Güncelleme Tarihi:
Büyük kentlerdeki gecekondu sayısı 2 milyona ulaştı. Af yasaları sayesinde ihtiyaçtan yapılan derme çatma konutların yerini apartkondular ve kaçak kentler aldı. Türkiye'de, 1948 yılında büyük kentlerde 25-30 bin olan gecekondu sayısının 2 milyona yükseldiği ve bunların büyük kısmının da İstanbul'da bulunduğu belirtildi.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) TÜBİTAK Konut Araştırmaları Ünitesi tarafından yapılan araştırmaya göre Türkiye'de ilk kez 2. Dünya Savaşı yıllarında ortaya çıkan ve 52 yıl önce büyük kentlerde 25-30 bin dolayında olan gecekondu sayısı, kısa sayılabilecek bu süre içinde 2 milyona çıktı.
Ülke genelindeki gecekonduların büyük bölümünün yer aldığı İstanbul'da ise ilk gecekondu, 1946 yılında Zeytinburnu Kazlıçeşme'de görüldü. İldeki toplam gecekondu sayısı 1949'da 5 bin olarak belirlenirken, bunlardan 3 bin 218'inin Zeytinburnu'nda bulunduğu tespit edildi.
İstanbul'daki gecekondu sayısı, 1949 yılından itibaren çıkarılan çeşitli af yasaları ile hızlı bir artış gösterdi. Bu sayı 1950'de 8 bin 239, 1959'da 61 bin 400 ve 1963'te 120 bine ulaştı. 1963 yılında İstanbul nüfusunun yüzde 35'i, gecekondu alanlarında yaşayanlardan oluştu.
Gecekondu kiracılığı
1960-70 yılları arasındaki dönemde gecekondu ticari bir boyut kazanmaya başladı. 1960'lı yıllara kadar yapım sürecinin her aşaması, yaşayacak ailenin ya da yakınlarının bulunduğu gecekondular, 'adını anımsatacak' şekilde toplama malzemelerle çok kısa sürede yapılıyordu. Kente yerleşen gecekonducular, gecekondularını büyüterek ya da yenilerini yaparak kiraya verdiler. Böylece 'gecekondu-kiracılığı' dönemi başladı.
1970-80 arasında ise gecekondu tümüyle ticari amaç haline geldi. Bu yıllarda hazine, belediye ya da diğer kamu kuruluşlarına, hatta özel şahıslara ait arsaları işgal eden ve üzerine gecekondu yaparak ihtiyaç sahiplerine satan 'organize gruplar' ortaya çıktı.
Ayrıca 1970'lerden itibaren gecekondular artık çok katlı apartman görüntüsü almaya başladı. 1980'li yıllarda gecekondu alanları için af yasaları ile birlikte getirilen imar-ıslah planı kavramı, daha sonraki yıllarda bazı ilçe belediyelerince, büyükşehir belediyesinin denetiminden kaçarak yeni alanları yerleşmeye açmak için bir araç olarak kullanıldı. Eski gecekondu mahalleleri, dönüştürülerek apartmanlaştı, ulaşım olanaklarının artmasına ve sanayinin gelişmesine paralel olarak da yeni gecekondu alanları oluştu.
Kondu kentler oluştu
1973 yılında Boğaziçi, 1989'da da Fatih Sultan Mehmet köprüleri ve çevre yollarının hizmete açılmasıyla Hasköy, Gürsel, Kağıthane, Çağlayan, Harmantepe, Gültepe, Telsizler ve Ortabayır'daki gecekondulaşma apartmanlaşmaya dönüştü. 1980'li yılların ikinci yarısında Sarıgazi, Samandra ve Sultanbeyli, kaçak apartmanlardan oluşan 'gecekondu kenti' olarak gelişti.
1990'lı yıllarda Atışalanı, Esenler, Güngören ve Bakırköy merkezinde yer alan sanayi yerleşmeleri çevrelerinde ve Yenibosna, Sefaköy asfaltı boyunca Kocasinan, Küçükçekmece, Kirazlı, Güneşli, Halkalı sanayi alanları çevresinde 'gecekondu apartman' alanları oluştu.
İstanbul'daki en büyük gecekondu gelişmelerinden biri 1950'li yıllarda Taşlıtarla'da ortaya çıktı. Buradaki yerleşme, 1950-51 yılları arasında Bulgaristan'dan gelen göçmenlerden 2 bin 14'üne devlet tarafından göçmen mahallesi kurulmasıyla başladı.
Bu mahalleye, 1954 yılından sonra Yugoslavya'dan gelen göçmen aileler de yerleştirildi. Mahallenin kurulması, alanın kent merkezine bağlantısını da güçlendirdi.
Eyüp-Topçular, Topkapı-Maltepe sanayi alanlarına yakınlığı ise gecekondu gelişmesini teşvik eden önemli bir etken oldu.
Hızla gelişen mahalle 1958'de Göztepe adıyla bucak, 1963'te de Gaziosmanpaşa adı altında ilçe haline geldi.
Hızlı gecekondulaşma ile 1970 yılında nüfusu 70 bini bulan Gaziosmanpaşa, 1997 nüfus sayımında 649 bin 648'e, resmi olmayan sonuçlara göre de son nüfus sayımında 754 bin 790'a ulaştı.
Gaziosmanpaşa böylece İstanbul'da en fazla nüfusa sahip ilçe haline geldi.
İstanbul'un yüzde 75'i gecekondu
Söz konusu araştırmaya katılan İTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy, 1990'lı yılların sonunda İstanbul'daki yerleşik alanların yüzde 55'inin gecekondu alanı olduğunu, 'düzensiz yapılaşma' olarak tanımlanan alanlarla birlikte bu oranın yüzde 75'e yükseldiğini söyledi.
Prof. Dr. Gülersoy, barınma amacıyla ortaya çıkan gecekonduların özellikle çıkarılan af yasaları ile günümüzde tamamen ticari boyut kazandığını vurgulayarak, 'Sadece barınma ihtiyacından doğan gecekondu, bir arazi mafyasının eline düştüğünde kent haline gelmiş. Bunun en tipik örneği Sultanbeyli ve Sarıgazi' dedi.
1980'li yıllarda gecekondu sahiplerine kendi parselleri üzerinde 4 kata kadar yapı yapma izni verildiğini hatırlatan Prof. Dr. Gülersoy, şöyle konuştu:
"Mevcut tek katlı yapılar dönüşerek apartmanlaşmış, ulaşım olanaklarının artmasına ve sanayinin gelişmesine paralel olarak gecekondu kentleri oluşmuştur. Bunlar 1980'li yıllardan itibaren görülen yerleşmeler. Ümraniye, Sultançiftliği, Sarıgazi, Pendik ve Maltepe'nin civarı bu şekilde gelişen alanlar var."