Güncelleme Tarihi:
Böyle bir sorunun sorulabilmesi bile bölgenin ne kadar kolay tahrik olabileceğini, Araplarla İsraillilerin karşılıklı güvensizliğini gösteriyor. Lübnan’ın güney sınırında önceden adı bile bilinmeyen Addaiseh köyü dün kana bulandı; üç Lübnanlı asker, bir İsrailli komutan ve bir Lübnanlı gazetecinin kanı.
Top atışlarının, İsrail helikopterlerinin füze saldırılarının, Lübnan’ın taramalı tüfeklerinin ve şarapnel ateşlerinin ardından, Birleşmiş Milletler her iki tarafa da “itidalli davranma” çağrısı yaptı ve savaş, İspanyol ve Malezyalı barış gücü askerlerinin gözü önünde sona erdi.
BM’nin çağrısı Beyrut’taki üçlü Arap zirvesinin, Ürdün, İsrail ve Mısır sınırındaki esrarengiz füze saldırılarının, BM’nin başlattığı Refik Hariri suikastıyla ilgili soruşturmanın Lübnan Hizbullah’ı tarafından bir “İsrail projesi” olarak tanımlanmasının ve Pazartesi günü Lübnan telefon şirketinde yeni bir İsrailli ajan keşfedilmesinin ardından yaşandı.
2000 yılında BM, Balfour Deklarasyonu’nun ardından "Fransız mandasındaki Lübnan toprakları" ve "İngiliz mandasındaki Filistin toprakları" olarak tanınan bölgeler arasındaki sınırın üzerinden bir “Mavi Hat” geçirdi. Lübnanlılara göre hattın ardında İsraillilerin dikenli teller, elektrik verilmiş kablolar ve ayak izlerini takip etmeye yarayan kumlu yollardan oluşturduğu “teknik çit” yer alıyor. Dolayısıyla dün Lübnan askerleri, İsrail askerlerinin vincini çit yakınlarında gördüklerinde, İsraillilere geri çekilmelerini söylediler.
Vincin kolu “teknik çit”i aştığı anda (burada bir parantez açıp “Mavi Hat”tın tam olarak çitin hizasında olmadığını hatırlatmak gerek) Lübnanlı askerler havaya ateş açtı. Ama, Lübnanlıların ifadelerine göre, karşılığında İsrailliler havaya değil, üzerlerine ateş etti.
Lübnan ordusunun 264 nükleer füze sahibi İsrail’e saldırması boyunu aşan bir girişim olur. Ancak İsrail ordusunun dünyanın en küçük ülkelerinden birinin ordusuna saldırması resmen gülünç.
Bu arada El Ahbar gazetesinin yerel muhabiri Asaf Ebu Rahal, olayın haberini yapmak için Addaiseh’ye gitti. Bir süre sonra bir İsrail helikopteri Lübnan’ın zırhlı araçlarından biri üzerine bir füze attı; üç asker ve bir gazeteci hayatını kaybetti.
Lübnanlı askerler Beyrut’tan gelen emirler üzerine, ateşe karşılık vererek İsrailli bir üst düzey komutanı öldürdü. Çatışmalara katılmayan Hizbullah, İsrail teyit etmeden beş saat önce komutanın ölümünü duyurdu. Hizbullah’ın elindeki bilgilerin cep telefonu kullanan bir İsrail askerinden geldiği belirtildi. Haber Hizbullah’a ait Al Manar kanalının manşet haberiydi.
Bütün öğleden sonra, İsrailliler ve Lübnanlılar karşılıklı tacizlerini sürdürdü. İsrail her şeyin bir yanlış anlaşılmadan ibaret olduğunu söyledi. Lübnan Başbakanı Saad Hariri telefonda Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’le “İsrail’in Lübnan’ın bağımsızlığını ihlal etmesini” kınayan bir konuşma yaparken, Tel Aviv, meseleyi BM Güvenlik Konseyi’ne götüreceğini açıkladı.
Bir sözcü “İsrail, Lübnan hükümetini bu ciddi olayın sorumlusu olarak görmekte ve şiddet olaylarının devamı halinde sonuçları konusunda uyarı yapmaktadır” dedi. Bir ağaç yüzünden mi? Elbette, İsrailliler Hizbullah Lübnan parlamentosunda temsil edildiği için, ülkeyi 32 yılda altıncı kez yerle bir etme hedefiyle bir sonraki Hizbullah-İsrail Savaşı’nı başlatmadan önce bir “olaylar” dosyası hazırlamak istiyor.
Bütün bunlar da İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın Obama’yla yüz yüze konuşmak istediğini açıkladığı ve Uluslararası Kriz Grubu’nun (ICG) yeni İsrail-Lübnan Savaşı’nın her zamankinden kanlı olacağını açıkladığı bir sırada yaşanıyor.
Grubun raporunda sınırdaki durum “sıra dışı bir biçimde sakin ve daha önce olmadığı kadar tehlikeli” olarak nitelendirildi. ICG, 2006 krizinin siyasi nedenlerinin hala çözümlenmediğini, yeni bir savaşın geçmiştekinden daha yıkıcı olacağını belirtti.
Hizbullah dünkü çatışmalarda hiç rol almadı ama grubun lideri Sayid Hasan Nasrallah, Lübnan ordusu bir daha saldırıya uğrarsa harekete geçeceklerini söyledi ve ekledi: “Lübnan ordusunu hedef alan İsraillinin eli kesilecektir.”