Güncelleme Tarihi:
İran’da eylemlere katılanlarla konuşma fırsatınız oldu mu?
Oldu elbette. İran’da uzun zamandır, daha çok İran’a karşı uygulanan ambargolardan dolayı yaşanan bir ekonomik kriz var. Nükleer anlaşmadan sonra kalkınacağını ümit eden halk, pratikte bunu yaşamadı. Özellikle Trump ABD başkanı olduktan sonra çok sert bir tavır takındı, hatta “Nükleer anlaşmayı yırtacağım” bile dedi. Ama ekonomik krizin tek nedeni bu değildi. İran’da birçok finans kuruluşu var. Bunlar diğer bankalara göre mevduata daha fazla faiz ödüyor. Bazıları resmi, bazıları değil. Son dönemlerde birçoğu iflas etti. Mağdurları bir şekilde paralarını alamadılar, yargıya başvurdular. Oradan gelen sonuçlar da memnun etmedi. Hükümetten de destek bulamadılar. Uzun zamandır var olan itirazlar Meşhed’de patladı. Dini açıdan çok önemli bir şehir. Şia’ların sekizinci imamının türbesi burada. Şehirde sanayi de var, zengin semtler de var, varoşlar da... Ama bizim sosyolojik olarak bu protestolara katılanlara bakmamız gerekiyor.
Bakalım, kimdi o eylemciler?
İlk başta iflaslar sonucu işsiz ve parasız kalanlardı. Ama sonra tablo değişti. Eylemler yayılırken fotoğrafta yeni bir şey gördük biz. Sloganlar çok farklıydı. Bir kere eylem ekonomik başlamıştı, siyasi bir dile evrildi. Sadece hükümeti değil, Devrim Rehberi’ni, Ruhani’yi, hepsini hedef alıyordu. Burada ilginç olan büyük şehirlerde değil, küçük şehirlerde yayılmasıydı.
2009’daki son kapsamlı gösteri tam tersine büyük şehirlerdeydi, değil mi?
Milyonlarca kişinin katıldığı çok büyük bir protestoydu o. Reformistlere yönelikti ve düzenin içinde hedefini arıyordu. İlginç olan o da küçük şehirlere sıçramamıştı. İran’daki sosyal hareketleri incelemek açısından son derece önem taşıyor. Siyasi bir hareketti, liderleri belliydi. Halen ev hapsindeler. Protestocular orta ve orta üst sınıftı. Ama bu yeni bir hareket.
Yeni bir hareket olduğu nereden anlaşılıyor?
Katılımcılarından ve taleplerinden. Çünkü sadece işsizler, yoksullar, mağdurlardan oluşmuyor. Hepsi öyle demiyorum ama fotoğrafta daha önceki eylemlerde görmediğimiz yeni bir grup var. 90’lı yıllardan sonra doğan kuşak bunlar. 2009’daki olaylara bile yaşları itibarıyla katılmamışlar. Bunlardan protestolara büyük destek gördük.
‘Talepleri farklıydı’ diyebilir miyiz?
Bundan üç yıl önce, bu gençlikle ilgili bir olaya şahit olduk. Siyasal bir niteliği yoktu. 2014’te İran’da Murteza Paşayi adlı bir pop şarkıcısı vefat etti. Bu kuşak, cenazesinin kaldırıldığı anda birçok şehirde yas merasimleri düzenledi. Herkes hayretle karşıladı. Çünkü birçok kişinin ismini dahi bilmediği bir şarkıcının ölümüyle bir gençlik sokağa çıkmıştı. Onlar işte yeni gençlerdi.
Peki, bu gençler hakkında ne biliyoruz?
İpuçlarını sloganlardan okuyabiliyoruz. Dünyaya, hayata bakış açıları farklı. Bugüne kadar hem devrimi yapan kuşak -ki hâlâ yaşıyorlar- hem de sonraki kuşak düzene karşı bir görüşe sahip olsalar bile düzenin dışında bir istekte bulunmadılar. 2009’da Yeşil Hareket bile düzenin içinde bir hareketti, liderleri, siyasetçileri de öyleydi. Ama bu kuşak, attığı sloganlarda Şah’a atıfta bulunuyor.
Halk, Şah dönemini mi özlüyor?
Hayır. İran’daki toplumu yakından bilen biri olarak halk özellikle toplumsal ve ekonomik sorunlar nedeniyle böyle tepkiler veriyor. Fakat o döneme dönmek mi istiyor, burada durmak lazım.
BAŞKA BİR İRAN HAYAL EDİYORLAR
Ama Şah sloganları atıyorlardı.
Bu genç kuşak, Muhammed Rıza Pehlevi’nin dönemini bile yaşamadı. O dönemi bilmiyorlar. Başka bir İran hayal ediyorlar. Ama nasıl bir İran olduğunu kendileri de bilmiyorlar. Bu ‘yeni gördüğümüz gençler’in bir liderleri yok. Belli bir siyasi söylemi de yok. Bir şeye itirazları olduğu kesin, ama net değiller.
Gezi Parkı eylemlerine katılan gençlerle kıyaslar mısınız?
Sizdekiyle benzerlikleri de var, farklılıkları da... Radikal söylemleri benziyor. Ancak Gezi daha çok siyasiydi, bu ekonomik olarak başladı ve sonra siyasi sloganlarla yol aldı. Orada da sosyal medya çok etkiliydi. Lider yoktu, siyasi parti yoktu. Bu anlamda benziyordu. Yeni bir tabloyla karşı karşıyayız, net olarak kim olduklarını ortaya koymak için biraz daha izlememiz gerekiyor. Bunun devam edeceğine dair izler de var.
Ne istiyor olabilirler; daha zengin, daha özgür, daha dünyayla barışık olmak mı?
Özgürlük istedikleri kesin. Bunu reformistler de istiyor ama bunlar daha radikal.
İRANLILAR ARTIK DEVRİM İSTEMİYOR
Ruhani’nin “İranlılar, İran hükümetini protesto etmekte ve eleştirmekte özgürdür” demesi eylemlerin ateşine su döktü mü?
Elbette. İran devleti daha önceki protestolarda daha sertti. Devrim Muhafızları, protestoculara karşı şiddet uyguluyordu. Bu sefer polis karakolu basıldıktan sonra müdahil oldular. İran devleti, eylemcilerin isteklerini dile getirmelerine izin verdi bir bakıma.
Ama yine de birçok kişi hayatını yitirdi...
Evet, ama polis karakolu basıldı ve güvenlik görevlilerinden de ölen oldu. Söylemeye çalıştığım 2009’dakine benzer bir bastırma girişimi olmadığı. Hatta Telegram uygulaması engellendi ama İletişim Bakanı çıktı, “Bu geçici bir şeydir, interneti kapatmak gibi bir niyetimiz yok” diye açıklama yaptı.
Alevler böyle mi sönüverdi? Çünkü başlarda “İran Baharı geliyor” yorumları bile yapılıyordu.
İran hem toplumsal hem de siyasi açıdan diğer Ortadoğu ülkelerinden farklıdır. Bu olaylar toplumsal destek çok fazla olsaydı Arap Baharı’na benzeyebilirdi. Ama on binlerde kaldı. Halkın büyük kısmı rahatsız, hatta düzene karşı olsa da çareyi düzenin dışında aramıyor. Ruhani büyük bir destekle geldi. O desteğini ekonomik nedenlerle bazı yerlerde kaybetti. Ama toplumun genelinde kaybettiğini düşünmüyorum. İran halkının Ruhani’den siyasal ve ekonomik olarak hâlâ ümidi var.
İranlıların, düzenin dışında çare aramamasının sosyolojik bir nedeni var mı?
Unutmayalım ki İran bir devrimi tecrübe etti. Devrim 1979’daydı, çok eski değil, o kuşak hâlâ yaşıyor. Devrimin aslında talepleri gerçekleştirecek bir şey olmadığını da gördüler. O yüzden devrim değil reform istiyor.
MAÇLARDA VE SOSYAL MEDYADA ‘DIŞ MİHRAK’
ABD Başkanı Trump’ın ‘İran’da değişim vakti’ tweet’leri ‘yeni bir rejim mi’ sorusunu gündeme taşıdı. Yerinde bir soru muydu?
Şu an için yersizdi. Bu protestoların başlangıcında ve devamında dış mihrakların etkisine dair bazı izler vardı. Ancak bu kadar değil, İran’da sorunların olduğu muhakkak.
Ayetullah Mike
‘Dış mihraklar’da bir isim öne çıkıyor: CIA’in İran operasyonları için atadığı Ayetullah Mike.
Amerika’nın İran’da bazı istihbarat faaliyetleri olduğunu ve toplumsal fay hatlarını kurcaladığını Ayetullah Mike ile öğrenmedik biz. Çok uzun zamandır biliyoruz. Yalnızca Amerika da değil, Suudi Arabistan’ı göz ardı etmememiz lazım. Olaylar başlamadan önce bir Suudi prensin “Bölgedeki sorunları Tahran’a taşımamız gerekir” diye açıklaması oldu. Bahreyn Emiri, “İslam kalıcı ama İslam Cumhuriyeti gidici” dedi. Buradaki niyetler belli.
“Dış güçler hep vardı” yani...
Bakın bundan 10 gün önce Azerilerin desteklediği Tebriz’in Tractor Sazi takımıyla Tahran’ın Persepolis takımı arasında bir maç oldu. Bu maç sırasında Persepolis taraftarları doğrudan Azerilerin etnik kökenlerini hedef alan sloganlar attı. Acaba, bu etnik grupların bu protestolara katılması için kışkırtma mı vardı?
Bu bir soru mu cevap mı?
Dış güçler böyle hareketler yapabiliyorlar. Biz bunları İran’da görüyoruz. Diğer yandan sosyal medyayı kullanıyorlar. Mesela
Farsça yayın yapan bir haber sitesi çok önceden İran’daki yargıyla, Devrim Muhafızları’yla ilgili gizli olduğunu söylediği belgeler açıkladı. İran’da en yaygın kullanılan uygulama Telegram’dır. Bu olaylar başladıktan sonra birçok görüntü paylaşıldı, protestocuları yönlendiren mesajlar attılar. Burada dış mihraklar vardı. Ancak bu protestolar için tamamen dış mihraklar demek doğru olmaz. İran’ın sorunları vardı ve halk sokağa çıktı.
TRUMP’IN AÇIKLAMALARI TERS TEPER
Tüm bu yaşananlar İran’ın yeniden içe kapanmasına yol açar mı?
İran; Amerika’nın Irak’ı işgali, Suriye krizi ve Yemen meselesinden sonra bölgede askeri olarak etkili oldu. Bu durumdan ABD ve İsrail’in duyduğu rahatsızlığı biliyoruz. Zira Körfez ülkeleri de öyle. Çünkü onlar da İran’ın yayılmacı politikasını bir tehdit olarak görüyor. Çareyi Trump’a yaslanmakta buldular. O da “Fırsat bu fırsat, siz parayı verin, biz sizi destekleriz” gibi bir tutumla olaylara yaklaştı. Şu an biraz içe döndü ancak olaylar iyice durulduktan sonra İran durmayacaktır. Hatta Cumhurbaşkanı’nın Suudi Arabistan ile ilgili bir açıklaması oldu, “Karşılığını vereceğiz” dedi.
Nasıl olacak?
Benzer eylemler görebiliriz. Suudi Arabistan’da azınlık Şii gruplar var, Yemen’de çatıştığı gruplar var. Orada hareketlilik olabilir.
İran’da doğdunuz, büyüdünüz. Aileniz halen orada yaşıyor. Ülkesini yakından tanıyan bir sosyolog olarak söyler misiniz, ABD Başkanı Trump’ın eylemcilere destek vaadi İran vatandaşı için ne ifade ediyor?
Sıcak bakmıyor. Trump’ın bu açıklamaları devam ederse, İran’da ters tepki verecektir. Devlet zaten bunu protestoculara karşı kullanıyor ama içeride de “Seninle kol kola girecek değiliz, çünkü desteklediklerinin ne hale geldiğini gördük” diye düşünüyor. Zaten Amerika da, İran’daki bu olayların çok ciddi bir boyuta gelmeyeceğini biliyor. Amaç sadece baskı uygulamak. İran’ın iç dinamikleri Suriye olmasına izin vermez.
KİMDİR
Hamid Ebrahimi lisans derecesini İran’ın Zencan Azad Üniversitesi’nden aldı. Yüksek lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde tamamladı. Araştırmalarını İran siyaseti, İran sosyolojisi ve sosyal sermaye-siyasal katılım ilişkisi üzerine yapıyor. Ebrahimi halen İran Araştırmaları Merkezi’nde (İRAM) İç Politika Uzmanı olarak görev yapıyor.