İstanbullu SuZy'nin önlenemeyen şöhreti

Güncelleme Tarihi:

İstanbullu SuZynin önlenemeyen şöhreti
Oluşturulma Tarihi: Mart 02, 2002 01:44

Tek arzusu, çocukluğunda İstanbul'da anneannesinden duyduğu Seferad Yahudileri'nin günlük konuşma dili Judeo Espanyol ile söylenen şarkıları iki oğluna aktarabilmekti.

Stüdyoya gitti, Omar ile Oren'e vermek üzere bir CD kaydetti. İşte bu albüm, o güne kadar sadece duşta şarkı söyleyen Suzy'yi 37 yaşında önce Avrupa'da, sonra İsrail'de yıldız yaptı. Şimdi şarkıları Gypsy Kings, Sinead O'Connor, Madredeus'la yayımlanıyor. SuZy'yi Tel Aviv'den aradık. 'Şu an yaşadığımı üç yıl önce bir falcıdan duysam kristal küresini çöpe atmasını önerirdim' dedi ve Türkiye'den İsrail'e uzanan öyküsünü Serhan Yedig'e anlattı.

Bir röportajınızda 'Sadece duşta şarkı söylerdim, 37 yaşında şarkıcı oldum' diyorsunuz. Okul müsameresinde dahi şarkı söylemediniz mi?

- 1978'de, 16 yaşında İstanbul'da Dostluk Yurdu Derneği yararına yapılan Kula 939 adlı müzikalde rol almıştım. Ders filan almadan, şarkıları ezberledim; çıkıp söyledim. Tek sahne tecrübem buydu. Galata Kulesi'nin Kuledibi'ndeki Yahudilerin hayatını anlatıyordu.

BİR YILDA İKNA OLDU

Bir prodüktör sizi gece gündüz arayıp sonunda şarkıcılığa ikna etmiş!

- Beş yıl önce birbiri ardına anneannem ve Türkiye'de yaşayan teyzem vefat etti. Çok üzüldüm. Judeo Espanyol konuşan son kişilerden biri olduğumu, bu dilin zaman içinde ölüp gideceğini düşündükçe üzüntüm artıyordu. Bir sabah uyandım ve eşime 'Bu şarkıları korumanın bir yolunu bulmalıyım, gidip bir CD kaydedeceğim' dedim. 'Çıldırdın mı sen' dedi. Bana bir şey olursa oğullarım bu şarkıları bilsinler istedim. Judeo Espanyol bilmiyorlar, hiç değilse şarkıları öğrensinler, diye düşündüm. Bir kopyasını Türkiye'deki kuzenlerime gönderecektim.

Stüdyonun kapısını çalıp 'oğullarım için CD kaydedeceğim' mi dediniz?

- Eşimden daire satın alan bir müzikçiden yardım istedim. Bir stüdyoya gittik. Oğullarım sevsin diye synthesizer eşliğinde söyledim. Çevremdekiler Judeo Espanyol'u ilk kez duyuyordu. Kayıt bitince Ishay Amir profesyonel şarkıcılık yapmam için ısrar etmeye başladı. Defalarca eve telefon etti. Hepsinde 'İltifatınız için teşekkür ederim, iki oğlum var, dekoratörüm, profesyonel anlamda müziğe hayatımda yer yok' deyip geri çevirdim. Nasıl şarkıcı olabilirdim ki? İlkokulda biraz piyano çalmıştım, tüm müzik bilgim buydu. Nota bile okuyamıyordum.

Sizi nasıl ikna etti?

- Ayda bir arıyordu. Sonunda arkadaşlarım espri yapmaya, niyetinin farklı olduğunu söylemeye başlamıştı. Birinci yılın sonunda, yüzyüze görüşelim, eğer yine reddederseniz bir daha aramayacağım, dedi. Geldi ve dünyanın en bencil insanlarından biri olduğumu söyledi. Sesimi, şarkılarımı kendime sakladığım için suç işlediğimi iddia etti. Türk terbiyesiyle büyümüşüm, bizde bencillik büyük ayıp; böyle öğrenmişim. Çok mahcup oldum. Denemek üzere önerisini kabul ettim. Bir demo albüm kaydettik. Grafik tasarımını ben yaptım, kapağına Boğaziçi'nde çocukluk resmimi koydum. 1997'de Fransa'ya MIDEM'e gönderildi. Üç ay hiç ses çıkmadı.

Şarkıcılık macerasına atılmanızı aileniz nasıl karşıladı?

- Biz o kadar katı aile terbiyesiyle büyüdük ki, ortaya çıkıp şarkı söylemek bile ayıptı. Aile yemeğinde, düğünde belki, o kadar. Kimsenin ilgilenmeyeceğini, prodüktörün de bu işi unutacağını düşünüyordum.

SONY VE EMİ'DEN TEKLİF

Peki sonra...

- Üç ay sonra Avrupa'dan telefon yağmaya başladı. Önce İngiltere Sony'den aradılar. Bir besteyi satın almak istediklerini söylediler. Şaşkınlıktan 'siz radyo TV üretmiyor musunuz, besteyle ne işiniz var' diye sordum, güldüler. Sonra İspanya EMI aradı. Fransa'dan Budha Bar'ları yapan Claude Char bir şarkımı alıp Flying Carpets albümüne koydu. Yunanistan'da Ethnic 2000 albümüne bir şarkımı koydular, iyi satınca ikinci bölümüne bir şarkı istediler. İtalya'dan aradılar. Albümler yayımlanınca yolladılar. Kendimi Gypsy Kings, Madredeus, Sinead O'Connor, Deep Forest'la aynı albümde görünce düşüp bayılıyordum az kalsın. Şaka gibi. Bir koşu anneme gittim. Albümü gösterdim, bak kimle birlikte şarkı söylüyorum, dedim. 'İçlerinde bir tek seni tanıyorum, diğerleri kim' demez mi...

Albümünüz İsrail'de nasıl karşılandı?

-İlk albüm yayımlandığında bir solukta beş bin CD sattı. Bu rakam İsrail için gerçekten çok büyüktü. Birkaç ay önce ikinci albümüm yayımlandı.

Türkiye'den terör nedeniyle ayrıldığınızı (1978'de) söylüyorsunuz. Şimdi İsrail'in sokakları kan gölü oldu. Geri dönmeyi düşünmüyor musunuz?

- Biz Maçka'da İTÜ'nün hemen arkasında otururduk. İki kez kapımızın önünde gencecik insanlar öldürüldü. Bunun üzerine ailem tek evlatlarını yurtdışına göndermeye karar verdi. 17 yaşında kendimi İsrail'de, anneannemin yanında buldum. Dilini bilmediğim bu ülkede çok zorluk çektim, geri dönmek istedim. Sonra alıştım. Türkiye'ye son gelişimde geri dönme fikrimi neredeyse kafamdan sildim. Arkadaşlarımın hepsi ekonomik kriz nedeniyle çok zor günler yaşıyordu. Burada savaş, orada ekonomik kriz... En iyisi Yeni Zelanda'ya, Avustralya'ya gitmek belki...

37 yaşında keşfedilinceye kadar neler yaptınız?

- Üniversitede İngiliz, Fransız filolojisi okudum. Eşim İsrail'in büyük inşaat firmalarından birinin sahibi. O binayı yapıyor, ben de dekorasyonlarını, geçen yıla kadar. Şarkı ağır basınca bıraktım. Şimdi şan dersleri alıyorum, Avatar kursları düzenliyorum, full time annelik yapıyorum.

Türkiye'den müzikçilerle ortak çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

- Ömer Faruk Tekbilek İsrail'e gelince tanıştırıldık. Onun ve benim albümüm için kayıtlar yaptık.

Gelelim Yasmin Levy ile oluşturduğunuz ikiliye ve İstanbul konserinin programına...

- Doğduğum şehirde konser vermek hayatımın en büyük heyecanlarından biri olacak. Yasmin albümlerimi dinleyip plak firmasına başvurmuş, demosunu bana vermişlerdi. Dinleyip fikrimi söylemem için. Çok beğendim, hemen stüdyoya davet ettim. Bir albümü yayımlandı. Şimdi İsrail'de tanınan bir sanatçı.

Konser İş Kuleleri, İş Sanat 30 Mart Cumartesi, Saat: 19.30


İSTANBUL'DAKİ DOSTLARI ONU SUZAN AKMEN DİYE TANIYOR

İsmindeki büyük Z simgesi: Almanya'daki plak firmam z'yi büyütmüş. Görünce gülüp geçtim. Suzy, Suzan'ın kısaltılmışı. Asıl ismim Sultana. Soyadımız Maçoro'ydu. Babam tüm resmi belgelerde yanlış yazıldığı için Akmen'e çevirmişti. İstanbul'daki dostlarım beni Suzan Akmen ismiyle hatırlar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!