Güncelleme Tarihi:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kaçak, imarsız, plansız yapılar ile gecekonduların yıkılması gerektiğini belirterek, “Yeni İstanbul meydana getirelim. İstanbul'u en iyi şekilde kullanalım. Halkımızı mağdur etmeyelim. Ama bize anlayış göstersinler” dedi.
Göç olduğu sürece İstanbul'un sorunlarının kolay çözülemeyeceğini ifade eden Erdoğan, “Bunun altından kalkmak çok zor. Onun için diyorum ki, gelin anlaşalım. Bu kaçak, imarsız, plansız, yapıları, gecekonduları yıkalım. Sağlam, depreme dayanıklı konutlar yapalım. Yeni İstanbul meydana getirelim. İstanbul'u en iyi şekilde kullanalım. Halkımızı mağdur etmeyelim. Ama bize anlayış göstersinler” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, İstanbul'da da Ankara'daki gibi anlaşmalı yıkımlar yapılması gerektiğini ifade ederek, “Bunu yapalım ki, daha güvenle yaşayabilelim. Acaba yarın ne olacak endişesi taşımayalım” diye konuştu.
“ALLAH KULUNA HİÇ ZULÜM EDER Mİ?”
Türkiye'nin deprem riski yüksek bölgelerine ilişkin Ar-Ge çalışmalarının sürdüğünü, TÜBİTAK ve Afet İşleri Genel Müdürlüğünce yürütülen bu çalışmalara 14 üniversitenin de destek verdiğini kaydeden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Doğal afet ifadesi de yanlıştır. Afetin adını böyle koyunca sanki alacağımız hiçbir tedbir yokmuş gibi bir anlam ortaya çıkıyor. Plansız, imarsız şehirler yapılırsa gelecek felakete 'doğal afet' diyemeyiz. Gölcük'te, Düzce'de bütün o felaketin faturasını Allah'a kestik. Allah kuluna hiç zulüm eder mi? Mevlam Rahman'dır, Rahim'dir. Zulüm etmez. Ama biz tedbirlerimizi alalım. Biz tedbirlerimizi aldık mı? Bu konuda adımlarımızı attık mı? Yok. Allah bize akıl verdi, 'Oku' emri ile hitap etti. Su akıp gidiyor. Bunu en güzel şekilde değerlendireceğiz. Su bir nimettir. Sulamada, elektrik üretiminde kullanacağız. Bunlar akılla, ilimle olacak şeyler. Her türlü faydayı sağlarız, ama aklı ve bilimi iyi kullanırsak. Dere yatağına, kumlu, çamurlu bölgeye inşaat yaparsanız. Eninde sonunda karşınıza çıkacak tablo felaket olacaktır. Dere yatağına bina kurarsanız, ormanı yıkıp, yakıp talan edersiniz, günün birinde tabiatın hışmına uğramanız kaçınılmaz olacaktır.”
Erdoğan, doğalın korunması gerektiğini, ancak bunu söyleyince başkalarının bunu çarpıtmaya, değişik yerlere çekmeye çalıştığını ifade ederek, bu gerçekler dile getirilmezse daha sonra yapılacak tek şeyin ağıt yakmak olacağını söyledi.
İstanbul'da uzun süreden beri deprem endişesi yaşandığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, geçmiş yıllardaki çarpık kentleşmenin bugün beraberinde birçok sorun getirdiğini, geçmişteki hataların artık tekrarlanmaması gerektiğini dile getirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İl Deprem Haritası'nın kendisinin belediye başkanlığı döneminde hazırlandığını, sonraki depremde bu haritanın kullanıldığını, ancak bunun yeterli olmadığını yenisinin hazırlanması gerektiğini ifade etti.
GÖREV PAYLAŞIMINA DİKKAT
Erdoğan, İstanbul'un kıyı bölgelerinde dolgu zemin üzerine yapılan binaların depremde çökme tehlikesi ile karşıya karşıya olduğunu belirterek, “Bu bize gösteriyor ki, felaketler meydana gelmeden önce tedbirlerimizi almak gerekir. Bu konuda önemli çalışmalar yürütülüyor. Bu sadece devletin yapabileceği bir görev değildir. Bu konuda ciddi bir görev paylaşımı yapılmalıdır. Bu kampanyanın asıl amacı da, bu rol paylaşımına katkıda bulunmaktır” diye konuştu.
Bu görev paylaşımında yerel yöneticiler ve toplum liderlerine daha etkin roller düştüğünü ifade eden Erdoğan, bu kişi ve kurumların yapacağı katkının son derece önemli olduğunu, afet denetim sistemi içerisinde bunlara yetki ve sorumluluk verilmesi gerektiğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, afet zararlarının azaltılması ile teknik destek çalışmalarının önemine işaret ederek, bu konuda kendilerine düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmeye çalıştıklarını bildirdi.
Afet konusunda görev ve sorumluluk üstlenen ulusal ve uluslararası kuruluşların işbirliği içinde olması gerektiğini belirten Erdoğan, ilgili meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerin sorumluluklarının büyük önem arz ettiğini kaydederek, şöyle konuştu:“Bu bilgi ve görev paylaşımı kriz yönetiminde de büyük kolaylık sağlayacaktır. Muhtarlarımıza, öğretmenlerimize, sivil toplum kuruluşlarımıza, müftülerimize, imamlarımıza, büyük sorumluluk düşüyor. Herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceğine inanıyorum. Öncelikle Türk Kızılayı'nın bu konudaki hassasiyetinin de ne derece haklı olduğunu ifade etmeden geçemeyeceğim. Sadece ulusal değil, uluslararası alanda da çalışmalıyız. Tsunamide bütün bu afet bölgesinde Türk varlığını hissettirmek, Türkiye'nin dünyada bu konudaki hayırseverliğini tanıtmak açısından çok büyük bir önem arz ediyor.”