İstanbul'u Dinliyorum

Güncelleme Tarihi:

İstanbulu Dinliyorum
Oluşturulma Tarihi: Ocak 27, 2000 00:00

Nilgün GEDİKOĞLU
Haberin Devamı

YÖNETENLERİN DİKKATİNE

Yaşlanmaya dair...

20'li yaşlardayken 40 yaş bana ve yaşıtlarıma çok uzak, çok ‘‘ihtiyar’’ görünürdü. Hatta öyle ihtiyar olmaktansa yaşamamaktan yana tercihlerimiz olurdu. Nedense ‘‘orta yaş’’ gibi bir kavrama sırt çevirmiştik. 30'lu yaşlar göz açıp kapayıncaya kadar hızlı geçti. Şimdi 40'lı yaşlarımdayım, nedense ‘‘yaşlı’’ ile ‘‘ihtiyar’’ arasında bir nüans olduğu gibi bir fikri benimsemiş durumdayım. İhtiyarlamakta mıyım, yaşlanmakta mıyım, yoksa yaş mı almaktayım o konu biraz nazik ve belirsiz (!) ama, kesin bildiğim bir şey varsa o da yaşlı olmanın bu toplumda çok acıklı bir şey olduğu. Evet acıklı. Yaşlılarımız sanki ‘‘başka tanrının çocukları’’ ve toplum olarak ne durumda olduklarını görmezden gelmek için yaptığımız manevraların haddi hesabı yok. Görmezlikten gelmek ne kelime, bir de onlara ıstırap çektiriyoruz.

Gündelik hayatın her alanında yaşlılık, belli belirsiz bir ayrımcılıktan payını almak demek. Hastanelerde, bankalarda, taşıt araçlarında...

Annem geçenlerde bir göz operasyonu geçirdi. İstanbul Tıp Fakültesi'nde nice hekimin yetişmesinde payı olan emekli bir hekim ve hoca. Sağlık işlemleri açısından ‘‘evraklı’’ hasta kategorisine giriyor, doğal olarak.

Yalnızca hastaneden çıkış prosedürüne bakıldığında ‘‘emekli’’ birisinin tek başına olmasının ne büyük felaket olduğuna bizzat yakından, yaşayarak bir kez daha tanık oldum. Küçük bir kağıdı katlar ve odalar arasında dolaştırmak, mühür ve imza için o katları birkaç kez inip çıkmak; fotokopi ve bilgi işlem için hastane sınırları için binadan binaya dolaşmak. Vezneye her geldiğimde ‘‘bu kez eksik bir şey yok, değil mi?’’ sorusunu sormak...

Bu, şu demekti, diyelim ki annem yalnız birisi, işini tek başına halletmek zorunda olacaktı (pek çok emekli kendi başına halletmiyor mu?) Muhtemelen bu prosedürler sırasında bitkin düşecek, soğuk havada o kapı benim bu kapı senin dolaşmaktan üşütüp hasta olacaktı. Bunları düşündüm, çünkü bir çocuğum yok. Yani gündelik hayatın kırtasiye işlemleri açısından yalnız bir ihtiyar olacağım eğer yaşarsam. Benim yerime dört kez katları inip çıkacak, hastane içinde binadan binaya dolaşacak kimsem olmayacak. Hastalanmaktan ödü kopan bir ihtiyar olup çıkacağım.

Peki yalnızca hastalanmaktan mı? Eğer o günler bugünler gibi olursa tek korku sağlık sorunu mu olacak? Hiç değil. Gündelik hayatın her alanında hırpalanmıyor mu yaşlı insanlar? Kuyruklarda, yollarda...

Oysa emeklilik bir haktır. Emekli insanlar o haktan yararlanır, yararlandırılır. Hayatın onlar için daha kolay olması gerekir. İnsana değer veren Batı toplumlarında yaşlıların yüzü güler. Başka söze gerek var mı?

Ve otobüsler...

Bütün bunları niye mi anlattım? Gözümüzün önünde yaşlı insanların maruz kaldıkları gündelik hayat şiddetinden söz etmenin tam zamanı da ondan: Çok sayıda yaşlı okrumuzdan telefon alıyoruz. İETT'nin yaşlı yolcular için aldığı bir karar ve halk otobüslerinde yaşananlar.

Bilindiği gibi yaşlı insanlara verilen ücretsiz yolculuk kartı yalnızca 10.00 ile 16.00 saatleri arasında geçerli. Yaşlı bir okurumuz şöyle diyordu: ‘‘Emekliyim ve emekli maaşlarının ne düzeyde olduğu malum. Bir işte çalışmak zorundayım. Bu nedenle de sabah ve akşam saatlerinde otobüse biniyorum. Ama ücret ödemek zorunda kalıyorum.’’ Çok sayıda bu durumda olan insan var.

İkinci bir şikayet türü ise, halk otobüslerinden indirilmek. Evet. Yaşlı insanlar ‘‘Bizde bu geçmez’’ denilerek bindikleri otobüsten indiriliyorlar.

Genç insanların, şu ücretsiz karta getirilen sınırlamadan nasıl memnun olduklarını görmek de içimi ayrı acıtıyor. ‘‘Otobüse sadece gezmek için bedavadan binip yer işgal ediyorlar’’... Genç bayanlar baylar, onlar elbette gezmek için ve bedavadan binecekler. Siz hiç yaşlı bir insanın uykusunu uyudunuz mu? Yalnız bir güne uyandınız mı? Yalnızca hayata tutunmak için hiç dışarı çıktınız mı? Birbirinin aynı günleri bir otobüsün camında giden görüntülerde kovaladınız mı? Yaşlı bir insanın can sıkıntısını bilebilir misiniz?

Bir gün hepimiz yaşlanacağız. Ama eğer o zaman toplumsal hayatımızda yaşlılara bugünkü gibi davranılacak olursa, kendi adıma söyleyeyim, hayat bize zehir olacak, bu ayrımcılığın uçurumundan düşeceğiz, kimse bizi tutamayacak...

Sürekli kesinti

BEŞİKTAŞ, KURTULUŞ

Beşiktaşlı okurlarımız, semtlerinin büyük bir kısmında uzun süreli elektrik kesintilerinin çok sık yaşandığını belirtiyorlar. Kurtuluş, İnönü Caddesi'nden arayan bir okurumuz ise üç aydır haftada üç kez elektrik kesintisinin olduğunu belirterek bu bölgesel kesintilerin nedenini merak ettiklerini belirtti.

İmza toplanıyor

BAYRAMPAŞA

Bayrampaşalılar çevre temizlik vergi tutarının indirilmesi için imza topluyorlar. Şimdiye kadar 500 imza toplayan semt sakinleri Pazartesi günü belediyeye imzalı dilekçelerini verecekler. Sonuç alamazlarsa dava açacaklarını belirttiler.

Yol çok bozuk

ÜMRANİYE

Ümraniye, Kazım Karabekir Mahallesi'nden arayan bir okurumuz, Atatürk Caddesi, Kermes Sokak'daki Kardelen Apartmanı'na taşınalı bir yıldan fazla olduğunu, oturdukları konutun toplu konut olduğunu belirterek, müteahhidin çevre düzenlemesi sözü verdiğini ancak bunun gerçekleşmediğini belirtti. Belediyenin altyapı getirmediği bu toplu konutlarda oturanlar yolların bozukluğu yüzünden mağdur durumda. Yolların çukur ve çamurdan hem yaya hem araç sahipleri için sorun olduğunu belirten okurumuz, belediyeyi arayarak şikayetini dile getirmiş, ancak bir sonuç alamamış. Araçlar çamura saplandığı için çekici çağırmak zorunda kalan konut sakinleri bir an önce yolların yapılmasını istiyor.

DÜZELTME: Çöp vergisi ile ilgili dünkü yazıda gruplandırmanın konutlar için bir defaya mahsus olduğu yer almıştı, gruplandırma değil, ‘‘derecelendirme’’ olacaktır. Düzeltir, özür dileriz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!