Güncelleme Tarihi:
Kağıthane Deresi havzasında endüsriyel atıksuyu bulunan toplam 50 fabrika yer alıyor. Bu fabrikaların tamamının hem kimyasal hem de biyolojik arıtma sistemine sahip olması gerekiyor. Oysa her iki sistem, arıtma tesisi olan toplam 28 fabrikanın sadece beşinde mevcut. Alibeyköy Deresi'de aynı durumda. Dere havzasında bulunan 26 fabrikanın sadece üçünde arıtma sistemi var.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 21 Mart 1997'de başlatılan Haliç'i temizleme çalışmaları sürerken, Kağıthane ve Alibeyköy derelerinin havzasında bulunan 76 fabrikadan 45'inin arıtma tesisine sahip olmadığı anlaşıldı. 31 fabrikanın arıtma sisteminin olduğu ama hem kimyasal hem de biyolojik arıtma tesisinin sadece beş işletmede bulunduğu ortaya çıktı. Aralarında boya, ilaç, kimya, tekstil, sakatat, deterjan fabrikalarının da yer aldığı 17 büyük işletmenin, zehirli ve çok tehlikeli atıksularını hiçbir işlemden geçirmeden doğrudan derelere boşalttığı görüldü.
Bu fabrikaların büyük bir kısmının yer kazanmak için dere havzalarını doldurdukları ve bu sayede binlerce dönümlük araziyi gaspettikleri anlaşıldı. Alibeyköy ve Kağıthane'deki yerleşim alanlarında sık sık sel felaketleriyle karşılaşılmasının nedeninin, dere havzasındaki doğal dengenin bu şekilde tahrip edilmesinden kaynaklandığı öne sürüldü. Kent merkezini Kemerburgaz'a bağlayan iki büyük caddeden biri olan Cendere Yolu'nun, dere havzasının doldurulması yüzünden sellere maruz kaldığı ve bazı yerlerde bir metreye ulaşan çamur tabakasıyla kaplandığı görüldü. Ayrıca derelerin çevresindeki onbinlerce evin atıksularının da Haliç'e aktığı ortaya çıktı.
Bundan 25-30 yıl öncesine kadar palamut, çinekop, hamsi, istavrit, kılıç, dil balığı, torik ve izmarit gibi onlarca balık çeşidinin barınağı durumunda olan Haliç'te geçtiğimiz günlerde balıklar yeniden görülmeye başladı. 20 aydır süren çamur tarama çalışmaları sonucunda bir miktar oksijene kavuşan çinekop ve palamut türü balıklar, Kasımpaşa ile Ayakapı açıklarına kadar ulaşabiliyor. Kirliliğin bu noktadan itibaren yoğunlaşmasıyla yeterli oksijen bulamayan balıklar geri dönüyor. Daha ileri noktalara giden balıklar ise oksijensizlikten ya da zehirlenme sonucu ölüyor.
Katliam odakları
Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü tarafından yapılan bir araştırma sonucu Haliç'te canlı hayatın yeniden oluşmasının önündeki en önemli engel Kağıthane ve Alibeyköy derelerinden gelen zehirli atıksular. ‘‘Alibeyköy ve Kağıthane derelerinin kirlilik yükü profillerinin çıkartılması, nedenlerinin belirlenmesi projesi' başlıklı çalışma, Prof. Dr. Necdet Aral'ın başkanlığında bir ekip tarafından hazırlanmış. Aynı konuyla ilgili olarak İSKİ'li uzmanlar da çalışma yaparak bir rapor yazmış.
Biz de, sözkonusu derelerin kaynağından başlayarak Haliç'e kadar uzanan ve üç gün süren bir araştırma gezisi yaptık. Yer yer araçlarımızın battığı, belimize kadar sulara ve çamurlara gömüldüğümüz bu yolculuk sırasında uzmanların incelediği alanı dolaştık. Çok sayıda uzman ve yetkiliyle görüştük. Ve bu araştırmalarımız sonucunda oldukça çarpıcı ve ilginç sonuçlara ulaştık.
Kağıthane Deresi havzasında endüsriyel atıksuyu bulunan toplam 50 fabrika yer alıyor. Bu fabrikaların tamamının hem kimyasal hem de biyolojik arıtma sistemine sahip olması gerekiyor. Oysa her iki sistem, arıtma tesisi olan toplam 28 fabrikanın sadece beşinde mevcut. İstanbul'a karşı belirli oranda saygılı davranan bu fabrikalar şunlar: Fako İlaçları, Evyap Sabun, Colgate Palmolive, Organik Kimya ve Kalecik Deri fabrikaları. Belirli oranda dedik, çünkü arıtma tesisi kurmakla iş bitmiyor. Kimyasal ve biyolojik arıtmadan geçen atıksuların yeterli oranda doğal hale kavuştuğu söylenemez. İSKİ bunu düşünerek atıksuları bir arıtma kanalında topluyor ve bir işlemden geçirdikten sonra Marmara ve Boğaz'a deşarj ediyor. Bu yüzden fabrikaların kimyasal ve biyolojik işlemden geçirdikleri suları, İSKİ'nin atıksu kanalına vermeleri gerekiyor. İşte tüm bu kuralları harfiyen uygulayan işletme sayısı ise sadece iki: Colgate Palpolive ve Kalecik Deri.
Fabrikaların 22'sinde ise hiçbir arıtma tesisi yok. Fakat bunların 11'i atıksularını İSKİ'nin kanalına veriyor. Geriye kalan 11 işletme ise hem arıtma tesisinden yoksun hem de atıksularını doğrudan dereye boşaltıyor. Bünyesinde tehlikeli ölçülerde zehir barındıran atıksularıyla Kağıthane Deresi ve Haliç'te canlı hayatın yok olmasına neden olan işletmeler şunlar:
Kemerburgaz Çöplüğü, İETT Garajı, İSBAK (Bu üç kuruluş İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait), FLO Boya, Politeks Tekstil, Ergün Tekstil, Artış Tekstil, Meksan Elektronik, Baytur Beton, Mintur Beton ve Duru Beton.
Acı haber
Alibeyköy Deresi de Kağıthane'den farklı değil. Dere havzasında bulunan 26 fabrikanın sadece üçünde arıtma sistemi var. İşletmelerden yedisi atıksularını hiçbir işlemden geçirmeden doğrudan dereye boşaltıyor. Bu bölgede Sentez Tekstil, Erdem Kaplama, As Bağırsak. Kasarcı Bağırsak, TBS Taşıma Beton, Javel Kardeşler Deterjan ve Turkuaz Cam isimli işletmeler doğa düşmanlığının şampiyonluğunu yapıyor.
Yıldız Teknik Üniversitesi'ndeki akademisyenler, derelerdeki kirlilik seviyelerinin belirlenmesi, dere akışı boyunca kirlilik yüklerinde meydana gelen değişimi görebilmek amacıyla çeşitli noktalarda numune alma istasyonları kurdular. Alibeyköy'de ilk istasyon yeri olarak baraj mansabı belirlendi. Kağıthane deresindeki ilk istasyon ise, Göktürk Köyü yakınlarındaki Odayeri düzenli çöp depolama sahasının bir kilometre yukarısında kuruldu. Kağıthane Deresi'nde Odayeri'nden Fil Köprüsü'ne kadar dokuz, Alibeyköy Deresi havzasında beş, Küçükköy'de ise iki istasyonda araştırma yapıldı.
Bu istasyonlarda, 01.07.1998 - 21.07.1998 tarihleri arasında, her gün iki numune alınarak laboratuar ortamında incelendi. Su örnekleri, sıcaklık, Çözünmüş Oksijen Değişimi (ÇO), Kimyasal Oksijen İhtiyacı (KOİ), Askıda Katı Madde Miktarı (AKM), Toplam Fosfor vb. gibi birçok açıdan ölçüme tabi tutuldu. Bunun sonucunda Kağıthane Deresi'nde üçüncü, Alibeyköy'de ise dördüncü istasyonlardan sonra sudaki canlı hayatın tamamen yok olduğu anlaşıldı. Derelerdeki bu noktalardan itibaren, sudaki oksijenin bittiği, kimyasal atık oranının yükseldiği, fosfor miktarındaki artıştan ötürü tek bir canlının bile yaşayamaz duruma geldiği belirlendi. Hergün yüzbinlerce metreküplük zehirli suyun dereler yoluyla taşınması sonucu, Haliç'in tam bir zehir deryasına dönüştüğü ortaya çıktı.
Büyükşehir ne yapıyor?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin sürdürdüğü çamur tarama çalışmaları sonunda, Haliç'te canlıların yaşamını tehdit eden unsurlar önemli oranda temizlendi. Geçtiğimiz ekim'den itibaren balıklar Haliç ortalarına kadar ilerlemeye başladı. Belediye, zehir dereleri konusunda da bir çalışma yaptı. Bölgedeki tüm işletmeler düzenli aralıklarla denetlendi, bir kısım fabrika kapatılarak yıkıldı, tüm işyerlerine arıtma tesisi yapmaları için süre verildi. Kağıthane'de 26, Alibeyköy'de ise 23 firmaya kapama yazıları yazıldı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Daire Başkanı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, usülsüz davranan işadamlarını son olarak ihtar ettiğini belirten Öztür şunları söyledi: ‘‘Verilen süre içinde arıtma tesislerini yapıp, atıksu borularını kanala bağlamayan işletmeler kapatılacak. Maalesef dereler dört noktadan Büyükşehir'e bağlı kuruluşlar tarafından kirletiliyor. Bunun için de yetkililere yazılar yazdık ve önlem almaları için onlara da süre verdik. Bunun sonucunda Kemerburgaz Çöplüğü geçen hafta kapatıldı. Diğerleri de arıtma tesislerini yapmaya başladı.’’
Prof. Öztürk, fabrikaların yerlerini genişletmek için dere havzasını doldurmuş olduklarını söyledi. Orman Bakanlığı'nın görevini yapmadığını ve işletmeleri gaspedilen topraklar konusunda cezalandırmadığını söyleyen Öztürk, ‘‘Bunun sonucunda dere yatağı ana mecrasından sapmış. Her yağmurdan sonra bütün bir alan bir metreye ulaşan su baskınlarıyla karşılaşıyor. Can ve mal kayıplarına neden olunuyor. Derelerin sozkonusu alanlardan dolgu maddelerini sürüklemesi sonucu Haliç bitmeyen bir çamur tehtidiyle karşı karşıya kalıyor’’ dedi.