Güncelleme Tarihi:
GENÇLİĞE SESLENİYORUM
“Bu Fatih’te o selatin camilerin ara bölgelerindeki yüzlerce mescidi, o malum, tarihi inkar edenler yıktılar. Onlar yıktı biz ise inşa ediyoruz, ihya ediyoruz. O yıkan zihniyet hangi zihniyetti? Malum CHP zihniyetiydi. Onlar, işte az önce izlediğiniz o güzelim eserleri, yeri geldi ahır olarak kullandılar, yıktılar, onunla iftihar ettiler. Biz ise o yıkılan eserleri şimdi restore, inşa ediyor, ihya ediyor ve bugünün nesline diyoruz ki ‘Bak senin deden işte böyleydi. Bunları yaptı, işte size bıraktı. Ama birileri de geldi bunları yıktı.’ Şimdi gençliğe sesleniyorum, bunları yapıp kendi ecdadı olarak kendinden sonra gelenlere bırakanlar yanlış mı yaptılar? Onlar bıraktılar da bu yıkanlar o CHP zihniyeti doğru mu yaptı? Bunun hesabını sormayacak mısınız ey gençlik?
TARİHİMİZE SAHİP ÇIKACAĞIZ
Tarihimize sahip çıkacağız. Tarihimizle güçleneceğiz ve geleceği de bu eserler üzerinde inşa ve ihya edeceğiz. Gençler unutmayın, fetih sadece bu şehrin fiziki olarak ele geçirilmesi değildir. Asıl fetih, işte bugün yaptığımız gibi eserlerle o şehre damgayı vurmaktır. İşte biz bunu yaptık. Bazı eserlerin yıkılması, zarar görmesi, hatta ortadan kaybolması gibi talihsizlikler de yaşanmıştır. Bize düşen görev, tespit edebildiğimiz ve medeniyetimiz açısından değer taşıyan her esere sahip çıkmaktır. Açık söylemek gerekirse ayağa kaldırdığımız, ecdadın emaneti olan her eserle adeta İstanbul’u yeniden fethediyoruz. Fatih Belediyemiz bu bakımdan gerçekten çok isabetli, çok hayırlı bir iş yapmıştır, çok isabetli bir iş yapmaktadır.
DİKEY YAPILAŞMA UYARISI
İstanbul Büyükşehir Belediye başkanım burada, valimiz burada, ilçe belediye başkanlarımız burada. Bakın, aynı ısrarımı bugün bu önemli toplantıda yine yapıyorum. Millet olarak, son bir asırdır beka meselemize öylesine odaklandık, öylesine büyük badireleri arka arkaya yaşadık ki bizim de bu meseleleri tartışma, kendimize farklı bir yol çizme imkanımız olmadı. Şehirlerimiz gecekonduların, zevksiz binaların, sanat ve estetik değeri olmayan yapıların istilasına uğradı. Başını sokacak evi, çalışacak işi, günlük hayatını sürdürecek asgari imkânları olmayan insanlara estetikten bahsetmek anlamsız olabilirdi. Çünkü bu dönemde öncelik, zorunlu ihtiyaçların karşılanmasıydı. Hamdolsun Türkiye, bu düzeyi geride bıraktı. Bundan sonra hamdolsun, medeniyetimizin hem ihyası hem inşası için çok daha fazla gayret gösterme imkanına sahibiz. Valilerimiz, belediye başkanlarımızdan rica ediyorum; lütfen şu dikey yapılaşmaya illerimizde, ilçelerimizde müsaade etmeyelim. Bu konuda, bizim mimari anlayışımızda yatay mimari esastır, biz buna odaklanmalıyız. Şehirlerimizin çirkin binalarla kirletilmesine daha fazla tahammül edemeyiz. Köylerimizi, yaylalarımızı çirkin yapıların istilasına izin vermemeliyiz. Sadece ihtiyaca, skora veya kemiyete değil, kaliteye, estetiğe, keyfiyete de önem vermek zorunda olduğumuz bir döneme girdik. Bakanlıklarımızdan belediyelerimize, meslek kuruluşlarımızdan vatandaşlarımıza kadar herkesi, bu yeni anlayış doğrultusunda çalışmalarını gözden geçirmeye davet ediyorum.”
RESTORASYON FACİALARI
Restorasyon deyince aklımıza içimizi acıtan nice görüntü de geliyor. Ülkemizde tüm gayretlerimize rağmen hâlâ önüne geçemediğimiz şekilde tarih ve kültür cellatları kol geziyor. Güya aslına uygun şekilde restore edilen ama duvarlarındaki horasan sıvalarının kazınıp üzeri çimentoyla, kumla kaplanan nice eserler duyduk, gördük. Restorasyon adı altında asırlık taşları, tuğlaları sökülüp yerine kalıpla çimento dökülen nice surlar, binalar duyduk, gördük. Bir dönem tarihi camileri yıkma, yıkılamayanları da depo, işyeri, hatta ahır olarak kullanma, açma modası vardı. İstanbul başta olmak üzere Anadolu’nun dört bir yanında bu tahribatın izlerini halen görüyoruz. Restorasyon adı altında sergilenen tarih ve kültür facialarının bu anlayıştan bir farkı yoktur.