İstanbul'u dinliyorum

Güncelleme Tarihi:

İstanbulu dinliyorum
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 05, 1999 00:00

Nilgün GEDİKOĞLU
Haberin Devamı

YÖNETENLERİN DİKKATİNE

Park yapmayın, yoksa...

ŞAŞKINBAKKAL

Bir e-mail aldım ve bir kez daha düşündüm: ‘‘Güçlü’’ hissetmek, gücü elinde bulundurmak nasıl bir şey? Bu soruya felsefi ya da dini bir yanıt verilecek olsa söylenecek çok şey var. Peki gündelik bir yanıt olurdu acaba? Hiç zor değil, medyaya bakıyor ve görüyoruz: Güç, tehdit etmek demek. Tıpkı insana göre daha ilkel olan canlıların dünyasındaki gibi. Gövde gösterisi ve tehditte bulunmak. Soyut kavramların teğet geçtiği bir şiddet dünyası. Bizim dünyamız. Bizim kentimiz, mahallemiz, hatta sokağımız...

Şaşkınbakkal, Kazım Özalp Sokak'ta bulunan bir apartmanın sakinleri adına bize e-mail gönderen bir okurumuz, sokaklarında yaşanan park sorunundan söz ediyor. Oturdukları apartmanın park yeri olmadığı için, araçlarını ya apartman önüne ya da sokağın karşı tarafına park etmekteymişler. Trafiği yoğun bir sokak olduğu için de sürekli park sorunu ile karşı karşıya olduklarını belirtiyor. Ancak bu park sorunu, apartmanın karşı tarafındaki müstakil bir evin sahiplerince daha da karmaşık hale gelmekteymiş: Sözkonusu evin özel park yeri olmasına karşın, evlerinin önündeki kaldırıma, içlerine beton döktükleri dört adet bidon yerleştirip (ve üzerine park yapılmaz levhası yerleştirerek) sokağın bu kısmına park yapılmasını önlüyorlarmış. Okurumuz, evin sahiplerine bunun yasal olmadığını hatırlattıklarını belirtiyor. Ancak özel şöforleri tarafından araçlarına zarar vermekle tehdit edilmişler. Okurumuz konuyu Selamiçeşme Polis Karakolu'na iletmiş. Polisler de sözkonusu uygulamanın yasak olduğunu ve önlem alacaklarını bildirmişler. Ama sonuç alınmamış.

Evet, anlatılana göre belli ki ‘‘özel’’ kişilerin, kendilerine özel bir uygulaması ve kimse son veremiyor, uyarıya da tehditle karşılık verilmiş. Ne tanıdık bir öykü değil mi...

Ekspres sefer talebi var

İETT

Bize e-mail gönderen bir okurumuz, İETT'nin Avcılar-Mecidiyeköy hattındaki otobüs seferlerinin seyrekliğinden yakınıyor. Akşamları Mecidiyeköy'den yarım saatte bir otobüs kalkmaktaymış. Akşam ve sabah saatlerinde daha sık sefer konması; ya da ekspres sefer uygulamasının bu hattın yolcuları için çok uygun olacağını belirten okurumuz, ilgililerin konuya eğilmesini istiyor.

Piknikçilerin bıraktığı çöpleri topluyor

YAKACIK AYDOS ORMANI

Yakacıktan bir telefon aldım. Okurumuz Nilüfer Sipay'ın söyledikleri hem ‘‘yönetenler’’in, hem de ‘‘yönetilenler’’in dikkatine...

Konu Aydos Ormanı.

Konu ihmal ve ilgisizlik.

Konu sorumsuzluk.

Konu tehlike...

Öykü, bildik; kahramanları bildik, sonu tahmin edilebilir türden.

İşin kötü yanı, ‘‘tahmin edilebilir son’’un değiştirilebilirliğine rağmen, göz göre göre, ‘‘geliyorum’’ diyen felakete göz yumulması.

Aydos Ormanı, Yakacıkta, içinde göl ve derelerin bulunduğu; şu mevsimde okurumuzun belirttiği gibi, 15 günde bir ‘‘muhteşem’’ çiçeklerin açtığı, doğa dergilerine konu olabilecek bir bitki örtüsüne sahip, paha biçilmez değerde bir yeşil alan. Ama içi çöplük. Ağaçların arası çöplük. Sebebi: Piknikçiler. Okurumuz, ‘‘Özellikle pazar günleri, arabalar, girebildikleri yerlere kadar giriyor ve piknik yapılıyor,’’ diyor. Pikniğe kimsenin bir sözü yok, ama geride zaman içinde biriken çöp yığınları kalıyor. Asıl önemlisi, ateş yakılıyor. Fıstık çamlarının bulunması yüzünden çocuklar da ‘‘fıstık kebabı’’ için ateş yakıyorlarmış.

Dün, köşemizde yer alan yazıyı, ne yazık ki nasıl da doğruluyor. Küçük çocukların ateş yakmasına izin veriyoruz.

Bir de madalyonun öbür yüzü var. Telefonda görüştüğüm duyarlı okurumuz, sesini duyuracak yer arıyor. Neden mi, durumu bildirmediği yer kalmamış. Defalarca. Ama önlem alan yok.Üstelik, ormana yakın bir yerleşim alanında kışın ısınmak için gereken odunun ormandan alındığını da anlattı okurumuz. ‘‘Eğer ağaçları kesmezlerse, bu kez de ağaçları çeşitli yöntemlerle kurutuyorlar, sonra da kesiyorlar’’, diyordu Nilüfer Hanım ve ekliyordu:

‘‘Ormanı çok seviyorum. Hergün yürüyüşe çıkıyorum. Ve yanımda büyük çöp poşeti taşıyıp, dolaştığım yerlerde çöp topluyorum arkadaşlarımla’’ diyordu Nilüfer Hanım.

Çöplerin arasında neler mi var.: Bol bol cam, çocuk bezi, hijyenik kadın bağı.

YÖNETEN VE YÖNETİLENLERİN DİKKATİNE...

Seferler arttırılsın

DDY

Hergün İstanbul'dan Adapazarı'na giden bir grup öğrenci adına bize yazan bir okurumuz, trenlerin kalabalıklığından yakınıyor. Hem gidiş, hem dönüş, kalabalık yüzünden yolculuğu rahatsız edici hale getiriyormuş. Okurumuz, geçen yıl yalnızca Haydarpaşa'dan 06.40, İzmit’ten ise 16.40 ve 17.23 kalkışlı trenlerin kalabalık olduğunu ancak bu yıl her seferde bu sorunun yaşandığını anlatıyor. İzmit'e giderken özellikle Maltepe'den sonra oturmak olanaksızmış. ‘‘İzmit dönüşü de bundan farklı değil,’’ diyor okurumuz.

Yönetenlerin dikkatine...

Hizmet yok, ödeme var

SİLİVRİ

Silivri, Mavi Yelken Orkide Sokak'ta 16 yıldan beri oturmakta olan bir okurumuz, gönderdiği faksta semtlerinde yaşanan sorunu dile getirmiş. Okurumuz, Okride Sokağı'nın asfaltının, su boruları ve kanallarının sokak sakinleri tarafından yapıldığını; bu yıla kadar ara sıra çamur gibi verilen suyun bu yıl beş aydan beri akmadığını anlatmış. Buna karşılık verilmeyen suyun atık parasını her yıl belediyeye ödediklerini belirten okurumuz yetkililerin konuya eğilmesini istiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!