Güncelleme Tarihi:
GÖÇ baskısını azaltmak ve düzensiz göçe karşı önlemler almak amacıyla oluşturulan ve Türkiye’nin 13 yıldır başkanlığını yürüttüğü ‘Budapeşte Süreci 6. Bakanlar Konferansı’, 46 ülke, 15 uluslararası kuruluştan bakanlar ve temsilcilerin katılımıyla İstanbul’da düzenlendi. Konferansta kabul edilen ‘İstanbul Taahhütnamesi’nde, göçmenlere karşı ayrımcılık, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile mücadele etmek ilkeleri benimsenirken, ‘geçtiğimiz yıllardaki önemli göç akışlarını yönetme konusunda çözüm bulmaya yönelik yapıcı rolleri için’ Türkiye takdir edildi.
KÜLTÜRÜMÜZÜ BOZUYORLAR
Avrupa Birliği ile Macaristan arasında mülteci gerginliği, konferansa da yansıdı. Göçmen karşıtı politikalarıyla bilinen Macaristan’ın Dışişleri Bakanı Peter Szijjarto, 2015’teki göçmen krizine atıfta bulunarak, “400 bine yakın göçmen düzensiz bir şekilde Macaristan’a girdi ve sorunlara neden oldular. Biz böyle bir süreci tekrar istemiyoruz. Evlerini terk eden insanlar hem kendilerini hem de gittikleri yerlerde sorunlara yol açıyorlar. Bunun sonuçlarını birçok Avrupa ülkesinde güvenlik alanında yaşayan sorunlarla gördük” dedi. Szijjarto, “Göçmenler kültürümüzü bozuyor, göçmenlik bir insan hakkı değildir” diyerek konferansta kabul edilen İstanbul taahhütleri ve eylem planını imzalamayacaklarını söyledi.
TÜRKİYE’NİN CÖMERT EV SAHİPLİĞİ
AB Komisyonu’nun Göç, İçişleri ve Vatandaşlıktan Sorumlu Komiseri Dimitris Avramopoulos ise bu sözlere karşılık şöyle konuştu:
“Göç meselesi küresel bir sorun haline geldi ve bu sorunla ancak işbirliği yaparak başa çıkabiliriz. Mülteci konusu, yabancı düşmanlığını körükleyen popülist politikacılar tarafından istismar edilen en üst maddelerden biri haline geldi. Mülteci kriziyle ilgili birlikte ulaşmış olduğumuz önemli sonuçların üzerine yenilerini inşa edebiliriz. Bunlardan birincisi, 2016’da imzalamış olduğumuz AB- Türkiye Deklerasyonu’dur. 2015’te günde 14 binden fazla kişinin Ege Denizi üzerinden AB’ye geçtiği günleri hatırlıyorum. İdare edilemez bir durumdu. Bu işbirliğinin esas niteliği, düzenli geçişlerin sayısının düşürülmesinde değil, yaklaşık 4 milyon mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye’nin cömert evsahipliğinde yatıyor. Bu konuda Türkiye’nin yaptıklarını anlatmaya kelimeler yetmez. Türkiye’yle birlikte, en önemli şeyleri yerine getirdik. Göçmenlerin hayatını kurtardık, mültecilerin hayatını koruduk, insan kaçakçılarıyla etkili bir şekilde mücadele ettik. Hiç bir ülke bu krizle tek başına mücadele edemez. Bu yolu seçen ülkelerin sonu izolasyon olur.”
MÜLTECİ HAKLARINA İSTANBUL KORUMASI
İstanbul Taahhütnamesi’nin başlıca maddeleri şöyle:
- Statülerine bakılmaksızın tüm göçmenlerin, sığınmacıların ve mültecilerin insan hakları ve temel özgürlükleri ile koruma ihtiyacı içinde olan kişiler, refakatsiz çocuklar ve ailelerinden ayrılmış çocukların hakları korunur. Çocuğun yüksek yararına özel önem verilecektir.
- Düzensiz göçü önleme ve düzensiz göçle mücadele etme, düzensiz göçmenlerin geri dönüş ve geri kabul edilmelerini kolaylaştırma ve göçmen kaçakçılığına karışan suç şebekeleri ile mücadele etmek,
- Yasal göç ve hareketliliğe yönelik koşulları daha iyi düzenlemek ve geliştirmek,
- Göçmenlerin entegrasyonunu desteklemek ve ayrımcılık, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile mücadele etmek,
- Hem göçün kaynaklandığı ülkede hem de varış ülkesinde göçün kalkınma üzerindeki olumlu etkilerini güçlendirmek,
- İnsan ticaretini önlemek ve mücadele etmek,
- Uluslararası standartlar uyarınca mültecilerin haklarına saygı göstermeyi teşvik etmek.
TÜRKİYE’DEKİ SAYI AB’DEN DAHA FAZLA
- Toplantıya katılan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, göçün Avrupa siyasetini tehdit ettiğini belirterek, “500 milyonluk AB’den daha fazla göçmen barındırıyoruz. Avrupa’nın göçmenler konusunda daha cesur olabileceğine inanıyorum” dedi. Soylu, 2016 başında Türkiye’de 422 bin, bugün ise 900 bin göçmen ikâmeti olduğunu söyledi. Soylu, “Türkiye dünyaya önerilerde bulunurken düzenli göç ile düzensiz göç regülasyonunun nasıl yapılabileceğini göstermektedir” dedi.