Güncelleme Tarihi:
Durmuş Anuçin, Ergenekon soruşturma kapsamında Savcı Zekeriya Öz tarafından da sorgulanmıştı. Anuçin 5 kişiyi öldürmek suçundan yargılandığı davada daha önce verdiği ifadesinde şunları söylemişti; "Türkiye'de gündemi değiştirecek bazı olaylarım var. Ankara'da Dr. Necip Hablemitoğlu'nu bizzat ben öldürdüm. Daha sonraki duruşmalarda öldürme sebebimi, aldığım parayı, silahların yerini belgeleriyle birlikte mahkemeye sunacağım" Hablemitoğlu cinayetini, 1986 yılında İmralı Cezaevi'nden tanıdığı ve İzmir'de 'baba' olarak bilinen İbrahim Çiftçi ile gerçekleştirdiğini iddia eden Durmuş Anucin, "Ancak cinayet esnasında Çiftçi yanımda değildi. Ankara'ya kadar gelmişti. Beni kullananlar, beni yakalatmasını da başardılar. Parayı bilerek İstanbul'daki bankaya gönderip beni yakalattılar" diye konuşmuştu.
İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede; eylemlerinin bir kısmını para, bir kısmını da zevk için gerçekleştirdiği öne sürülen Durmuş Anuçin'in, "5 kişiyi öldürmek" suçundan 5 kez müebbet ağır hapis, ayrıca "çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek", "4 kez gasp", "4 kez oto hırsızlığı yapmak", "3 kişiyi kaçırmak", "5 kez silahlı tehdit" ve "sahte ehliyet kullanmak" suçlarından da 109 ile 210 yıl arasında ağır hapis cezasına çarptırılması isteniyor.
DHKP/C DAVASINA DA BAKIYOR
DHKP-C'nin İstanbul'un bazı semtlerinde başlattığı "Fuhuşa, kumara, uyuşturucuya ve yozlaşmaya hayır" kampanyası çerçevesinde bazı işyerlerine baskınlar düzenleyerek, halkta sempati uyandırmak istemesine ilişkin açılan dava kapsamında 47'si tutuklu 95 sanık da 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkıyor. Terör örgütü DHKP-C'nin başlattığı bildirilen "Fuhşa, kumara, uyuşturucuya ve yozlaşmaya hayır kampanyası " nedeniyle yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan iddianamede, 3 kişinin ağırlaştırılmış müebbet, kalan 92 kişinin ise 7.5 yıldan az olmamak üzere çeşitli hapis cezalarına çarptırılmaları isteniyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, DHKP-C'nin, İstanbul'daki bazı mahallelerde, "halka şirin görünerek taraftar kazanmak ve örgütün etkinliğini artırmak" amacıyla "Fuhşa, kumara, uyuşturucuya ve yozlaşmaya hayır" adlı kampanya başlattığı belirtiliyor.
İddianamede, Yürüyüş Dergisi'nde örgüte ve eylemlerine ilişkin olumlu yazılar yazıldığı ifade edilerek, derginin 25 Haziran 2006 tarihli sayısında bu kampanyayla ilgili haber kapak yapılarak, "Yozlaşmanın önünde biz varız" başlığıyla "devletin bu suçlarla mücadele edecek otoritesi bulunmadığının" iddia edildiği kaydediliyor.İddianamede, Asuman Özcan, Hakkı Akçave Caferi Sadık Eroğlu'nun, "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek " suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması istenirken, 92 kişinin de " örgüt üyesi olmak, tehdit, adam yaralama, gasp, örgüt propagandası yapmak, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak" gibi suçlardan 7.5 yıldan başlayan çeşitli hapis cezalarına çarptırılması isteniyor.
HİZBULLAH DA VAR
Terör örgütü Hizbullah'ın sözde askeri kanat sorumlusu Hacı İnan'ın da aralarında bulunduğu 10'u tutuklu 26 sanık İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyor. Birleştirilen davaların iddianamelerinde, terör örgütü Hizbullah'ın sözde askeri kanat sorumlusu Hacı İnan, örgütün sözde İstanbul sorumlusu İlyas Kutulman ve 10 kişinin cesedinin çıkarıldığı Üsküdar'daki evin kiracısı Cevat Işıklı'nın da aralarında yer aldığı 10 sanığın, "anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak" suçundan müebbet ağır hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor. İddianamelerde, diğer sanıkların da "yasa dışı örgüt üyesi olmak" ve "yasa dışı örgüt üyelerine yardım ve yataklık etmek" suçlarından 4,5 ile 22,5 yıl arasında çeşitli ağır hapis cezalarına çarptırılmaları talep ediliyor.
ŞAMİL TAYYAR DA BU MAHKEMEDE YARGILANIYOR
Gazeteci Tuncay Özkan, yazılarında kendisini hedef gösterdiğini iddia ettiği Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar'dan şikayetçi olmasının ardından açılan dava da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülüyor. Sanık Şamil Tayyar'ın yazılarında Tuncay Özkan'ı terör örgütlerine hedef gösterdiği iddiasıyla para cezasıyla cezalandırılması isteniyor. Tayyar hakkında "Ergenekon" kitabı nedeniyle dava açılmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Ümraniye'de ele geçirilen bombalara ilişkin yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkarılan Terör Örgütü ile ilgili soruşturmada gizlilik kararı alındığı ve yayın yapma yasağı verildiği, bunun da tüm basın organlarına tebliğ edildiği anlatılıyor.
Bu sırada, Timaş Yayınları tarafından Mart 2008'de Şamil Tayyar'ın kaleme aldığı "Operasyon Ergenekon" adlı kitabın piyasaya sürüldüğü , kitapta gizlilik kararı alınmış soruşturma konusunda bazı bilgilere yer verildiğinin görülmesi üzerine soruşturma başlatıldığı belirtiliyor. Kitapta, üzerinde "gizli" kaydı bulunan ve "Ümraniye Çöplüğü" bölümü içerisinde yer alan yazı ve belge fotokopileri ile gizli belgelerin kamuoyuna duyurulduğu belirtilerek, diğer bölümlerde ise bazı şüphelilerin ifadeleri ve soruşturma içerdiğine yönelik bilgilerin yanı sıra kişi bağlantılarının anlatıldığı kaydediliyor. Kitaba ilişkin soruşturma sürerken, "Ergenekon Operasyonu" kapsamında tutuklanan ve halen Kandıra 1 No'lu F Tipi Cezaevi'nde tutuklu olan Veli Küçük, Tekirdağ F Tipi Cezaevi'nde bulunan Muzaffer Tekin ve Oktay Yıldırım'ın da şikayette bulundukları anlatılarak, bu evrakların da soruşturma dosyasına birleştirildiği ifade ediliyor.
İddianamede, Tayyar'ın "soruşturmanın gizliliğini ihlal etmek" ve "adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek" suçlarından TCK'nın 285 ile 288. maddesi uyarınca 1,5 ile 6 yıl arasında hapis cezası istemiyle yargılanması isteniyor. Şikayetçilerin "iftira" ve "hakaret" suçlarına ilişkin olarak da talepte bulundukları hatırlatılan iddianamede, bu suçlamalara ilişkin olarak Tayyar hakkında takipsizlik kararı verildiği kaydediliyor.