Güncelleme Tarihi:
Depremler
İstanbul'un kaderinde yazılı büyük feláketlerden biri de depremdir. Fetih'ten önce 358'de olan büyük deprem ve 447 yılı Ocak ayının 26. günü olan depremde, İstanbul surlarının büyük kısmı yıkılmış, elliyedi kule ve bir kısım abide harab olmuştur. 487'de olan depremde İmparatoriçe Teodora'nın heykeli de yıkılmış, 527'deki depremde ise, bir çok binalar yıkılmış, bir çok can kaybına sebep olmuş, bu arada; Patrik de Saray'ın enkazı altında kalarak can vermiştir. 558'deki depremde de Ayasofya'nın kubbesi çökmüştür.
Bizans devrindeki depremlerin 20'yi aştığı kaydedilmiştir. Hepsi de büyük hasara sebebiyet vermiştir. 611, 732, 740, 860, 869, 986, 1010, 1034, 1037, 1064, 1086, 1296, 1305, 1344 yıllarında olan depremler, İstanbul'da büyük zararlara, mal ve can kaybına sebep olmuştur.
Depremler, fetihten sonra da devam etmiş, 1509 yılında olan depremde, bir çok cami'in kubbeleri çatlamış, mináreleri yıkılmıştır. Bu depremde Fatih Camiinin iç avlu kubbelerinden bir çoğu ile, surların Topkapı civarındaki kısmı yıkılmıştır. 1698,1712, 1718, 1727, 1729, 1763, yıllarında husule gelen depremlerde de büyük zararlar olmuş; 1769 yılı Mayıs ayının onbirinci ve Kurban Bayramı'nın üçüncü günü, iki dakika süren şiddetli depremde, Sultan Selim, Süleymaniye, Şehzáde, Nur-u Osmániye Camileri ile Ayasofya ve Yeni Cami hasara uğramış, ayrıca; bir çok mahallede evler yıkılmıştır. 1894 depremi, aralıklarla bir aydan fazla sürmüş, bu depremlerde büyük çarşının bir kısmı yıkılmış, bir kısım camiler ve hamamlar da zarar görmüştür.
Mehmet Halid Bayrı ‘‘İstanbul Folkloru’’ adlı kitabında; İstanbul'da olan depremleri anlatırken 1894 yılında husule gelen depremde, henüz yeni evlenmiş olan annesinin acı anılarını da anlatarak bu depremde ölenlerin sayısının binleri aştığını, deprem devam ettiği sürece İstanbul halkının sokaklarda, meydanlarda, kırlarda yattığını kaydetmiştir. İstanbul'da umumi hayat áhengini kaybetmiş, herkes can kaygusuna düşmüştür.
Ben de hatırlarım, 13-14 yaşlarında iken, Safranbolu'da (1920) şiddetli bir deprem, bir hafta aralıklı olarak sürmüş, döşekleri bahçeye serip dışarda yatmıştık. Gece yarısı yavaşça kalkarak, annemin döşeğinin altına elimi sokup sallayarak uyandırdığımda, onun ‘‘Eşhedüenláiláheilállah’’ diye şehádet getirerek yataktan fırladığını hiç unutmam.
Osman Cemal Kaygılı, 1894 depremine ait, Deli Hakkı adında bir halk ozanının uzun bir destanından bahsetmişse de bu destanı bulamamıştır. (...)
(Türk İstanbul. Yayına Hazırlayan: Süleyman Şenel. İBBKİDBY. 1997)