Oluşturulma Tarihi: Eylül 03, 2007 00:00
Ünlü sinema oyuncusu Bo Derek, İstanbul’a geldi geçtiğimiz günlerde ve "Yazık, güzel kentiniz sular altında kalacak, Boğaz’da sular yükselip şehri kaplayacak" dedi.
Biz kendisinin seksi pozlarıyla ilgili olduğumuz için üzerinde bile durmadık bunun. Ama maalesef Bo Derek haklı. Küresel ısınma, sadece İstanbul’u değil, dünyayı tehdit ediyor. Sulak alanlar birbiri ardından kuruyor, barajlardaki su seviyesi düşüyor, zirvelerdeki binlerce yıllık buzullar hızla eriyor. Hayvan ve bitki türlerinde yok oluş, yeni salgın hastalıklar ve kitlesel ölümler de kapıda. Önceleri pek ciddiye almadığımız, hatta "çevrecilerin kuruntusu" gözüyle baktığımız küresel ısınma, yeni ve büyük bir tehdit unsuru olarak karşımızda.
"Huzurunuzda Konya Çölü. Daha ayrıntıda Konya’ya bağlı Karapınar Çölü. Karapınar 2 bin 675 kilometrekarelik bir ilçe. 42 bin nüfusu var. Çölleşme, beraberinde göçü getiriyor. İnsanlar çölleşme yüzünden evlerini, barklarını bırakıyor. Artık çöl bitkileri yetişiyor. Artık kum fırtınaları birbirini izliyor. Şehirlerarası karayolunu etkileyecek ölçüde kum fırtınaları var.
Ayrıca göllerin kurumasıyla birlikte, tabandaki kumullar yüzeye çıkıyor. Buna yanlış tarım araçlarının kullanımı ekleniyor. Hayvanların yem olarak kullanmadığı bitkilerin, halk tarafından yakacak amacıyla kökünden sökülmesi ekleniyor. Şiddetli rüzgár eşliğinde, yıllık yağış oranının çok düşük kalması ekleniyor..."
Prof. Dr. Celál Şengör çiziyor pek de parlak olmayan bu tabloyu. Evet, parlak değil ama yine de iyimser sayılır. Çünkü, Prof. Şengör’ün sel baskınlarıyla, tsunamiyle, kıtlıkla ilgili görüşlerini henüz aktarmadık size. Oysa, şöyle bir başımızı çevirip etrafa bakmak bile manzaranın vehametini ortaya koyacak nitelikte:
Ernest Hemingway’in o güzelim romanına adını veren Klimanjaro’nun karları eriyor. Bizim Cilo Dağları’ndaki buzullar da eriyor. Dünyanın akciğerleri gözüyle bakılan Amazon ormanları yakında çöl, yanlış duymadınız çöl oluyor. Kutup ve dağlardaki buzulların erimesi sonucunda deniz suyu yükseliyor. Deniz suyunun yükselmesiyle birlikte, başta İngiltere olmak üzere okyanuslardaki pek çok ada sulara gömülüyor. İspanya, İtalya, Güney Fransa, bütün bir Kuzey Afrika yükselen suların istilasına uğruyor.
FELAKETİN ORTASINDA
Türkiye ise bütün bu olup biteni uzaktan heyecanlı bir
film gibi izliyor sanıyorsanız fena halde yanılıyorsunuz. Türkiye, altı çizilen bu tehlikelerin uzağında filan değil, tam ortasında.
Ama umursayan insan sayısı bir elin parmaklarını bile geçmiyor.
Öyle ki, çok değil, önceki hafta İstanbul’a gelen ve ABD Dışişleri Bakanlığı Özel Temsilciliği görevi de yapan ünlü sinema oyuncusu Bo Derek, "Çevre felaketi İstanbul’u da bekliyor. Bir gün Boğaz’daki sular yükselip şehri kaplayacak" dedi, ama kendisinin at üzerindeki meşhur pozu kadar ilgi çekmedi.
EKOFAŞİST BİLE DEDİLER
Sadece Türkiye’ye özgü bir davranış kalıbı değil bu. Dünyanın pek çok yerinde halk benzer bir tavır sergiliyor. Söz gelişi BBC tarafından, üstelik İngiltere seller altındayken yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre, görüşlerine başvurulan kişilerin büyük çoğunluğu, küresel iklim krizinden değil, sokaklardaki köpek pisliklerinden veya duvar yazılarından şikayetçi olmuş (Küresel Isınma ve İklim Krizi, Ömer Madra, Agora Kitaplığı, s. 268)
İngiltere, ülke tarihinin gördüğü en büyük sel felaketi altındayken söyleniyor bu sözler.
Yöneticiler de pek farklı değil doğrusu.
İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Miktat Kadıoğlu’nun aktardığına göre, Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus, "küresel iklim değişimini çok önemseyen çevrecilerin ekonomi için komünizm kadar tehlikeli olduğunu" ilan ediyor hiç çekinmeden.
Rusya Devlet Başkanı Putin, "Pahalı kürklerden kurtulacağız" diye espri yaparken, Alman politikacılar, "Nihayet güneş yüzü gördük" diye sevinebiliyorlar.
Sadece o da değil, çevre ve küresel iklim değişimi sorununu gündeme getirenler, dünyada ve Türkiye’de "radikal çevreci" veya "ekofaşist" ya da "çevre emperyalisti" olarak nitelendirildi bugüne kadar.
Karadeniz 1 metreden fazla yükselebilir
TEMA Vakfı’nın verilerine göre, Akşehir Gölü kurudu, Tuz Gölü’nün alanı yarıya düştü. Van Gölü küçülüyor. Meke, Seyfe, Bafa ve Beyşehir gölleri sizlere ömür. Sultansazlığı, deyim yerindeyse "Paşa Yazlığı" artık! Gazetemizde yayımlanan bir haberin başlığı, durumu zarif bir biçimde özetliyor: "Göller Bölgesi, ’çöller bölgesi’ oluyor."
Susuzluk tehlikesi İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerin kapılarına dayandı.
Sel felaketleri ve su baskınları da kapıda. Prof. Miktat Kadıoğlu, "Örneğin Karadeniz’de 2100 yılına kadar sular 50 ila 60 santim yüksebilecek. Ukraynalıların hesabına göre 1.5 metre yükselebilir" diyor ve devam ediyor: "Yapımı 20 yılda tamamlanan, 4.5 milyar dolara mal olan Karadeniz sahil yolu, plansız hesapsız yapılmış. Sular yükselir mi? Kıyılarda erozyon olur mu? Kimsenin aklına gelmedi?"
YARIN HASTALIKLAR, SICAKTAN ÖLÜMLER...