Güncelleme Tarihi:
Türkiye'nin Ortadoğu Barış Süreci'ne katkı için hazırladığı Osmanlı fermanlarına dayanan barış formülüne, tarihçilerden tam destek geldi. Tarihçiler, İsrail ve Filistin'le ilgili Osmanlı fermanlarıyla, belgelerin bölgeye barış getireceğine inanıyor.
TARİHÇİLER, ‘Sultan fermanlı barış formülü’nün günümüzde işleyip işlemeyeceği konusunda, ‘Osmanlı’nın yaptığı gibi dinler ve mezhepler arasında denge kurulursa, Ortadoğu'da belli bir barış ortamı sağlanabilir'' dediler. Eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen ise karşı görüş ileri sürerek, ‘‘Bu sorunun böyle fermanlarla çözümleneceğini sanmıyorum’’ diye konuştu.
HAKEM ROLÜ OLABİLİR
Ankara Üniversitesi Tarih Profesörlerinden İlber Ortaylı, Osmanlı fermanlarını doğruladı ve her dönemde bölgede barışa hizmet ettiğini söyledi. Ortaylı, fermanların Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, 2. Abdülhamit, 2. Mahmut ve 1. Abdülmecit dönemlerinde çıkarıldığını açıkladı. Bu fermanların yalnızca Ortadoğu için çıkarılmadığını, bütün muhataralı bölgeler için ortaya konduğunu belirten Ortaylı, Türkiye'nin bu özelliği ile önemli bir statüye sahip olduğunu söyledi. Ortaylı, Türkiye Cumhuriyeti'nin Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı olduğunu savunarak, şunları söyledi:
‘‘İnsanın ana-babası kimse, çocuğunun kaderini de o tayin ediyor. Türkiye Cumhuriyeti için geçerli olan bu. Biz tarihi rolümüzden sıyrılamayız, bu mümkün değil. Yanıbaşımızda Araplarla İsrailliler kavga ediyor. Bizim bunun dışında kalmamız mümkün değil. Osmanlı fermanlarıyla o bölgeler uzun süre yönetildi. Yine bize soracaklar. Ortadoğu'da barışın sağlanmasında Türkiye belki hakem rolü oynayacak. Belki hakemliğin dışında başka bir statüsü olacak. Çok önemli bir gelişme bu.’’
HER DİNE EŞİT, DENGELİ
Tarihçi Dr. Orhan Koloğlu da şunları söyledi: ‘‘Osmanlı'nın kurduğu düzen, her dine, her mezhebe eşit ve dengeli haklar, özgürlükler tanıyan bir düzenmiş. İngiliz Dışişleri bunu bir yayınında açıklıkla dile getirdi. Bugün için, eğer hepsi politikayı bırakırlarsa bu formül yürür, aksi halde, çekişme ve çatışmalar devam edip, gider.’’
İHTİLAFLI BÖLGELER İÇİN
Osmanlı Araştırmalar Vakfı Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Sait Öztürk, Osmanlı fermanlarıyla, İmparatorluk sınırları içindeki ‘Muhataralı’’ bölgelerin tümünde barış sağlandığını belirtti. Öztürk, ‘‘Kudüs özellikle 19. Yüzyıl'da daha karışık bir durumdaydı. 19. Yüzyıl'da 2. Abdülhamit'in fermanları vardır Kudüs'e yönelik’’ dedi. Osmanlı İmparatorluğu'nun dinlere eşit mesafede yaklaştığını vurgulayan Öztürk, ‘‘2. Abdülhamit'in fermanlarında Kudüs'e dışardan Yahudiler'in gelmesi yasaklanmış ve barışın devamı istenmiştir. Osmanlı bu bölgede hep hakem rolü üstlenmiştir’’ diye konuştu.
MISIR-İSRAİL GÖRÜŞMESİ
Boğaziçi Üniversitesi profesörlerinden Mim Kemal Öke de, Osmanlı fermanlarının çatışmalı bölgelerdeki barışı tesis ettiğini savunurken, 1980'li yıllarda İsrail ve Mısır arasındaki barış görüşmelerinde bu fermanların kullanıldığını söyledi. Öke, ‘‘Bir sınır meselesi vardı, Osmanlı fermanlarında ve belgelerinde yeralan düzenlemelere bakılarak, sınır meselesi çözüldü’’ dedi. Ortadoğu Barış Süreci'nde yine Osmanlı ferman ve belgelerinin esas alınmasını son derece olumlu karşıladığını söyleyen Öke, ‘‘Kudüs'e, BM denetiminde uluslararası şehir özelliği verilsin. Kudüs meselesinin çözümü için Osmanlı belgelerine başvurmak doğru. Orası üç dinin yeri, Hz. İbrahim'in makamı’’ dedi.
BAĞIMSIZ YÖNETİCİLER OLMALI
Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ortadoğu Uzmanı Doç. Dr. Zekeriya Kurşun, 1757 fermanının esas itibariyle, İslam tarihinde ilk defa Kudüs'ün Hazreti Ömer zamanında fethi ile birlikte, orada bulunan dini liderlere verilen imtiyazların güncelleştirilmesi esasına dayandığını belirtti. Kurşun, ‘‘Osmanlı, bütün din ve mezheplerin arzu ve isteklerini dikkate alarak, kavgasız, gürültüsüz, eşit şekilde kullanmaları için bir ferman hazırlıyor. Bu uygulama, büyük ölçüde, bağımsız din ve mezhep yöneticilerinden oluşturulacak bir koordinasyon tarafından yürütülmeli’’ dedi.
DENGE, BARIŞI SAĞLAR
Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Tarih Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erhan Afyoncu da, ‘‘Osmanlı Kudüs'ü 400 yıl idare etti. Kudüs'te Osmanlı'nın yaptığı gibi, dinler ve mezhepler arasındaki denge kurulursa, belli bir barış ortamı da sağlanabilir’’ dedi.
4 asırlık tecrübeden yararlanıyoruz
DIŞİŞLERİ Bakanlığı, Ortadoğu Barışı'na yönelik yürütülen diplomatik faaliyetlerde katkısını oluştururken, Osmanlı İmparatorluğu'nun 4 asırlık tecrübesinden yararlandığını açıkladı. Açıklamada, yürütülen diplomasi sonucu ‘‘Bazı noktalarda tarafların çabalarını kolaylaştırıcı düşünceler üretildiği’’ vurgulandı.
Dışişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan yazılı açıklamada, Türkiye'nin Ortadoğu Barış Süreci'nde yürüttüğü diplomasinin esasları üzerinde geniş bir değerledirmeye yer verildi. Açıklamada, Türkiye'nin katkılarını oluştururken, ‘‘Elbette kendi 4 asırlık Filistin tecrübesine de başvurduğu’’ belirtilerek, ‘‘Ancak tarih, sadece yaklaşım yöntemleri üzerine bazı ipuçları getirebilir. Yoksa, geçmişin koşullarında başarıyla uygulanmış modellerin, günümüz gerçeklerine ayniyle aktarılması herhalde düşünülemez’’ denildi.
KATKIDAN MEMNUNLAR
Bakanlığın açıklamasının bir bölümünde şu ifadelerin yer alması da dikkat çekti:
‘‘Türkiye'nin özellikle bazı hassasiyetlerinin daha iyi anlaşılmasına şimdiden yardımcı olabildiği görülmüştür. Çözüm arayışlarını kolaylaştırıcı katkılar konusundaki yaklaşımımızdan her iki tarafın da memnun kaldığı anlaşılmaktadır. Çünkü her iki taraf da Türkiye'ye ve kamuoyuna yaptıkları son açıklamalarında güven duydukları bir ülke olarak Türkiye'ye teşekkür etmiş ve gayretlerini devam ettirmesini Türkiye'den beklediklerini belirtmiştir.’’
Türkiye'nin El-Aksa Camii ya da herhangi bir kutsal mekan için ‘Ayasofya modeli’nin önermediğinin belirtildiği açıklamada, Türkiye'nin Ortadoğu Barış Süreci'ne ivme kazandırabilecek kolaylaştırıcı katkısının, bu katkının yararlı olduğunu düşündüğü sürece devam ettireceği de kaydedildi.
Egemenlik sorunu var
DIŞİŞLERİ eski bakanlarından İlter Türkmen ise bu görüşlere karşı çıktı. Türkmen, şunları söyledi: ‘‘Bu fermanlar dinle ilgilidir. Bugün ise bir egemenlik sorunu söz konusudur. Bugün, her iki taraf, Doğu Kudüs'ün egemenliği için müzakere ediyor. Sorun, dini değil, egemenlik sorunudur. Şunu da hatırlatmak gerekir ki, BM'nin 1947 kararı ile Filistin ikiye ayrılırken, Kudüs için özel bir statü öngörüldü. Bu sorunun fermanlarla çözümleneceğini sanmıyorum.’’