Güncelleme Tarihi:
Avrupa’daki turistlere rehber kitaplardan oluşan ünlü Droste gezi kitapları serisinin İstanbul ayağı, göçmen bir ailenin üçüncü kuşak üyesi Özge M. Kabukçu’nun kaleminden okuyucuyla buluştu. Almanlar başta olmak üzere tüm Avrupalılara İstanbul’un hem sevilen hem de gizli kalmış yerlerini tanıtan Kabukçu aynı zamanda göçmen kadınların Almanya’daki görünürlüğünü sağlamayı amaçlayan ve devlet tarafından kurulan Migra Töchter (Göçmen Kızları) platformunun yöneticisi. Esas mesleği gazetecilik olan Özge M. Kabukçu yaşadığı Monheim am Rhein şehrinde belediye meclis üyeliği görevini yürütüyor.
HEM ALMAN HEM TÜRKÜZ
Kabukçu ile Almanya’da buluştuk ve hem İstanbul’un en mutlu köşelerini anlattığı kitabını hem de üçüncü kuşak göçmenlerin sorunlarını konuştuk. Yozgatlı bir ailenin çocuğu olan Kabukçu ailesinin kaderi, dedelerinin Düsseldorf’a işçi olarak çalışmaya gelmesiyle değişmiş. “Dedemlerin ne kadar zor şartlarda çalıştığına dair hikâyeler dinleyerek büyüdük” diyen Kabukçu, “Biz üçüncü kuşak, hem Alman hem de Türk’üz. Birinden birini seçmek bizim için imkânsız. Çünkü ben Almanya’da okudum, burada çalışıyorum, burada bir hayatım var. Ama aynı zamanda Türk kültürüne sahibim. İsmimden ve görünüşümden dolayı beni yabancı olarak nitelendirmeye çalışanlar oluyor. Artık insanların soru sorma biçiminden ne demeye çalıştığını anlıyoruz” ifadelerini kullanıyor.
HEP DAHA ÇOK ÇALIŞTIK
Annesi kuaför, babası ise tesviyeci olan Kabukçu bir göçmen çocuğu olarak üniversite bitirmek için hâlâ normalden daha fazla emek verilmesi gerektiğini anlatıyor: “Annem ve babam bana her zaman ‘Diğer çocuklar 100 alacak kadar çalışıyorsa senin 120 alacak kadar çalışman lazım. Ancak o zaman iyi okullara girebilmek için bir şansın olur’ derlerdi. Örneğin ağabeyim iyi bir liseye girebilecek iken okul müdürü onu meslek lisesine göndermek isteyip babamlara, ‘Almanya’nın işçiye ihtiyacı var’ demişti. Ama ağabeyim de ben de kalıpları kırdık, iyi okullardan mezun olduk. Benim kitaplara ve gazeteciliğe ilgim ilkokulda başladı. Üniversite sırasında çalışmaya başladım, çeşitli medya kuruluşlarında görev aldım, şu anda Almanya’nın resmi TV kanalı olan SWR’ye bağlı olarak Instagram’da yayın yapan Migra Töchter (Göçmen Kızları) platformunun yöneticiliğini yapıyorum.”
NOTLARI REHBER OLDU
Tam bir İstanbul aşığı olan Kabukçu’ya kitabının hikâyesini soruyorum: “Üniversite döneminde Ankara’ya Erasmus’la ODTÜ’ye geldim. Ardından İstanbul’a gelip bir medya kuruluşunda staj yaptım. O dönemde İstanbul’u daha iyi keşfetme fırsatı buldum. Yıllar içerisinde İstanbul tutkum herkes tarafından bilinir oldu. Alman arkadaşlarım İstanbul’a gelmeden önce arayıp bana soru soruyorlardı. Ben de İstanbul’la ilgili bir not defteri oluşturmaya başladım. Mekânlar, restoran ve kafeler, gizli kalmış gezilecek noktaları not alıyordum. Almanların ve Avrupalıların İstanbul’a büyük bir ilgisi var. Bu notlarım son olarak dünyadaki önemli şehirlerle ilgili rehber kitaplar basan Droste serisinin İstanbul kitabına dönüştü.”
GÖÇMEN KADINLAR GÖRÜNÜR OLMALI
- Göçmenler için “Ben de buradayım” demenin çok önemli olduğunu vurgulayan Kabukçu, “Şu anda yöneticiliğini yürüttüğüm Migra Töchter (Göçmen Kızları) hem kadın hem göçmen olarak iki kez eşitsizliğe maruz kalan kadınları görünür kılmayı hedefliyor. Başta sadece Türk kadınlarının hikâyelerini paylaşıyorduk ama artık tüm göçmen kadınların başarı hikâyelerini bu platformdan paylaşıyoruz” ifadelerini kullanıyor.
KİTAPTA 80 YER VAR
Size göre bir yabancının gözünden İstanbul’u çekici kılan ne?” diye soruyorum. Kabukçu, “Çeşitliliğin olması ve herkesin kendi gibi yaşayabildiği bir şehir olması” diye yanıtlıyor ve ekliyor: “Kozmopolit yapısı zaten İstanbul’a ilk âşık eden şey oluyor. Her yerin ayrı bir güzelliği ve duygusu var. Kitapta 80 ayrı nokta tanıtıyorum. Müzeler ve tarihi yerlerin yanı sıra Avrupalı turistlerin Türk kültürüne dair bilmesini istediğim bazı detaylar var. Ayasofya, Galata Kulesi gibi yerler var ama bu rehbere ben Barış Manço Müzesi’ni de ekledim. Barış Manço’yu tanımayan kalmasın isterim. Türk kültürünün içerisinde Nâzım Hikmet’in de önemli bir yeri olduğunu bilsinler istedim. Balat’taki gazozcudan Kuzguncuk’taki bostana kadar İstanbul’un mutlu eden köşelerini bir araya getirmeyi hedefledim.