Güncelleme Tarihi:
Beykent Üniversitesi Sosyoloji Bölümü son sınıf öğrencileri, İstanbul’daki kadınların toplu taşımada kendilerini daha güvenli hissetmelerini sağlayıcı politikalar geliştirilmesine imkân verecek bilimsel veri elde etmek amacıyla anket çalışması gerçekleştirdi.
Kadınların saatlere göre metrobüs kullanımlarını, kadınları etkileyen metrobüsteki suç unsurlarını ve alınan güvenlik önlemlerinin kadınları rahat hissettirip hissettirmediğini araştırmak için yola çıkan 6 üniversite öğrencisi, araştırmalarının sonucunda elde ettikleri bilgileri derledi.
Proje ile çarpıcı bilgilere ulaştıklarını söyleyen Seyranur Uykan (23), “Biz bu araştırmayı final ödevimiz kapsamında geliştirdik fakat daha da geliştirilmesi, farklı saatlerin de incelenmesi gerekiyor. Bu yüzden İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden ve diğer kuruluşlardan destek bekliyoruz” dedi.
“KADINLARIN EN ÇOK ENDİŞE DUYDUĞU SUÇ TÜRÜ: CİNSEL SALDIRI”
Beykent Üniversitesi Sosyoloji Bölümü son sınıf öğrencisi Cafer Furkan Latifoğlu, “Araştırmamız, kadınların metrobüs kullanımında suç korkuları ile alakalı. Günümüzde İstanbul’da günde yaklaşık 7,5 milyon kişi toplu taşıma araçlarını kullanıyor. Bunun 4 milyonunu İETT, 4 milyonun 1 milyonunu da metrobüsler üstleniyor. İstanbul’un Avrupa yakasında Beylikdüzü semtinden başlamak üzere, Anadolu yakasında Kadıköy semtine bir akış söz konusu. Bu akış bize bir çeşitlilik doğuruyor. Sosyal açıdan derinlik kazandıran bu çeşitlilik sosyal kesimleri ne kadar farklı gözden göreceğimizi ortaya çıkarıyor. Yapılan araştırmalar, herhangi bir suç konusunda mağdur olma korkusunu (suç korkusu) sosyal gruplar arasında en fazla hisseden kadınlar olduğunu gösteriyor. Bu korkular arasında kadınların en çok endişe duyduğu suç türünün de cinsel saldırı olduğu araştırmalarımız arasında ön plana çıktı” şeklinde konuştu.
“FİZİKSEL FAKTÖRLER DE KADINLARIN SUÇ KORKUSUNU ETKİLİYOR”
Araştırma da öne çıkan bir diğer önemli konunun metrobüs duraklarındaki fiziksel faktörler olduğunu belirten Latifoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Kadıköy ve Beylikdüzü çerçevesinde baktığımızda genelde kadınları benzer şeylerin korkuttuğunu görüyoruz. Araştırmamızda sıklıkla karşılaştığımız en önemli sonuçlardan biri de ekolojik anlamda oluşan veya oluşmayan durumların kadınları korkuya ittiğini görmemizdi. Örneğin duraklardaki ışıkların yetersizliği. Araştırmamızda, kadınlar akşam saatlerinde ışıklandırmanın yetersiz oluşundan dem vuruyorlar ve böyle durumlarda kendilerini daha güvensiz hissediyorlardı. Öte yandan spesifik olarak bir örnek vermem gerekirse, birçok kadından Güzelyurt durağının bekleme alanının çok dar olduğuna dair şikayetler aldık. Darlık yüzünden hareket kısıtlamasına gidildiğini bu nedenle korkularının arttığını belirttiler. Güvenlik personellerinin sayısının artmasını dile getirdiler. Var olan güvenlik görevlilerinin de yalnızca kabinlerinde oturduğunu, alana dahil olmadığını ve bu sebeple kendilerini güvende hissedemediklerini aktardılar. Bunun çözümüne dair ise bir hoparlörden verilecek müziğin rahatlatıcı etkisi olabileceğini, ışıklandırmanın artırılabileceğini, güvenlik personelinin sayısının artırılmasından ziyade etkili bir güvenlik eğitimi gerektiğinin de altını çizdiler.”
“HER 10 KADINDAN 4’Ü AKŞAM SAATLERİNDE DIŞARI ÇIKMAMAYI TERCİH EDİYOR”
Çalışmanın sayısal verilerini aktaran araştırma öğrencilerinden İzlem Mızrak (22), konuyla ilgili şöyle konuştu:
“İstanbul’daki kadınların toplu taşımada kendilerini daha iyi ve güvenli hissetmelerini sağlayıcı politikalar geliştirmesine imkân verecek bilimsel veri elde amacıyla projemizi geliştirdik. Çalışmamızın bulgularına baktığımızda her 5 kadından 2’si daha önce suça maruz kaldığını belirtti. Her 2 kadından 1’i ise suça maruz kalmaktan korku duyduğunu dile getirdi. Bu korkunun yarısı taciz ve istismar korkusu olduğunu belirtebilirim. Aynı zamanda her 2 kadından 1’isi de duraklarda suça şahit olduğunu; şahit olan her 4 kadından yalnızca 1’inin yetkili birime başvurduğu da araştırmamızda öne çıkan bulgulardan oldu. Tanık olanların tepkilerine baktığımızda yarısının tepkisiz kaldığını söyleyebiliriz. Bizim için dikkat çekici nokta ise şu olmalı; her 10 kadından 9’u güvenlik önlemlerini yetersiz görüyor. Bu çok ciddi bir oran. Bütün bunların sonucunda kendilerini kısıtlanmış gören kadınlar bunun için belirli önlemler alıyor. Her 10 kadından 4’ü akşam saatlerinde dışarı çıkmamayı tercih ediyor, geri kalanlar ise savunma dersleri almak, biber gazı taşımak ya da toplu taşımaya birisiyle binmek gibi kendilerince önlem alıyor. Kadınlar kendilerini güvensiz hissettikleri bu toplumda kısıtlanmış bir şekilde önlem alma çabasına giriyor. 18-27 yaş grubu kadınla daha çok görüşme sağlandı, demografik verilerle başladık. Kadınlar, akşam ve gece saatlerinde daha çok korku duyduklarını dile getirdi. Fakat sabah saatlerinde de korku duyan bir kısım da vardı. Sabah saatlerinde korku duyanların yaş sıkalasının daha yüksek olduğunu, genellikle 35 yaş üstü kadınların sabah saatlerinde daha çok korktuğunu söyleyebilirim.”
“DERSTE GÖRDÜKLERİMİZİ VE GÜNLÜK HAYATTA KARŞILAŞTIĞIMIZ DURUMLARI BU PROJE İLE BİRLEŞTİRDİK”
Sosyoloji son sınıf öğrencisi Miray Zekiroğlu (23) araştırma konusunun ortaya çıkış hikayesi ile ilgili “Erkek ve kadının şehri algılama biçimleri farklıdır. Bunun sebebi de kadınların erkeklere kıyasla fiziksel ya da sözlü olarak saldırılara daha çok maruz kalmalarıdır. Bu yüzden kadınlar kentte kendilerini daha güvensiz hissediyor ve suç mağduru olmaktan korku duyuyor. Bu da onların toplu taşımaya katılımlarını azaltıyor. Ödevi hazırlayan 6 kişi okula gidip gelirken metrobüsü çok kullanıyoruz. O yüzden araştırma konumuzun hayatın içinden çıkan bir konu olduğunu söyleyebiliriz. Biz metrobüs duraklarında saatlere göre farklılaşan kadın sayısını, sosyokültürel farklılık gibi durumları kendi içimizde de fark ediyor ve aldığımı dersle bunu pekiştirmiş olduk. Bu yüzden hem derste gördüklerimizi hem de günlük hayatta karşılaştığımız durumları bu proje ile birleştirmiş olduk” dedi.
Zekiroğlu, “Bölgelere baktığımızda belirli saatten sonra kadın sayılarında azalma olduğunu gördük. Beylikdüzü tarafına gidildikçe 18.15-18.20’den sonra kadınların sayısında bir azalma olurken korkularında bir değişim olmadı. Yaş olarak genç yetişkin ve 40 yaş üstü kadınlara baktığımızda korkularının daha farklı olduğunu söyleyebiliriz. Kadıköy’de olan bir kadın ile Beylikdüzü’nde olan bir kadını karşılaştırdığımızda geç saatlere doğru suç korkusuna sahip olduğunu, saatler ilerledikçe korkularının arttığını vurgulayabiliriz” ifadelerini kullandı.
“KENT İÇİ ULAŞIM POLİSİ GİBİ BİR KOLLUĞUN OLMASI GEREKİYOR”
Beykent Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nden Öğr. Üyesi Doç. Dr. Abdurrahman Yılmaz ise araştırma sonuçları kapsamında suç korkusunu önleyici ne gibi uygulamalarda bulunulabileceğine dair değerlendirmelerde bulundu. Yılmaz, alınabilecek önlemleri 5 maddede sıraladı:
“İstanbul gibi yoğun bir toplu ulaşım yolculuğunun olduğu bir kentte kent içi ulaşım polisi gibi bir kolluğun olması gerektiğini söyleyebiliriz.
“Kadınların kent içi toplu ulaşımı daha özgürce kullanabilmeleri için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 2019 yılında kabul ettiği Avrupa yerel yaşamda kadın erkek eşitliği şartı ve bu şarta bağlı olarak oluşturduğu yerel eşitlik eylem planı var. Planın iki noktasında özellikle kadınlar için kent içi ulaşımın daha güvenli hale getirilmesi ve güvenli bir kent oluşturulması belirtiliyor. Bunların başarı göstergelerinden bir tanesi bahsi geçen alanda yapılacak araştırmaların sayısıdır. Dolayısıyla gençlerin yaptığı bu araştırma İBB’nin kabul ettiği göstergenin başarıya ulaşım kriterlerinden birini de oluşturuyor.”
“Bu araştırmalardan yola çıkarak zaman ve lokasyon bazlı risk analizleri yapılması gerekiyor. Risk analizlerinden yola çıkarak nerede ve hangi zamanda tedbir alınması gerekiyor gibi konular tespit edilebilir.
“Fiziki ve çevresel faktörler de kadınların suç korkusu güvenlik algısını çok önemli bir şekilde etkiliyor. Bu kapsamda yapılan araştırmalar duraklarda alınabilecek önlemlerle ilgili bize bilgi de veriyor.
“Duraklardaki özel güvenlikler tek başına yeterli değil, durakların bağlantı noktaları da oldukça önem arz ediyor. Kollukla mülki makamlar aracılığı ile sorun bazlı kurulacak iş birliği ve farkındalık yaratılması bu anlamda kadınların kendilerini güvenli hissetmelerini olumlu etkileyecektir.”