Güncelleme Tarihi:
BU OLAYIN TAKİPÇİSİYİZ
Suçlu, güçlü ve aykırı Homo sapiens'ler*
Arkadaşım Yavuz Harani'nin başına gelen şey, dört dörtlük bir adli vaka. Ama adli vaka nitelemesi, insanın olayı duyduğunda hissetiklerini tanımlamak açısından çok zayıf ve kuru kalıyor. Ama ne yazık ki standart tanımlamalar dışında elimizde bir şey yok. Hepimiz biliyoruz ki bazı vakalar diğerinden daha ‘‘vaka’’; tıpkı bazı insanların daha insan, bazılarının daha az insan olması gibi. Neyse ki hukuk matematik gibi işler; nüansın günahı ve bedeli ise standart prosedür içinde kaynar gider. Ama dediğim gibi bazı insanlar daha az insan. Ve bu insanlar bütün sinirleri de, matematiği de, denklemleri de, dengeyi de bozar.
İşte vaka
İşte Harani'nin başına gelenler, kendi sözleriyle...
‘‘Bugüne kadar minübüs şoförlerinden en çok sürücüler ve yolcular şikayet etmiştir herhalde. Bu büyük olasılıkla ilk minibüs-dışı, yaya şikayeti olacak.
Tarih 7 Ocak 2000, saat 22:20 civarı. Kadıköy'de kız arkadaşımla karşıdan karşıya geçiyoruz. Yayalara yeşil yanıyor. Kadıköy-Pendik minibüslerinden biri, son sürat üstümüze geliyor. Durmaya pek niyeti yok. Fren yapması gerekirken, vites arttırıp, sellektör yapıyor, korna çalıyor. Ezilmekten son anda kurtuluyoruz. Hayatım boyunca ikinci kez yeşil ışıkta ezilme tehlikesi atlattığım için ister istemez tepki gösteriyorum. Elimi kaldırıp trafik ışıklarını işaret ediyor ve ‘‘ışığa dikkat etsene’’ diye bağırıyorum. Minübüs şoförü kırmızı ışıkta geçerek sağda duruyor. (İşte ilk araz: Kırmızıda geçilmiş ve durulmuş. Demek ki niyet bozuk. Özür dilemek için kimse aceleyle kırmızı ışıkta geçmez!) Önemsemeyip yoluma devam ediyorum. Şöförün niyetinin bozuk olduğunu arkamdan koşarak gelip küfürler eşliğinde tekme atmaya başlayınca anlıyorum. Kendimi korumaya çalışırken kaldırımdaki insanlar araya giriyor. Bela istemiyorum, tekrar yoluma devam etmeye çalışıyorum. Şöför Bey (Bey... Bu sıfatı gerçekten hakedenlere haksızlık olmuyor mu?) ikinci kez atağa kalkıyor bu sefer yumruklarına da hedef oluyorum. Çaresiz, şöför beyin anlayacağı dilden konuşmaya başlıyorum. O kalabalıkta ne kadar atılabilirse ben de bir kaç yumruk atıyorum. Ondan sonra kabus başlıyor.
Minibüsten inen iki kişi daha şoför beye katılıyor. ‘‘Bedava kabadayılık yok’’ diye bağıran (ne acayip bir mantık bu!) bir çam yarmasından yüzümün yan tarafına öyle bir yumruk yiyorum ki gözlerim kararıyor. Can havliyle arkamı dönebiliyorum. Diğer iki yumruk başıma geliyor. Kaçarak zor kurtuluyorum ellerinden. Can derdinde olduğum için de plakayı alamıyorum, doğal olarak.
Şehir eşkiyalığı
Sonuç: Çam yarmasının yüzüğü varmış, gözümün bir santim ötesinde iki santimlik bir çizik ve şişlik var. Kafamda da yumrular oluşmuş. Bacaklarımda tekmelerden oluşan morluklar var, kaval kemiğim sızlıyor.
Diyeceğim: Yanında kız arkadaşı olan birine üç kişi girişmek bedava kabadayılık olmuyor mu, buna şehir eşkiyalığı denmiyor mu?’’
Bakar mısınız? Kurallara uymayan bir sürücü yüzünden ezilme tehlikesi atlatıyorsunuz, yetmiyor ondan dayak yiyorsunuz, yetmiyor, bir de içindeki yolcuların bir kısmı da vurmak için ağızlarının suyu aka aka koşup geliyor.
Bu bir trafik vakası mıdır?
Bu bir dayak vakası mıdır?
Kim bu insanlar?
Biyoloji derslerine bir daha mı göz atsak: İnsan nedir, kaça ayrılır?
*Latince insan.
ALKIŞLAR
Paşaköy Tesisleri tamam gibi
BÜYÜKŞEHİR Belediyesi'nin inşaasına geçen yıl başladığı Samandıra Paşaköy Arıtma Tesisi bitme aşamasına geldi. Ömerli baraj Gölü'nü kurtarma projesi çerçevesinde yapılan arıtma tesisi kısa bir süre içinde faaliyete geçecek. Sarıgazi, Sultançiftliği, Samandıra, Çekmeköy, Yenidoğan, Sultanbeyli ve Paşaköy'ün atıksularının aktığı dereler borularla atık kollektörüne getirilecek burada arıtıldıktan sonra baraj gölüne bırakılacak. Samandıra Belediye Başkanı Abdullah Bayram, bitme aşamasına gelen atıksu kollektörlerini yerinde incelemek üzere Paşaköy'e geldi. Bayram, bu kollektörle baraj gölündeki kirliliğin tamamen ortadan kalkacağını belirtti.
YÖNETENLERİN DİKKATİNE
Gişelerde kuyruk var
ŞEHİR HATLARI
Kadıköy'lü okurlarımızın Şehir Hatları İşletmeleri'nden bir şikayeti var. Sabahın en yoğun saatlerinde bile sadece iki gişenin açık tutulduğunu ve gişelerde oluşan uzun kuyruklar yüzünden ya vapuru kaçırdıklarını ya da karaborsacılardan pahalı jeton almak zorunda kaldıklarını belirten okurlarımız, iskelede çok sayıda görevli bulunmasına karşın niden sadece iki
gişenin açık tutulduğunu soruyor ve diğer gişelerin de
- en azından yoğun saatlerde - açılmasının mümkün olup olmadığını merak ediyor.
Evlerini istiyorlar
EMLAK BANKASI
EMLAK Bankası'nın Sinanoba'daki konutlarından satın alan okurlarımız bankanın bitmiş olan konutları hala kendilerine teslim etmemesinden yakınıyor. Bu konuya daha önce de sütunlarımızda yer vermiş, bankanın Pazarlama Departmanı yetkililerinden dairelerin Ekim ayı başından itibaren teslim edileceğine dair söz almıştık. Verilen bu söze karşın evlerine hálá kavuşamadıklarını belirten okurlarımız, bu yüzden hem kira hem taksit ödemek zorunda kaldıklarını, dairelerini boşaltacaklarına dair söz verdikleri evsahipleriyle büyük sorunlar yaşadıklarını, bütün bu sorunların artık aile bütünlüğünü tehdit eder duruma geldiğini belirtiyor.
Yüzde üç yüz zam şoku
KADIKÖY
KADIKÖY'den okurlarımız halen ödenmekte olan çöp vergilerindeki 'anormal' artıştan şikayet ediyor. Okurlarımız belediyenin kendilerinden geçen vergiye oranla yüzde üç yüz zamlı vergi tahsil ettiğini belirtiyor.