Güncelleme Tarihi:
Selefilerin Türkiye’deki tabanlarının 10 bin-20 bini bulduğu, Tunus, Suudi Arabistan ve Ürdün’deki seviyeye çıktığı tehlikesine dikkat çekilen raporda, “Bu, ülkemiz açısından bir tehdit niteliği taşımaktadır” denildi.
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nın 50 ilin istihbarat şubesine gönderdiği 21 Eylül 2015 tarihli gizli yazı, MİT’in bilgi notuna dayanıyor. Yazıda, Türkiye’de, “radikal selefi/tekfiri ideolojiye müzahir kitlenin 10 bin-20 bin civarında olduğu” ifade edildi. Selefilerin sık sık birbirlerini “tekfir etmesi” ve hizipleşme nedeniyle tek çatı altında toplanamadıkları, bağımsız gruplar halinde var oldukları ifade edildi.
Grupların yanı sıra; ailevi, sosyal şartlar ve internetteki propaganda nedeniyle münferiden radikalleşen ve çatışma bölgelerine gidenlerin de olduğu anlatıldı. Türkiye’den gidenlerin sayısının Tunus, Suudi Arabistan ve Ürdün seviyesinde olduğuna dikkat çekilen raporda, “Bu, ülkemiz açısından bir tehdit niteliği taşımaktadır. Söz konusu grupların kısa vadede kollektif bir şekilde hareket edememesi bir avantaj teşkil etmektedir” denildi.
TÜRKLERE KÜÇÜK ÇAPLI SORUMLULUKLAR VERİLİYOR
Rakka’da Türk selefi yerleşimli IŞİD içinde üst düzey bir Türk’ün bulunmadığı, Türklere küçük çaplı sorumluluklar verildiği kaydedildi. Radikallerin Suriye’deki çatışmanın yarattığı “cazibeden” her geçen gün daha fazla etkilendikleri belirtilerek, “Ganimet elde etme, evlenme ve şehit olma saiklerinin Suriye’ye yönelimi cazip hale getirdiği görülmüştür. DEAŞ’ın Haziran 2014’te hilafeti ilan etmesinin, anılan kesim açısından, hayallerindeki İslam Devleti beklentisini somutlaştırdığı ve İslam’ın hakim olduğu topraklarda İslami yaşam sürme söyleminin motive edici etki yarattığı, örgütün Suriye’ye hicret edenlere ev/toprak tahsisi ve maaş ödemesi gibi uygulamaların nispeten etkili olduğu izlenmektedir” denildi.
Raporda, özellikle 2014 yılından sonra bölgeye gidiş gelişlerin arttığı, örgütle bağlantılı lojistikçiler veya kaçakçıların yardımıyla sınırı geçtikleri, çatışmalarda yaralananların tedavi için Türkiye’ye döndüğü ifade edildi. Dönenlerin kimliklerini gizledikleri ve yardım çalışması gibi insani mülahazalarla Suriye’ye geçtiklerini söyledikleri kaydedildi.
Kimi cihatcıların zamanla ailelerini de yanlarına aldıkları anlatılarak, “belli bir yoğunlaşma gözlenmemekle birlikte Türklerin daha ziyade Rakka ile Türkiye sınır hattına yakın bölgelerde ikamet ettikleri, nispeten yerleşik bir hayata geçtikleri” vurgulandı.
KONYA, ANKARA VE ADANA
En çok selefinin çıktığı ilk üç şehrin Konya, Ankara ve Adana olduğu saptanan raporda, Doğu ve Güneydoğu’dan gidenlerin İç Anadolu’dan gidenlerin yarısı oranında olduğu belirtildi. Bu durumun, Doğu’daki tarikat ve cemaat varlığının çok güçlü olmasından ve Hizbullah taraftarlarının çatışma alanlarına soğuk bakmasından kaynaklandığı ifade edildi. Yazıya göre, Irak ve Suriye’deki selefilerin il il dağılımı şöyle:
Konya (629), Ankara (342), Adana (286), İstanbul (191), Gaziantep (143), Diyarbakır (94), Bursa (87), Van (71), Bingöl (57), Kayseri (54), Hatay (45), Adıyaman (44), Malatya (40), İzmit (33), İzmir (26), Erzurum (23), Mersin (21), Samsun (16), Trabzon (14), Antalya (11), Kars (9), Kahramarmaraş (8), Şanlıurfa (8), Elazığ (6) Sivas (5)