Güncelleme Tarihi:
POLİSLE ÖĞRENCİLER ARASINDA ARBEDE
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu Edirne’de 4’ncü Büyükelçiler konferansına katılmak için geldiği Trakya Üniversitesi’nde protesto etmek isteyen 20 üniversite öğrencisine polis ve üniversitenin güvenlik görevlileri müdahale etti. Çıkan arbedenin ardından öğrenciler konferansın yapılacağı yerden uzaklaştırıldı.
ÖĞRENCİLERE MÜDAHALE
Bu sırada ellerinde yumurta olan bir grup öğrenci ’AKP defol üniversiteler bizimdir’, ‘Üniversiteler özgürdür özgür kalacak’ sloganları atarak, bakan Davutoğlu’nun üniversiteden gitmesini istediler. Bunun üzerine polis ve üniversitenin güvenlik görevlileri öğrencilerin uzaklaşmasını istedi. Öğrenciler direnince polis ve güvenlik görevlileri müdahale etti. Yaşanan arbedenin ardından öğrenciler konferansın yapılacağı yerden uzaklaştırıldı.
İşte Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları:
Selimiye’ye bakmak ahengin derinliğin oranın hem teknik anlamda oranın, hem de ruh ile madde arasındaki oranın anlamını kavramaktadır. Özellikle öğrenci kardeşlerim. Eğer derslerden sıkıldıysanız, sıkar bazen biliyorum. Gidin Selimiye’yi görebilecek bir yerden Selimiye’yi seyredir.
Hatta aşıksanız, gidin Selimiye’ye bakın. O güzelliğin başka bir aşka nasıl dönüştüğünü seyredin. Eğer şiir yazmak istiyorsanız, bir kapalı odada ilham gelmesini beklemeyin. Gidin Selimiye’nin önüne oturun o size nasıl şiir yazılacağını öğretir. Mimar Sinan’ın en büyük kitabı Selimiye’dir.
ONURU KIYAMETE KADAR YAŞAYACAKTIR
Biz burada büyükelçilerimiz ve bütün Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden insanlar olarak şunu söylüyoruz. Edirne’nin onuru Selimiye’nin onuru kıyamete kadar yaşayacaktır.
Ben Ankara’nın iki durağının olduğunu düşünürüm hep. Bir Edirne, diğeri Çanakkale ve Gelibolu müdafaası.
Dış politikamızı iki şeyi öne çıkardığımızı görürsünüz. Biz bu çevre havzalarda tarihin normalleşmesini istiyoruz. Geleceğe ön yargıyla değil bir ufukla bakmak istiyoruz. Şimdi bunların Balkanlar’a yansıması nedir? Balkanlara ve Ortadoğu’ya aslında büyük bir haksızlık yapılıyor.
AKLA ORTADOĞU GELİR
Ne zaman dini çatışma gündeme gelse Balkanlar ve Ortadoğu akla gelir. Ve zannederler ki Balkan, Ortadoğu milletleri kana susamış.
Edirne Filibe Selanik Saraybosna Üsküp herhangi bir çatışmayı 19. yüzyılın sonuna kadar neredeyse görmediler. 20. yüzyıl bu bölgelerin tarihinde kötü bir parantezdir. Balkan Savaşı, birinci ve ikinci dünya savaşı ve soğuk savaş. Şimdi biz bu parantezleri kapatmak istiyoruz. Bu savaşların hiçbirisi de Balkan milletlerinin isteğiyle ortaya çıkmış savaşlar değildir.
Balkan şehirleri, Balkan savaşına kadar büyük savaş görmemiştir. Ortadoğu şehirleri de görmedi. Kahire, Napolyon gelene kadar büyük savaşlar görmedi. Bağdat için de durum böyle.
Dışarıdan gelen bu müdahaleler nedeniyle çok büyük acıları da yaşadık. Artık normalleşme vaktidir.
SARKOZY VE MUSTAFA KEMAL ARASINDAKİ FARK
1915’te sizler acı çekmediniz. Gelibolu’da 250 bin şehit verenler de acı çekti. Maraş’ta da Urfa’da da acı çekildi. İşte iki lider arasındaki fark da burada. Mustafa Kemal ile Sarkozy arasındaki fark da burada.
HER TARAFINIZ ACI DOLU
Birisi doğduğu yeri terk eder, Rumeli türkülerinde gözleri döner, bir çok düşmanlık üzerine tezler kurup, her gün acıyı hatırlatabilirdi. Her tarafınız acı dolu, Yunanlılara düşman olmamız lazım diyebilirdi. Öyle demedi. Venizelos’a elini uzattı. O liderler Selimiye’ye bakarak gücü gördüler.
Sarkozy ise ve Fransız liderler, onlar hiç acı çekmeden başka milletlere acı çektirerek buraya geldiler. Ve dönüp diyorlar ki şu milletin acısı acı değildir, bilinmese de olur. Çünkü o başka. Ama bir başka halkın acısı doğuştan suçlu görünen millete hatırlatılması gereken bir acıdır.
SİZİ ADİL BİR HAFIZAYA ÇAĞIRIYORUM
Zürih’te bir açıklama yapmayı planlamıştım. Sizi adil bir hafızaya çağırıyorum, tek taraflı bir hafızaya değil. Bütün hafızaların birleştirilip kolektif bir vicdanın ortaya çıkması demek.
O yıllarda şehit düşenlerin sadece Çanakkale’de, Sarıkamış’ta düştüğünü sanmayın. Letonya’da şehitliğimiz var. Yemen’de şehitliğimiz var. Daha çarpıcısını söyleyeyim. Myanmar’da Türk şehitliği var. İngilizlerin esir aldığı şehitlerimiz var. Nerede bir şehitliğimiz varsa orada büyükelçi olacak.
Biz gücümüzü toprağın üstünden olduğu kadar toprağın altından da alırız. Bir millet ki her yerde şehit bırakmış, esir kampında savaş suçu işlenerek katledilmiş şehitlerimiz var. O insanların acısı unutulacak. Ama aynı millet kendisini savunma hakkı elinden alınarak doğuştan suçlu sayılacak. Buna izin vermeyiz.
Bütün Ermeniler, komşularımız, aynı toprağı paylaşmış olarak biz onlara saygı duyuyoruz. Onların acısını, onların da bizim acılarımıza saygı duymaları halinde paylaşırız.
BATUM İLE TRABZON AYRILAMAZ
Ben 86 yılında eşimin mecbur hizmeti nedeniyle gitmiştik. Artin’e Sarp Köyü’ne kadar gitmiştim. O köyün yarısı Sovyetler’e yarısı bize aitti. Anormal bir durumdu. Şimdi ne durum biliyor musunuz? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları pasaportlarıyla değil kimliğiyle beraber Gürcistan’a gidebiliyor. Artvin’li vatandaşlarımız uçakla Batum’a gidiyorlar. Batum ile Trabzon ayrılamaz.
BU DUVAR YAŞAMAZ
Şimdi AB’yi barış projesi olarak sunmaya çalışanlar Edirne’yle Selanik’in, Edirne’nin Filibe’nin arasına duvar örmeye çalışıyorlar. Bu duvar yaşamaz, bu duvar çökecek.
Artık Avrupa’nın önünde birkaç milyar için bekleyen Türkiye yok. Kendi dinamizmiyle başka ülkelere deva olacak bir Türkiye var. Biz hasta adam değil bir doktoruz, bir şifayız.