İşte bu, Uğur Dündar battaniyesi

Güncelleme Tarihi:

İşte bu, Uğur Dündar battaniyesi
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 15, 2007 00:00

Kızılay Genel Başkanı Tekin Küçükali’ye göre Kızılay’daki değişimi gösteren iki dönem var: UÖ ve US! Yani Uğur Dündar’dan önce ve Uğur Dündar’dan sonra. 1999 Marmara Depremi’nde yetersiz kalınca eleştiri bombardımanına tutulan, ardından Uğur Dündar’ın depolarına yaptığı baskınla çağın ne kadar gerisinde kaldığı ortaya çıkan Kızılay, bugün afetle mücadelede çok daha iddialı. Halk tarafından bir devlet kurumu gibi algılanan Kızılay aslında bir dernek. 185 üyeli Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu’nun da yönetim kurulu üyesi olan Kızılay yeniden yapılanma atağıyla eski tek kullanımlık battaniyelerini bile uzun ömürlü polar battaniyelere çevirmiş.

1999 depremi Türk Kızılay’ı için kurumsal anlamda büyük bir deprem oldu. Kurumun kendini yenileyemediği gerçeği, Uğur Dündar’ın Arena programında yaptığı baskın sonucu, depolarının içler acısı halinin görülmesiyle ortaya çıkmıştı. Ardından kurum içi yolsuzluk dosyaları kamuoyunu oyaladı. Sonunda yönetim kurulu hükümet tarafından görevden alındı yerine Cumhurbaşkanının imzasıyla 2004’te 30 kişilik yeni bir merkez heyeti atandı. Bu heyetten yönetim kurulu seçildi ve Tekin Küçükali 2005 Nisan ayında Genel Başkanlık görevine başladı.

Eski Genel Başkan Ertan Gönen mahkeme kararıyla görevine iade edildi, bu karar uygulanmadı, başbakan, içişleri bakanı ve Ankara Valisi aleyhine açtığı tazminat davasını da kazandı. Ancak Tekin Küçükali, geçmişle ilgilenmiyor, geleceğe bakıyoruz diyor. Son iki yılın Kızılay’ın sıçrama dönemi olduğu konusunda ısrarlı: "Uğur Dündar’ın programına bakarak ’Türk Kızılay’ı iyi işler yapmamış’ dedik. O eleştirilerden sonra görevi aldığımda kamuoyunda hiç de iyi bir görüntümüz yoktu ama bu bizi yıldırmamalıydı. Bugün Berlin Kızılhaç Genel Başkanı’yla ortak protokol yaptık. Ankara’da küçük bir çadır fabrikamız var, onlara çadır satacağız." Kızılay Uğur Dündar’ın yaptıklarından o kadar memnun ki "kurumun yeniden yapılanmasına katkılarından dolayı" Dündar’ı geçen ay onur üyesi yaptılar, plaket verdiler.

DÜĞÜN, SÜNNET YAPTIK

Kızılay’ın Türkiye’de 658 şubesi, 4 bin 500 profesyonel çalışanı var. 11 bin fahri yöneticisi, 400 bine yakın üyesi bulunuyor. Gönüllü sayısı ise 1 milyon 175 bin. Türkiye’nin en büyük ve en eski (1868’den beri) sivil toplum örgütü olduklarını söyleyen Küçükali, afetle mücadelede 1999’dan beri çok yol aldıklarını öne sürüyor: "Son sellere anında müdahale ettik. Sadece Batman’a 7,1 milyon YTL harcadık. Kurduğumuz çadırlarda insanlarımızın düğünlerini, sünnetlerini bile yaptık."

Küçükali, Kızılay’ın bugün Kızılay Kızılhaç Federasyonu’nda yönetim kurulu üyesi olduğunu, yardım alan değil veren kuruluş haline dönüştüğünü belirtiyor. Kızılay 58 ülkeye yardım taşıyor. Lübnan, Filistin ve Sudan Darfur bunların başında geliyor. "Sudan Darfur’daki sahra hastanesi, George Bush’un bile dikkatini çekti" diyor, Küçükali. "Bosna’da seralar, yanına da çadırlar kurarak insanlara ne ekip biçeceklerini, nasıl satacaklarını öğrettik."

BAĞIŞLAR İNTERNETTE

Kızılay felaketlerde büyük bağış kampanyaları düzenliyor, Kızılay maden suyu, paralı hizmet veren tıp merkezleri ve kendisine bağışlanan bazı mülklerin kiraları gibi gelirlere de sahip. Yıllık bütçesi yaklaşık 800 milyon dolar.

Altı ay önce değiştirdiği tüzüğe başkanın altı yıldan fazla görevde kalamayacağı, hesapların bağımsız denetim kuruluşlarınca denetlenmesi gibi hükümler konuldu. Herkesin üye olması mümkün hale getirildi. Küçükali, "Artık e-kızılay oluyoruz. Bağışçılar bize bağışladıkları her şeyin nerelerde tutulduğunu ve nerelerde kullanıldığını internet üzerinden görecek. Yazılım başladı, 2008’de hayata geçecek" diyor.

Şu anda Kızılay, Türkiye’nin en büyük özürlü çocuklar rehabilitasyon merkezini kuruyor. Bir bağışçı 40 dönüm yer bağışladı, bir başka bağışçı 7 milyon dolarlık bina ve donanımı yapacak. Bir başka proje de 81 ilde kan birimleri, 13 bölgede de kan merkezi kurmak. Projenin 2008 sonundan itibaren Türkiye’deki kan sorununu çözmesi bekleniyor.

ÇADIRLARIMIZ BAL DÖK YALA KIVAMINDA

Çadırlarımız bal dök yala denecek kadar yeni. Verdiğimiz çadırların büyük kısmını geri almıyoruz. Yeni bir model sunuyoruz, Kızılay obaları kuruyoruz. Çelik afet evleri dediğimiz beş yıl dayanıklı evler yapıyoruz. Bunların kileri, ocağı, duşu var, -22 dereceye kadar vücut ısısıyla içinde kalınabiliyor.

KEMENÇEYLE İSTİKLAL MARŞI ÇALDIRDI

Tekin Küçükali, 1945’te babasının işi dolayısıyla bulunduğu Ağrı’da doğdu. Sürmeneli bir ailenin oğluydu. Küçük yaşta babasını kaybettiği için bir yandan çalışarak liseyi Trabzon’da bitirdi. Ticarete atıldı, yöneticilik yaptı. Kar Gıda’dan genel müdür olarak emekli oldu. MHP ile başlayan siyasi yaşamına 12 Eylül’den sonra Adnan Kahveci’nin teşvikiyle ANAP’ta devam etti. ANAP İstanbul İl Başkan Yardımcısı oldu. Bu arada Avrasya Bir Vakfı’nın kurucu üyesi, Karadeniz Dernekleri Birliği başkanlığı gibi görevlerde bulundu. Bu dönemde çocukluk hayalim dediği kemençeyle İstiklal Marşı çalınması projesini 24 Şubat 1996’da gerçekleştirdi. Abdi İpekçi Spor Salonu’nda Trabzon’un kurtuluş günü etkinliklerinde, 30 kemençe ve iki meydan davuluyla 20 bin kişi İstiklal Marşı’nı söyledi. Sivil toplum örgütlerinde çalışırken Kızılay ile ortak bazı projeler sayesinde tanıştı ve 1990’ların başında üye oldu. Evli, üç çocuğu ve üç torunu var.

NEW YORK TIMES’TAN ÖVGÜ

Kızılay tsunamiden sonra Endonezya’nın Banda Aceh eyaletinde 1053 konut, dört okul yaptı. Bunlardan Mustafa Kemal Atatürk Lisesi, eyaletin en büyük okulu. New York Times’ta, geçen yıl temmuz ayında Endonezya’da tsunamiden 19 ay sonra uluslararası yardım gruplarının inşaatlarıyla ilgili sorunlara yer veren bir haber yayınladı. Haberde tüm olumsuz örnekler sıralandıktan sonra sadece Türk Kızılay’ının tuğla evlerinde yaşayanların ne kadar memnun olduğu yazılıyordu. Lampuuk’ta yaşayan inşaat işçisi Khairuman ve eşi Suginah, mavi çinili ve küvetli banyolarını göstererek, "Türk Kızılay’ı bize iyi kalite sundu" diyor, Kızıla’yı mühendisi Ali Peköz’ün de görüşlerine yer veriliyordu.

BAYRAK ÇALINMASINA GÖZ YUMDUK

Pakistan depremi oldu ve oraya ilk giden bizdik. 11 bin çadır kurduk. 100 bin insana aylarca baktık. Kamplarımız askeri disiplin içindedir ama yine de her kampta hırsızlık olur. Kamplardaki cılız insanlar, izinli çıkarken çok şişman gözüküyorlardı. Anladık ki 5’er 10’ar Türk bayraklarını sarıp götürüyorlarmış. Muzafferabad’da gördük ki her iki evden birinde Türk bayrağı var. Biz de bayrak bittikçe gönderdik. Çalınmasına da göz yumduk açıkçası.

BUDİST TAPINAĞI YAPTILAR
/images/100/0x0/55eb6548f018fbb8f8be661c

26 Aralık 2004’teki Güney Asya depremi ve tsunami felaketinde Kızılay, Endonezya ve Sri Lanka’ya gitti. Kampanyalarda 40 milyon dolara yakın para toplanmıştı. Sri Lanka’da Midigama isimli bir Türk köyü kuruldu. Burada Zübeyde Hanım adlı bir anaokulu, sağlık ocağı, 22 dükkan ve bir toplum merkezi var. Bağışçıların isimleri sokaklara verildi. Toplum merkezinin ismini halk Osmanlı Konağı koydu. Küçükali "İkinci Selim döneminde Banda Aceh Sultanı’nın çağrısı üzerine korsanları yenmek için gönderilen Osmanlı askerlerinin bir bölümü burada kalmış. Osmanlı orada çok iyi biliniyor" diye anlatıyor. "Budistler bize gelip yıkılan tapınaklarını yapmamızı istediler. Çok güzel bir tapınak yaptık." Kızılay, Midigama’da köye traktör aldı, su arıtma tesisi yaptı. Küçükali evlerin teslim töreninde çok duygulandıklarını söylüyor: "Midigama belediye başkanı bize Müslümanlarla Budistler ilk kez aynı töreni paylaşıyoruz, dedi. Törende budistler kendi dualarını ettiler, bir de imam geldi Kuran okudu."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!