Güncelleme Tarihi:
FBI özel ajanı Robert Wittman, 20 yıla yakın zaman gizli görevlerde çalıştı. Kendisine, genellikle Mafya’yla ve Kolombiyalı uyuşturucu kartelleriyle ilişkili bir sanat eseri dolandırıcısı süsü vererek hareket eden Wittman, yaşamı boyunca birçok gizli operasyon gerçekleştirdi ve sanat yapıtlarını kendisine satmaları için birçok suç şebekesini kandırdı.
Bob Wittman, 1989'dan bu yana sanat suçlarıyla savaşımın ön saflarında yer alıyor. Parlak meslek yaşamı boyunca, bir düzineyi aşkın ülkeden, 150 milyon doları aşkın değerde çalınmış sanat yapıtını kurtardı.
Yeniden müzelere kazandırdığı eserler arasında Rembrandt, Goya, Breughel ve Rothko tabloları, Geronimo’nun kartal tüylü savaş başlığı ve İnka'lara ait altından zırh parçası da var.
Wittman'ın son görevlerinden biri, Irak ve Afganistan'da yağmalanan sanat ürünlerinin ya da arkeolojik kalıntıların satışıyla, İslamcı terör örgütleri arasındaki bağlantıları araştırmak oldu.
Wittman, aslında bir casus. Suç örgütleriyle dostluk kuruyor ve sonra da ihanet ediyor. Bu işi yapabilmek için, tilki gibi kurnaz davranmak, tatlı dilli olmak, çelik gibi sinirlere sahip bulunmak ve son derece inandırıcı bir şekilde kendisini bir başkasıymış gibi göstermek gerekli. Bir de kolayca unutulabilecek bir yüz. Yüzde yara izi bulunmamalı, kulaklar boksörlerinki gibi çok darbe yemiş olmamalı, insan orta boylu, normal yapıda olmalı. Kalabalık bir odada, diğer insanların arasına kolayca karışan, göze çarpmayan biri.
Şimdi 53 yaşında olan bu özel ajan, tabancasını bırakarak, kitap yazmaya; karısı ve üç çocuğuyla daha fazla zaman harcamaya hazırlanıyor. Emekliliğinde bile fotoğrafının çekilmesine izin vermeyecek. Kendisine yeni bir meslek seçmiş, bundan sonra özel sanat güvenlik danışmanlığı yapacak.
Wittman, kendisine niçin böylesine tehlikeli bir iş seçtiğini soran BBC muhabirine şöyle yanıt verdi:
"İnsanlığın kültürel varlığını korumak için. Her ülkenin farklı kültürel mirası var. Bunları kurtarmak, hepimizi, insan olarak yakınlaştırıyor. Konu sanat olunca, bu çok daha köklü, bizi derinden etkileyen duygusal bir olay..."
Wittman, meslek yaşamının çoğu kısmında yalnız başına çalışmış. Bugün ise FBI'ın Sanat Suçları Ekibi'nin sadece ABD'de 12 ajanı görev yapıyor. İngilizlerin dört, Fransa'nın ise bu konuda çalışan 30 dedektifi var.
Büyük bir tarihi mirasın üzerine kurulduğu için İtalya, dünyadaki en büyük sanat hırsızlığıyla savaşım ekibine sahip. İtalya'da 300 polis özel bu konuda çalışıyor.
Giriştiği operasyonlardan birinde, Kopenhag'daki bir otel banyosunda Rembrandt'a ait bir tabloya sıkı sıkıya sarılmış halde saklanmak zorunda kalmış. Çünkü tam o sırada Danimarka özel timleri, Wittman'a, Rembrandt'ın 1630 yılından kalma 'Kişisel Portre'sini satma aşamasında olan, Irak doğumlu gangster Baha Kadhum'u tutuklamak üzere odaya baskın düzenliyormuş.
Bakır üstüne yapılmış olan, kitap boyutlarındaki on milyonlarca sterlin değerindeki tablo, son yıllarında en cesur sanat hırsızlıklarından biri sırasında, İsveç Ulusal Müzesi'nden çalındı.
Söz konusu müze, bir yarımadanın ucundaki, Rönesans döneminden kalma sarayda yer alıyor.
İsveçli aileler Stockholm’ün Noel pazarlarını gezer, donmuş göller üzerinde buz pateni yaparken, Kadhum ve arkadaşları, saraya giden tek yolu, bir taşıtı ateşe vererek kapattılar. Kayak maskeleri giyen çete, silahlarını havaya doğru sallayarak binayı bastı, Rembrandt'ın 'Kişisel Portre'sini ve iki Renoir'ı duvardan indirip sürat motoruyla kaçmayı başardı.
Sanat eseri kaçakçılığından yılda 10 milyar dolara yakın bir para kazanıldığı tahmin ediliyor. Ve halen, uluslararası suçlar arasında, uyuşturucu kaçakçılığı, silah kaçakçılığı ve kara para aklamadan sonraki en büyük faaliyet olarak yer alıyor.
Avrupa'da çalınan tablolar, Japonya veya Amerika'da ortaya çıkıyor. Tabloları taşımak kolay. Tanımak ise zor.
Bir hırsız, gümrük memuru tarafından sıkıştırılacak olsa bile, pekala, "bit pazarından aldım, karım için" deyip savuşturabiliyor. Ve şimdilik 'Eski Ustalar'ı koklayabilecek şekilde eğitilmiş bir av köpeği bulunmuyor gümrüklerde...