İsrail sarı kekini 1963'te Arjantin'den almış

Güncelleme Tarihi:

İsrail sarı kekini 1963te Arjantinden almış
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 02, 2013 13:45

Tam bir muammadır. Ortadoğu'da İsrail'in nükleer güce sahip olan tek ülke olduğunu herkes bilir ama "nasıl" kısmı hep fludur. O da yavaş yavaş ortaya çıkıyor işte... Çünkü dün yayınlanan yeni belgelere göre meğer 1963'te sarı keki Arjantin'den almışlar.

George Washington Üniversitesi'nden Ulusal Güvenlik Arşivi'nin başındaki sevgili dostum Nate Jones'la bir gün Foggy Bottom metro istasyonunun karşısındaki Circa'da bir akşam üzeri oturup bira içiyorduk.


Ben Dışişleri brifinginden çıkmıştım...
O da ofiste rutin Bilgi Edinme Yasası dilekçelerini tamamlamıştı.
Benim Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı'na yazacağım bilgi edinme dilekçelerinin hukuki çerçevesini konuşuyorduk.
"Kaç tane dosya takip ediyorsun yılda" dedim bir ara.
"1000'e yakın" dedi.


Çalışma günlerini sayarsanız günde neredeyse beş dosya eder.
"Şu kentte halka senden daha fazla yeni bilgi sunan acaba kaç kişi vardır" diye takıldım.
Güldü.
"Biz baş belalarıyız dostum, işimiz bu" dedi.
Baş belası olmak.
Bir gazeteci için ne büyük bir gurur.
Ama işi bir üniversitede çalışıp hükümeti gizli tuttuğu belgeleri açıklamaya zorlayan biri için garip değil mi?
Hayır hiç de değil.


FBI'ın geçmişte ülkede yürüttüğü komünist avını, ABD-Rusya füze krizi pazarlıklarını, Kıbrıs Harekâtı öncesi Türkiye-ABD görüşmelerini şimdiye kadar hiç kimsenin vakıf olmadığı ölçüde detaylarla anlatan birini hangi hakla yadırgayabilirsiniz ki...
Hem de daha dün...
Ekibi, İran'ın nükleer programı tartışılırken, Ortadoğu'nun tek nükleer gücü İsrail'in sarı keklerine 60'larda nasıl kavuştuğunu ortaya çıkarmışklen.

 

Jones'un işi ABD'deki Bilgi Edinme Yasası'na dayanarak yazdığı dilekçelerle Amerikan kurumlarını ifşaata zorlamak.
Amerikan kamuoyuna Amerikan hükümetlerinin geçmişte yürüttüğü gizli işleri anlatmak.
Ekibinin Nükleer Silahlanma Uluslararası Tarih Projesi ve James Martin Nükleer Silahsızlanma Çalışmaları Merkezi ile ortak yürüttüğü en son proje ise İsrail'in Amerikan ishihbarat kuruluşlarının burnunun dibinde nükleer silaha nasıl kavuştuğunun öyküsü.

 

Olay Fransızların 1963'te İsraillilerin uranyum alımlarına bazı sınırlamalar getirmesiyle başlıyor.
Amerikalılar ve İngilizler bundan şüpheleniyorlar.
Ve İsraillilerin Fransızların yardımıyla Necef Çölü'nde Dimona nükleer santralini inşa etmeye başladıklarını öğreniyorlar.
İsrail'in başka kaynaklardan sarı kek alma çabası içine girebileceğini düşünüp ise alarma geçiyorlar.
Bunun ilk işaretini Kanada istihbaratı yakalıyor.
Ve İsrail'in 1964 Martı'nda bir nükleer silah yapımına başlamak için bütün önkoşulları sağladığını öğreniyor.


Biraz daha deştiklerinde...
İsrail ve Arjantin arasında bir anlaşma yapıldığını fark ediyorlar.
Fakat sorun, Amerikalılar o dönem Dimona Nükleer Santrali'ne gidip incelemeler yaptığı ve Kanada talep ettiği halde onlara bu konuda bilgi vermediği için Kanada da Arjantin bağlantısından Amerikalıları haberdar etmiyor.
Amerikalılar bir süre sonra Kanadalılarda bu bilginin olduğunu öğreniyorlar.
Ama Arjantin'deki Amerikan misyonundan somut bir doğrulama gelinceye kadar ona da güvenmiyorlar.


Sonunda durum anlaşılıyor.
Ve İsrail'in herkesi atlatıp Arjantin'den nükleer silah yapımında kullanılmak üzere sarı kek aldığı teyit ediliyor.
Sonra?
Sonra Arjantin'e baskı yapıyor ABD.
1964'te İsrail'e satışlara sınırlama getirmesini istiyor.
Olmuyor.
1965 Martı'nda da Dimona'yı ziyaret ediyorlar yine.


Sarı kekleri soruyorlar.
Ama İsrailliler bunun yüksek düzey yetkililerin alanına girdiğini söyleyip işbirliğini yine reddediyorlar.
O sırada İngilizler bir hesap yapıyor ki, İsrail'in 20 ay içinde nükleer silaha kavuşacağı ortaya çıkıyor.
Sonuçta...
Kanadalılar, Amerikalılar, İngilizler, Fransızlar derken İsrail herkesin burnunun dibinde nükleer silaha kavuşuyor.
Bugün Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın arşivlerinde duran belgelere göre İsrail sadece 1963-64'te Arjantin'den gizlice 80-100 ton sarı kek alıyor.

 

Ne dediniz?
İran'ın nükleer programı mı?
Yapamaz mı?
Tamam yapamaz elbette...
Bütün tesislerini denetime açmak zorunda elbette.
Ama söyler misiniz, öbür taraftakine ne diyeceksiniz?..
Hekesi atlatıp başardığı için kazanılmış hak mı?..

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!