayrak direğiyle 135 metre

Kat sayısı: 7'si zemin olmak üzede 32 kat

Arsa alanı: 10 bin 451 metrekare

Yapı taban alanı: 4 bin 795 metrekare

Toplam inşaat alanı: 81 bin metrekare

Bir kat alanı: 895-1800 metrekare arasında değişiyor

Otopark kapasitesi: 800 araç. (Şoför odası da var)

Asansör: 8'i 16 kişilik toplam 17 asansör, 2 yürüyen merdiven

Binada yaşam yeni başladığından tüketim kalemleri bilinmiyor.


THE PLAZA OTEL (6)

Mimar:
Okan Ülbay-Dinçer Tunalı

Bitiş yılı: 1994

Yükseklik: 78.5 metre

Kat sayısı: 5'i zeminde 31 kat

Arsa alanı: 942 metrekare

Yapı taban alanı: 924 metrekare

Toplam inşaat alanı: 16 bin 108 metrekare

Bir kat alanı: 490 metrekare

Otopark kapasitesi: 95 araç

Asansör: 24'er kişilik 3 müşteri, 12'şer kişilik 2 personel asansörü

Çalışan-yaşayan sayısı: 234 odanın müşterilerine göre değişiyor

Kişi başına düşen metrekare: 34.30

Elektrik/Ay: 235 bin kilovat

Su/Ay: 2 bin 400 metreküp
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!