Güncelleme Tarihi:
YÖNETENLERİN DİKKATİNE
KÜÇÜKYALI
Hem kaçak, hem tehlikeli Küçükyalı'dan mektup var:
‘‘Ben Küçükyalı'da oturan sade bir vatandaşım. Bakan, milletvekili veya belediyeci hiç tanıdığım yok.
Oturduğum apartmanın çatı katının bu yaz İstanbul'a geldiğimde açık alanları içeriye alınarak yeni bir kat ilave edilmiş. Yönetici belediyeye başvurmanı tavsiye etti. Belediyeye dilekçe yazdım. İnşaat hala son hızla devam ediyor. Avukat yoluyla ihbarname çektim. Belediyenin bana cevabı, ‘‘Biz bir şey yapamayız, siz mahkeme açın; çünkü gelip paralarını alıp gidiyorlar.’’ oldu. İnşaatı yaptıran, ‘‘Benim güçlü dostlarım var’’ diyor. Bu dava 500 milyona mal olacağı için kimse yanaşmıyor, ben yalnız kaldım. Apartmanın ana kolonları aşırı yükten eğrildi. Teknik Üniversite'ye müracaat ettim, onlar da bana gün vermediler. Yakında ev başımıza yıkılacak. Eğer ışıklardan dönüp başınızı kaldırıp bakarsanız bu şekilsiz apartmanı göreceksiniz.
BU OLAYIN TAKİPÇİSİYİZ
İSM'nin kaderi Bakanlar Kurulu'nun elinde
Binası bir Ermeni Vakfı'na ait olduğu için boşaltılmak istenen İstanbul Sanat Merkezi için tek çözüm Bakanlar Kurulu kararı. Sanat merkezi 1936 yılında azınlık vakıflarından istenen mülk beyannamesine dayanarak boşaltılmak isteniyor. Tahliye gerçekleşirse hem bina yıkılacak, hem de buranın geliriyle ayakta duran iki okul kapanacak.
Tarlabaşı'nda yaklaşık 10 yıldır faaliyet gösteren İstanbul Sanat Merkezi (İSM) kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Binası bir azınlık vakfına ait olduğu için tahliye edilecek olan sanat merkezi boşaltılırsa hem vakıf burayı değerlendiremediği için bina zamanla yıkılacak hem de vakfın buradan aldığı kirayla ayakta tuttuğu iki okul kapanacak. Yasalara göre İSM'yi ve okulları kurtarmak ancak Bakanlar Kurulu kararına bağlı.
‘36 Beyannamesi’
Tarlabaşı Sakızağacı Caddesi Eski Çeşme Sokak'ta bulunan İstanbul Sanat Merkezi 1936'da azınlık vakıflarından istenen mülk beyannamesine dayanılarak boşaltılmak isteniyor. '36 Beyannamesi' olarak bilinen bu ayrımcı yasanın 10. maddesine göre azınlık vakıflarının mülkleri hayrat sayılıyor ve gelir getirmek amacıyla (akar olarak) kullanılamıyor. Ayrıca 1974'te alınan bir kararla bu vakıfların beyannameden sonra edindikleri bütün mülkleri sahiplerine iade etmeleri gerekiyor ve eğer sahibi bulunamazsa da bu mülkler hazineye geçiyor.
İSM'nin binası ise Ermeni Anarat Hıgıtyun Vakfı'na ait. Vakfın önceleri dört tane okulu varmış ama para ve öğrenci yetersizliğinden ikisi kapanmış. İSM binası kapanan okullardan birine ait ve vakfın binayı değerlendirecek gücü olmadığı için o zamandan sanat merkezi oluncaya dek metruk bir halde kalmış. Bina 1987'de Cahide Sonku'nun yaşamını konu alan bir film çekilirken yeniden keşfedilmiş. Hikayeyi İSM'nin kurucularından Adnan Vurdemir anlatıyor: ‘‘Sonku'nun yaşamının son yıllarını geçirdiği mekruk mekanı canlandırmak için bu eski okul o haliyle biçilmiş kumaştı. 1989’da da yıkılmaya yüz tutmuş bu binayı kiralayarak modern bir sanat merkezine dönüştürdük. Mülk sahibi olan vakıf da bizden memnun çünkü onlara ödediğimiz kirayla ellerinde kalan son iki okulu yaşatmaya çalışıyorlar.’’
Bir sanat suçu
Bugün İSM bünyesinde birçok sanatçı atölyesi, tiyatro ve dans grubu barındıran Eşkiya, Cumhuriyet, Ağır Roman gibi dönemimizin en önemli filmlerinin ve çeşitli dizilerin çekiminde plato görevi yapan örnek bir merkez. Bedri Baykam, İnci Eviner, Hülya Botasun gibi birçok sanatçının iki binin üzerinde yapıtı sergileniyor. Yani tahliye ile kendi yağıyla kavrulan bu örnek sanat merkezini dağıtarak sanat adına işlenmiş büyük bir suç olacak.
Bakana çağrı
Çözümse gayet basit. Sanat merkezini paylaşan sanatçılar ve onlara destek veren sivil toplum örgütleri dün bir basın açıklaması yaparak Bakanlar Kurulu'nu göreve davet etti. Çünkü bu mekanın yaşaması hukuken ancak Bakanlar Kurulu'nun burayı akara çevirme kararıyla mümkünı. İstek açık ve net: ‘‘İSM gibi konumunda bir ilki oluşturan girişimin devlet tarafından destekleneceğine, kağıt üzerinde çözümü kolayca bulunabilecek hukuki bahaneler yüzünden ortadan kaldırılmak istenmesi bizleri mağdur etmektedir. Durumun şu andaki aciliyeti göz önünde bulundurularak hukuki prosedürün askıya alınması ve seçimlerden sonra yeni hükümet oluşunca, bu talebin bakanlar kuruluna getirilmesini ve bu mülkün akara çevirilerek çözüm bulunmasını rica ediyoruz.’’
1999 ‘Sanat Yılı’ ilan edildi. Ama iş yıllara isim vermekle bitmiyor- niyetin uygulamaya dökülmesi gerekiyor. Sanatı ve sanatçıyı destekleyen politikacıların özellikle de Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın dikkatine.....