A.A
Oluşturulma Tarihi: Ocak 08, 2010 00:28
Kayıtlı tüberküloz hastalarının üçte birinin İstanbul'da olduğu bildirildi.
İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Ali İhsan Dokucu, verem hastalığını halka tanıtmak, tanısı, tedavisi ve korunma yolları hakkında bilgi vermek ve toplumu bilinçlendirmek amacıyla bu haftanın 1947 yılından beri Türkiye'de kutlandığını hatırlattı.
Yaklaşık 60 yıl önce Türkiye'de tüm ölüm nedenleri arasında ilk sırada bulunan tüberkülozun, bugün onuncu sırada yerini aldığını belirten Dokucu, 1965 yılında vereme yakalanma oranı yüzbinde 172 iken, bugün bu oranın yüzbinde 27.9'a düştüğünü kaydederek, şunları söyledi:
“İstanbul'da tüberküloz olgu hızı ise yüzbinde 50.8'dir. Verem Savaşı Dairesi Başkanlığının, 2009 Türkiye tüberküloz raporuna göre, 2007 yılında dispanserlere kayıtlı tüm tüberküloz olgu sayısı 21 bin 663, İstanbul'da ise 6 bin 392'dir. Türkiye'deki tüberküloz olgu sayısının yaklaşık üçte biri İstanbul'dadır.
2009 Kasım ayı sonu itibarıyla da İstanbul'da toplam 5 bin 675 hasta sayısı tespit edilmiştir. Bunun 432'sini önceden tedavi görmüş, ancak hastalığı yeniden nükseden hastalar, 4 bin 917'sini yeni tüberküloz hastaları ve 326'sını da başka ilden nakil gelen hastalar oluşturmaktadır.”
Verem hastalığının tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu ancak tedavinin başarısının verilen ilaçların önerilen sürede ve aksatılmadan kullanılmasına bağlı olduğunu ifade eden Dokucu, ilaçların düzenli alınmadığı ve tedavinin yarım bırakıldığı durumlarda iyileşmenin olmadığını ve toplum içinde hastanın bulaştırıcılığını sürdürdüğünü anlattı.
Dokucu, verem hastalığı oluştuğunda, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, gece terlemesi, öksürük, balgam, öksürükle kan tükürme, göğüs, sırt yan ağrısı ve nefes darlığı gibi akciğer şikayetlerinin ortaya çıkacağını belirterek, iki-üç haftadan uzun süren öksürükte veremden şüphelenmek gerektiğini söyledi.
Veremin tedavisi olmasına rağmen, dünyada en çok ölüme yol açan hastalık olarak ciddi toplumsal bir tehdit oluşturduğunu ifade eden Dokucu, bu açıdan bebeklere ikinci ayda uygulanan BCG aşısı ile korunmanın amaçlandığını, ancak hastalığın gerçek anlamda kontrol altına alınabilmesi için, erken teşhis ve etkili bir şekilde tedaviye muhtaç olunduğunu kaydetti.
LEPRA HASTANESİYLE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİ
Doç. Dr. Ali İhsan Dokucu, kapatılarak klinik yapılacağı gündemde olan Lepra Hastanesine giderek, hasta ve buradaki çalışanlarla konuştuklarını belirterek, şunları anlattı:
“3 bin civarında hastamız var. Çok ciddi bir sorun. Kronik bir hastalık. Sayısı da giderek azalıyor. Belki de önümüzdeki 15-20 yıl içinde tamamen yok edilecek. Rahmetli Türkan Saylan hocamız fedakarca çalıştı, oradaki ekip de aynı şekilde çalıştı. Bu ekibin hepsi de emekli olmak üzere. Yerine gelecek yeni yetişmiş bir ekip de yok. Yani sistem kendi kendini kapatıyor. Biz de acaba orayı tekrardan ayağa kaldırabilir miyiz, daha fedakar insanlar içimizden çıkar da bu hastalıkla mücadele eder mi diye bir proje içerisindeydik. Şu anda hastalarımızı dinledim. Hem de çalışanlarla konuştum. İlgili bir dernek var orada. Cüzzamla Savaş Derneği...”