Güncelleme Tarihi:
İstanbul’da düzenlenen ve 80’den fazla ülke ile uluslararası kuruluşun temsilci gönderdiği toplantılara iki önemli konu damgasını vurdu.
Bunlardan ilki BM-Arap Birliği Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın hazırladığı ve Suriye’nin de kabul ettiği barış planının geleceği, diğeri de SUK’un meşru temsilci olarak kabul edilmesi.
TOPLANTIDAN KARELER / FOTO GALERİ
Bu toplantıya gelirken, Suriye’de muhalif gruplar arasındaki bölünmenin yarattığı hasarı uluslararası destekle aşmayı planlayan SUK, bu hedefine büyük oranda ulaştı. Sonuç bildirgesinin yazımı konusunda en fazla çaba harcanan 10’uncu maddesinde, “Dostlar Grubu, Suriye Ulusal Konseyi, tüm Suriyelilerin meşru temsilcilerinden birisi ve Suriye muhalefet gruplarının altında toplandığı şemsiye kuruluş olarak tanımıştır” denildi.
Ayrıca SUK’un uluslararası toplumun muhaliflerle temasında “lider muhatap” olduğu vurgulandı. Bu ifadede en önemli kısım SUK’un “meşru temsilci” değil, “meşru temsilcilerden biri” olarak tanınmış olması.
SUK, bu toplantıda Suriye halkının tek meşru temsilcisi olarak kabul edilmeyi hedefliyordu. Ancak bazı ülkelerin SUK’u tek temsilci olarak kabul etmesine itiraz etmesi üzerine sonuç bildirgesinde yukarıdaki gibi bir formül bulundu. Bununla birlikte diplomatik kaynaklar, 10’uncu maddenin “pratikte SUK’u tek temsilci” olarak görüldüğü anlamına geldiğine işaret ediyor.
SUK'un tek temsilci olarak tanınması, Esad rejiminin uluslararası alanda tüm meşruiyetini kaybettiği anlamına gelecek.
MUHALEFETTE BÜTÜNLÜK SORUNU
Suriye Ulusal Konseyi (SUK), Suriye'deki muhalif hareketin en bilinen kuruluşu. Ancak Suriye'de farklı isimlerle, farklı kesimleri de temsil eden başka muhalif örgütlenmeler de mevcut.
SUK'un resmen Suriye halkının temsilcisi olarak tanımlanması meselesinde esas sıkıntı Suriye muhalefetinin parçalı bir yapıya sahip olmasından kaynaklanıyor.
Ayrıca, SUK'un Müslüman Kardeşler gibi İslami siyasi hareketlerin etkisi altında olması da SUK'la ilgili bazı ülkelerin kaygılarını artıran bir diğer gelişme.
MUHALEFET BİR ARAYA GETİRİLMEK İSTENİYOR
İstanbul’daki temaslarda öne çıkan bir diğer gelişme de başta ABD olmak üzere bazı ülkelerin Suriyeli muhalifleri biraraya toplamak için gösterdikleri çaba oldu. ABD, SUK'un kendisini daha şeffaf bir hale getirmesini ve azınlıkları da kapsayacak bir yapıya dönüşmeye açık olmasını istiyor.
ABD'li bir diplomat, toplantılar sırasında yaptığı değerlendirmede, Washington'ın Suriye muhalefetinin SUK dışında kalan kesimleriyle birlikte en azından "tüm vatandaşların ve tüm toplulukların haklarını koruyan özgür, demokratik ve çoğulcu bir Suriye vizyonunun" etrafında bir araya geleceğini umduğunu söyledi.
ANNAN İÇİN TAKVİM
İstanbul'daki görüşmelerde BM Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın hazırlamış olduğu ve Güvenlik Konseyi'nin de desteklediği planla ilgili süreç de ele alınıyor.
Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın askeri operasyonları sona erdirme sözünü tutmadığını ifade ederken, Clinton da benzer bir değerlendirme yaparak Esad'a siyasi geçiş sürecini başlatma çağrısı yaptı.
Annan planının masada olması da SUK'un meşru temsilci olarak tanınmasını engelleyen bir diğer neden. Zira Batılı devletler Esad yönetiminin de kabul ettiği bir plana şans tanımak istiyor.
Bu nedenle de İstanbul'dan Annan planının uygulanması için bir son tarih yerine bir takvimin belirlenmesi yönünde bir görüş birliği çıktı.
Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppé de Annan'ın yarın BM Güvenlik Konseyi'nde yapacağı değerlendirmenin önümüzdeki döneme ilişkin netleşme sağlayacağını söyledi.
MEŞRU MÜDAFAA
İstanbul toplantısından muhalif gruplara silah yardımı yapmak için somut bir karar çıkmadı. Bununla birlikte Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da açılış konuşmasında belirttiği gibi halkın kendini savunma hakkı sonuç bildirgesinde tanınmış oldu.
Bildirgenin 12’nci maddesinde, “Grup, Suriye halkının kendini korumak için alacağı meşru önlemlere desteğini ifade eder” denildi.
Ayrıca bir Yaptırım Çalışma Grubu kurulmasına ve Suriye rejimine yönelik yaptırımların bu grup üzerinden izlenmesine karar verildi. Bu grubun da ilk toplantısının Nisan ayında Fransa’da yapılması öngörülüyor.