Güncelleme Tarihi:
Vedat Ozan, “Duyuların Kültürel Tarihi” dersi veren bir akademisyen, bir parfüm tasarımcısı. Ozan’ın kaleme aldığı “Kokular Kitabı”nın 4. cildi önümüzdeki günlerde yayınlanacak. Ozan, koku ve bellek ilişkisini şöyle anlatıyor: “Çocukluk yaşlarınıza inip ‘sevmediğim koku hangisi’ diye soracak olursanız koku ve bellek ilişkisini daha iyi kavramış olabilirsiniz. Örneğin benim sevmediğim koku ılık süt kokusuydu. Oyunu bırakıp süt içmek istemediğim için bugün aynı koku, yapmak istemediğim bir şeye zorlanma hissi uyandırıyor.”
BURNUNU TIKA, YE
Ozan’a göre görsellik hakim gibi görünen bir dünyada yaşıyoruz ama koku hayatımızda belirleyici etkilere sahip: “Bir bebek dış dünyayı 2 yaşından sonra biz yetişkinlerin gördüğü şekilde algılamaya başlar. O aşamaya kadar adapte olmamız sağlayan başlıca duyu koku almadır. 18-22 yaş arasındakilerle yapılan bir araştırmada, ‘hangisini seçersiniz’ diyerek ikili seçenekler sunulmuş. ‘Sosyal medya mı, koku duyusu mu’ ikilisi gençlere sunulduğunda % 52’lik bir oran sosyal medyayı tercih etmiş. Aslında durum hiç de böyle değil. Ne yediğimizi ve içtiğimizi bile kokular üzerinden tanımlıyoruz. Nezle olup burnunuz tıkandığında yemek yediğinizi düşünün. Tatlı, ekşi ya da acı olduğunu anlayabilirsiniz fakat kokusunu alamaz, tadana kadar ne olduğunu anlamazsınız. Daha da basit anlatımıyla, hiç sevmediğiniz bir öksürük şurubunu içmek zorundaysanız burnunuzu tıkayıp içersiniz.”
KENDİ DİLİ YOK
Ozan’ın dikkat çektiği bir başka noktada kokunun dilinin olmayışı. “Kokunun diğer duyulara kıyasla, ikincil kalmasının sebeplerinden biri kendi lisansının olmaması. Başka duyulardan ödünç alınmış kelimelerle kendisini açıklıyor. Örneğin, tatlı bir koku, ağır bir koku gibi. Hatta diğer duyular yetmeyince benzetmeler yapıyor kokuyu açıklamak için; ‘yeni kesilmiş çimen gibi kokuyor.’”
KOKU ŞEHRE HAS
“Maalesef kokunun kültürel tarihiyle ilgilenen pek kimse yok” diyen Ozan’a göre her şehrin kendine has bir kokusu var. Fakat eğer ‘İstanbul’un kokusu ne’ diye sorulacak olursa işler değişiyor: “İstanbul’u tek bir koku profiline hapsetmenin haksızlık olduğunu düşünüyorum; çünkü mesela Levent’le İkitelli’yi bir tutamazsınız. Hatta 10 sene önceki Karaköy’le bugün arasında ciddi farklar var. Şimdi hamburger ve kahve kokarken eskiden hırdavatçıların ve imalathanelerin kokularını alırdınız. Benim için İstanbul’u yine de simit ve çay kokusu en iyi şekilde anlatıyor.”
BİZİM MİLLİ PARFÜM LİMON KOLONYASI
OZAN, limon kolonyasının adeta bir “milli parfüm” olduğunu anlatırken, kolonyanın aslında Osmanlı’da sık sık tercih edilen gül suyu kullanımının yerine geçtiğini de vurguluyor.
HİYERARŞİSİ DE VAR
11 yıl önce Güney Kore’de muhafazakarların adayı Lee Myung-Bak’ın, Chanel’e lavanta özlü bir parfüm ürettirip, bunu hem kendisine, hem mitinglerde halka, hem de seçim zamanı oy verme kabinlerine sıkıp zafere ulaştığını iddia eden Vedat Ozan, “İnsan artık birbirlerine kokuları üstünden hiyerarşi kuruyor, ötekileştiriyor ve hatta tolerans gösteriyor. Bir bebeğin annesine ait kokuyu duyunca sakinleşmesi de bundan, İspanya’da Katalan sosyalist partisinin güven, eşitlik, gelişme ve verimlilik mesajı verdiği “sosyalizmin kokusu” da...”
KULÜPLERDEN TALEP
Vedat Ozan, sık sık Türkiye’de de spor kulüplerinin ve kimi şirketlerin “mesaj veren koku” talebinde bulunduklarını da ekledi.