Güncelleme Tarihi:
Araştırmacı Arzu Ulaş adeta bir yeraltı dedektifi. Özel izinler alarak İstanbul’un Tarihi Yarımada’sını adım adım gezip, Osmanlı belgeleri ışığında yeraltı yapılarını tespit eden Ulaş, yüksek lisans tezi çalışmasını Temmuz 2023’te kitap haline getirdi. Peki 3 çocuk annesi genç araştırmacı, yerin altındaki gizemi çözmek için harekete geçiren ne oldu? Kendisi “Benim çocukluktan beri yeraltında olup bitene merakım var. Köstebekler, solucanlar çocukluğum bunlarla geçti. Yerin altı benim için hep büyülü bir yer olmuştur” diye yanıtlıyor. Ulaş ile bir araya geldim ve çalışmasının detaylarını sordum.
3 ÇOCUKLA ÜNİVERSİTELİ
“Ben 3 çocuktan sonra üniversite okumuş biriyim. Lise eğitimimi İmam Hatip Lisesi’nde tamamladım. 28 Şubat dönemi başladığında tam liseyi bitirdiğim dönemdi. Bir karar vermem gerekiyordu. O koşullarda üniversite okumak, başörtümü çıkarmak istemedim. Evlendim ve 3 çocuk yaptım. Bu süreçte de tek kopamadığım şey kitaplardı, okumaktı. Çayımı yudumlarken kitaplar bana eşlik etti. Bir daha üniversite okuyacağımı hiç düşünmüyordum, çocuklar tüm enerjimi alıyordu. 2013 yılında üniversitelerde başörtüsü serbest olunca tekrar üniversiteye girmeye karar verdim. Eşim ve kayınpederim okumamı çok destekledi. İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’ne girdim. O isteğimle, enerjimle çok iyi bir üniversite dönemi geçirdim. Yüksek bir ortalamayla okulu bitirdim. Bir de formasyon aldım.
OSMANLI TÜRKÇESİ ÖĞRENDİ
Osmanlı Türkçesi diye bir ders vardı. İmam hatip mezunu olduğum için Arap harflerine aşinalığım vardır. Ama Osmanlı Türkçesi benim için yeni bir pencere oldu. Arapça harfle Türkçe okumak bana çok ilginç geldi. Daha sonra kurslara giderek ilerletmek istedim. Devlet arşivleri, yazılı metinler benim Osmanlı merakımı daha da pekiştirdi. Üniversite okurken 3 yıl içerisinde Osmanlıcamı iyi bir seviyeye getirdim.”
DÖNÜM NOKTASI AYASOFYA
“Peki yüksek lisans fikri nasıl ortaya çıktı?” diye soruyorum. Ulaş yanıtlıyor: “Okulla birlikte Ayasofya gezisi yaparken Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde görevli hocamız Prof. Dr. Hasan Fırat Diker ile tanıştım. Kendisi bana yüksek lisans yapmamı önerdi. Lisansımı tamamladıktan sonra mimarlık ana bilim dalına bağlı olan Kültürel Mirasın Korunması ve Yönetimi Bölümü’nde yüksek lisans derslerine girmeye başladım. Bölüm dışından öğrenciler de alıyorlardı. Yarım dönem özel öğrenci olarak derslere girdikten sonra sınavlara girdim ve yüksek lisansa girdim.”
600 YILLIK BELGELER
Yüksek lisans yapmaya başladıktan sonra iyi derecede Osmanlıca bilmesi Ulaş’ı Osmanlı belgeleri araştırmaya itmiş. Yeraltı merakı ve Osmanlı belgeleri birleşince şu anda kitap haline gelen araştırmanın ilk fikri ortaya çıkmış: “Hocam ile birlikte mimarlık alanında Osmanlı çalışmalarının eksik kaldığını gözlemledik. Bu alanda yapılacak bir çalışmanın önemli olduğunu düşündük. Osmanlı’nın başkenti İstanbul’un 600 yıllık belgeleri var. İstanbul’u yeniden planlarken bu belgeleri daha iyi anlamak, kavramak gerekiyor. Osmanlı belgeleri ışığında Tarihi Yarımada’nın yeraltı yapıları başlıklı bir tez çalışması yaptım.”
MAĞARACILARLA ÇALIŞTI
Peki bu çalışmalar için nasıl bir yöntem izledi? Ulaş, “Arşivler derya deniz, incelenecek binlerce belge vardı” diye başlıyor sözlerine: “On binlerce belge tarayarak bir arşiv çalışması yaptım. Ardından bunlardan 400 tanesinde bölgedeki yeraltı yapılarıyla ilgili bilgiler olduğunu fark ettim. Günümüzde bu yapılar ne durumdalar bunları yerinde görüp tespit etmek gerektiğine kanaat getirdim. Araştırmalarım sırasında daha önce Ayasofya’nın kuyularına giren, yeraltında çalışan bir grup gördüm. Bu gruptan mağaracılık yapan Sebahat Bahadır ismindeki araştırmacıya mesaj attım. Kendisi bana çok yardım etti ve beni bu çalışmalarımda doğru yönlendirebilecek insanlarla tanıştırdı. Hem mağaracı hem de hoca olan Ali Hakan Eğilmez, bu projede bana gönüllü yardım etti. Hem 3 çocuk annesi olmam hem de bu alana olan ilgim onun çok ilgisini çekti. Birlikte çalışmaya başladık.
İZİNLER ÇOK YORDU
Tabii bu sefer de önüme müthiş bir resmi izin işleri çıktı. Bu gerçekten işin en güç kısımlarından birisi. Tezimi okuyan akademisyen bir büyüğüm, bu kitapla ilgili ‘Her şeyden önce bu kitapta müthiş bir organizasyon becerisi var’ dedi. Ben bu organizasyon becerimin 3 çocuk annesi olmaktan geldiğini düşünüyorum.”
OSMANLI, BİZANS MİRASINI KORUMUŞ
Arşiv çalışmam 1 yıl, saha çalışmam 2 yıl sürdü ve bunu pandemi sürecinde tamamladım. Osmanlı döneminde İstanbul’un yeraltı algısı nasıldı, ne amaçla kullanılıyordu ve korundu mu? Çalışmamın sonunda yapacağım yorum şöyle; Osmanlı Bizans’tan kalan yeraltı mimari eserlerini korudu, gelecek nesillere aktardı. Şimdiki UNESCO’nun koruma mantığı aslında Osmanlı’da uygulanmış.
SERVET YERALTINDA GİZLENMİŞ
İstanbul’un altı genel olarak su ulaştırmak için kullanılmış. Sarnıçlar, su yolları, çukur çeşmeler, maslaklar, yangın havuzları, ayazmalar ve kuyular var. O dönemde büyük yangınlar olduğu için yeraltı yangın havuzları çok önemli. Bunların dışında çukur bostanlar ve mahzenler var. En önemli ticari yapıları bunlar oluşturuyordu. Osmanlı arşiv belgelerini ve ekonomik servetini mahzenlerde saklamış. Bu yüzden aslında Osmanlı’nın belgelerinin bize ulaşması yeraltı yapıları sayesinde.
302 YAPI İNCELEDİM
Ulaş, izinlerin ardından Ayasofya, Topkapı, Süleymaniye Camisi gibi onlarca yapıda görüntülenme ve inceleme yapmış, belgelerle yazan yerlerin gerçekte hâlâ durup durmadığını kıyaslamış. Ulaş, “302 yapı çalıştım. Bunlardan 14’ünde Ali Hakan Eğilmez bana mağaracılık teknikleriyle destek oldu. Bunların içerisinde kayıp olduğunu tespit ettiğimiz yapılar da oldu. Osmanlı belgelerinde yer alan sokak isimleri elbette değişmiş. Bir dedektif gibi harita üzerinden yer tespitleri yaptım” diyor.
SIRADAKİ HEDEF GALATA’NIN ALTI
“Tezimi 2021’de tamamladım. Bu çalışmayı 2023 Temmuz ayında Vakıflar Genel Müdürlüğü ile birlikte kitaba dönüştürdük. Bundan sonraki hedefim ise Galata bölgesindeki yeraltı yapılarını incelemek. İstanbul’un yeraltı haritasını çıkarmak en büyük hayalim.”