Güncelleme Tarihi:
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Çarşamba günü ülkesinde kendisini eleştirenleri “uluslararası ikiyüzlülük saldırısı” başlatmakla suçladı.
Netanyahu, Tel Aviv ve Kudüs’ün füze saldırılarından korunabilmesi için Filistin bölgesine uygulanan ablukanın gerekli olduğunu söyledi ve Mavi Marmara gemisinde yaşanan şiddet olaylarının suçlusunun Hamas’la bağlantılı teröristler olduğunu belirtti.
İsrail’in Gazze yardım filosunu durdurmak için yaptığı acemice girişim, İsrail’in Filistinliler ve destekçileri tarafından boykotlar uygulamaya, uluslararası izolasyona ve şiddet içermeyen İsrail karşıtı protestolara ne kadar hazırlıksız olduğunu gösterdi.
Lübnan Savaşı'ndan bu yana yükselen uluslararası alanda yükselen seslerle karşı karşıya olan İsrail'in, geçen yıl düzenlediği Gazze operasyonundan sonra maruz kaldığı eleştiriler hepsinden büyük oldu.
İsrail müttefiklerinin Filistinlilerle barış gibi birçok stratejik meselede baskısını hissederken, Birleşmiş Milletler (BM) de Tel Aviv’in nükleer programına yönelik denetimi ve bölgede nükleer silahların yasaklanmasını kabul etmesi için baskısını artırıyor.
İSRAİL KARŞITI AKIM BÜYÜYOR
İsrail'in meşruiyetine karşı hareketleri takip etmek ve bunlarla mücadele etmekle sorumlu İsrailli bir yetkili, “Bildiğimizden daha radikal İsrail karşıtı ideolojilerin, kabul edilir akımlara dönüştüğüne yönelik bir korku” olduğunu belirtti. Yetkili, geçmişteki gibi akıllıca tartışmaların kalmadığını, insanların yaşananları insan hakları kapsamında “kimin haklı kimin haksız” tartışması içeren bir totem konusu gibi düşünmeye yöneltildiğini belirtti.
Tel Aviv merkezli düşünce kuruluşu Reut Institute, yayımladığı raporda İsrail’in yasallığını bozma çabalarının çoktan stratejik önem kazandığı ve daimi bir tehdide dönüşebileceği uyarısını yaptı. Kuruluş, yaşanan baskılardan dolayı İsrail’in tehdit kabul edilen unsurlara müdahale özgürlüğünün daraldığını belirtti.
Raporda, İsrailli liderler küresel eleştirileri püskürtmek için “tutarlı kavramsal tepkiye” sahip olmamakla eleştirirken, ordunun İsrail’in tümünden tek başına sorumlu olduğu doktrini ile geçmişte uluslararası opsiyonun çevresel güvenlik meselesi olarak görüldüğü de hatırlatıldı.
İsrailli analistler ise filo operasyonunun ülkenin güçlü rakiplerini caydırma gücünü baltaladığı görüşünde. İsrail’in en seçkin komando biriminin İsrail kıyıları açıklarında bir operasyonu yürütememesi, İran’ın binlerce kilometre ötedeki nükleer tesislerine karşı yapılması düşünülebilecek operasyonları soru işaretleri içinde bıraktı.
ABD-AB İLİŞKİLERİ GERİLİYOR
Pazartesi günü yaşanan çatışma öncesinde, İsrail, Obama yönetiminin sert çizgisinin diğer ülkelere aynısını yapma konusunda örnek olmakla eleştirdi. Bir yetkili, “ABD çizgiyi çekiyor ve diğer ülkeler bu çizginin üzerinde sıraya giriyorlar” derken, ABD tek isteğinin İsrail’in ulusal güvenliğinin güçlendirilmesi ve bir Filistin devleti kurulması olduğunu dile getirdi.
İsrailli yetkililer Avrupa Birliği’nin (AB) ABD’ye göre daha Filistin yanlısı bir tutum benimsemesinden endişeliyken, Obama yönetiminin Netanyahu’ya yönelik eleştirilerle Avrupa ülkelerine daha fazla baskı uygulamaları için yeşil ışık yaktığını düşünüyor.
İSRAİL’İ ÖFKELENDİREN TASLAK
Geçtiğimiz aylarda ABD ve AB resmi olarak iki yıl içinde bağımsız Filistin Devleti oluşturulması için Filistin Yönetimi’nin çizdiği takvimi kabul etti. Nisan ayında ise Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’ne sunulması için hazırlanan Arap-İsrail çatışmasına yönelik AB bildirisi taslağında, ABD ve AB bir barış anlaşmasının şartlarını ele almayı planlıyordu. Ancak İsrail bu tür bir tutumu tamamen reddetti.
Taslağa göre Ortadoğu Dörtlüsü (ABD, AB, Rusya ve BM), barış görüşmeleri ertelenirse “son hamle teklifleri” sunabilecek, hatta görüşmeler başarısız olursa 1967 sınırları çerçevesinde bir Filistin Devleti kurulması hakkına sahip olabilecekti.
Süreçte yer alan diplomatlara göre bu madde bildiriden çıkartıldı ancak Netanyahu hükümeti yine de AB taslağı konusunda alarma geçti. Avrupa Komisyonu sözcülerinden biri ise konu hakkında yorum yapmadı.
ABD ve İsrail arasındaki gerginlik, son aylarda yaşanan diplomatik bozukluklardan kaynaklanıyor. BM’nin yayınladığı Goldstone Raporu, İsrail ve Hamas’ı Gazze Savaşı’nda işlenen savaş ve insanlık suçlarından dolayı eleştirmişti. İsrail raporu göz ardı etmiş ve taraflı bulmuştu.
O günlerden bu yana AB ve Ortadoğu Dörtlüsü konumlarını sertleştirirken, Kudüs’ün gelecekte kurulacak Filistin Devleti için başkent olarak kabul ettiklerini ilk kez açıkça duyurdu.