İşportacılık: Günümüz kentlerinde cankurtaran meslek

Güncelleme Tarihi:

İşportacılık: Günümüz kentlerinde cankurtaran meslek
Oluşturulma Tarihi: Eylül 02, 2002 10:26

Bilindiği gibi geri kalmış tüm ülkelerin en önemli ortak özelliği tarıma dayalı bir ekonomik yapı ile hızla büyüyen nüfuslarıdır. Özellikle geleneksel tarıma dayalı toplumlarda nüfus, bu ekonomik yapının gereği olarak hızlı bir şekilde artmıştır. Ancak geleneksel usullerin terk edilmesi tıbbi yeniliklerin ölüm oranlarını hızla düşürmesi günümüzde geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde görülen nüfus patlaması probleminin oluşumuna zemin hazırlamıştır.

Nüfus patlaması dediğimiz olayın en güzel göstergesi hızlı ve düzensiz kentleşme ve bunun olumsuz sonuçlarıdır. Geleneksel yapının bozulması ile hızla artan nüfus tarımsal alanların dışına itilmekte ve bu kişiler umutlarını kentlerde aramaya zorlanmaktadırlar. Kentler ve özellikle de sanayi merkezleri kırsal alanlardan gelen çaresiz, düşük gelirli ve tarımsal üretimden başka üretim bilgisi olmayan kişilerle kalabalıklaşmaktadır. Bu kente yeni gelenler kentlerin en marjinal alanlarına yerleşmekte, oluşturdukları gecekondular her türlü sorunu toplumsal bir felaket haline dönüştürebilmektedir. 
Haberin Devamı

Kentlerin artan nüfusu istihdam alanında da büyük problemler yaratmaktadır. Ekonomik gelişmenin karşılayamayacağı miktarda insanın kentlerin emek piyasalarına katılması, ortaya kitle işsizliği denen büyük ve kronik işsizlik sorununu çıkarmıştır. Sadece kentsel iş olanaklarının arttırılması bu problemlerin aşılmasına yetmemektedir. Uzun yıllar kırsal alanda yaşamış, oranın toplumsal değerleri ve ilişkileri ile sosyalleşmiş ve tarım dışında üretim bilgisi olmayan kişilerin kentlerde oluşan yeni sanayiinin vasıfsız işgücünü dahi oluşturamayacağı açıktır. Diğer bir ifadeyle modern kentsel işlerde vasıfsız olarak çalışmak bile bazı özellikler gerektirmektedir. Bu özelliklerin başında kentli olmak, kent kültürüne aşina olmak olarak da adlandırabileceğimiz kente uyum sağlama gelmektedir.

Haberin Devamı

Kente gelen kırsal nüfus kendi sorunlarının çözümlerini kendileri üretme durumunda kalmaktadırlar. İstihdam probleminin çözümü için ise insanların kendi kendilerine yarattıkları binlerce iş gelmektedir. Aslına bakıldığında bu işlerin ekonomik anlamda gerçekten iş olup olmadığı çoğunlukla tartışmalıdır.

Kitle haberleşme araçlarının geliştiği ve televizyon gibi yurdun en ücra köşelerine kadar haber götüren araçların bulunduğu günümüzde, kentlerin yaşamak için çok da cazip olmadığı, işsizliğin ve sefaletin daha yaygın olduğu vurgulanmasına rağmen kır ile kent arasındaki göç neden devam etmektedir?

Kentlerde ücreti işlerin çok daha zor bulunduğu artık toplumdaki tüm kesimler tarafından bilinmesine rağmen neden kent hala kırsal nüfusu cezbetmektedir? Bunun nedeni artık sanayide yüksek ücretler ile iş bulma umudu olmamak gerekir. Artık kentlerde o kadar çeşitli iş vardır ki, bu işlere girmek o kadar kolaydır ki, insanlar “ne iş olsa yaparım” diyerek kentlere adeta doluşmaktadırlar. Bu işlerin yasal olup olmadığı, topluma zararlı olup olmadığı giderek önemini yitirmektedir. Üstelik bu işler zamanla yoğunluk kazanmaya ve ekonomi içinde söz sahibi olmaya başlamaktadır.

Klasik istihdam araştırmaları bu kitle hakkında fazla bir bilgi sunamamaktadır. Klasik araçlar gelişmiş ekonomi ve toplum modellerinden çıkarılmış kavramlar kullanmaktadır ve açık olarak işsiz bulunan ve iş arayanları belirlemeye yaramaktadır. Ancak modern sektörlerde iş bulma ümidini kaybedip iş aramayan, daha önce de belirttiğimiz gibi esasında bir iş olarak değerlendiremeyeceğimiz işlerde çalışanlar hakkında hiçbir bilgi sunmamaktadır. Çünkü bu kişiler işsiz değildirler, kendilerine göre bir işleri ve bir gelirleri vardır. Sorsanız çalıştıklarını söylerler, hatta bazıları  daha önce umduklarından çok daha iyi durumda olduklarını söyleyeceklerdir.

Haberin Devamı

Resmi istatistiklerde bu kişiler izlenememektedir. Hiçbir yerde bu kişilerin kayıtları bulunamamaktadır. Ancak zabıta ile başları derde girdiğinde bir kayıtları ortaya çıkmaktadır. Oysa günlük hayatta o kadar göz önündedirler ki artık kent yaşamının birer parçası gibidirler. Seyyar satıcılar, işportacılar, seyyar gıda satıcıları, ayakkabı boyacıları, jeton-bilet satıcıları, yasa dışı ticaretin son halkasını oluşturanlar ve daha binlerce çeşit iş yapanlar her gün karşılaştığımız, alıcısı olduğumuz kişilerdir.

Gelişmiş sanayileşmiş ülkelerde bu tür faaliyetlere rastlanmamaktadır. Tarihi açıdan bakıldığında günümüzün gelişmiş ülkeleri iki yüzyıl önce gelişmemiş tarım ülkeleriydi. Nüfus artışı ile birlikte feodal yapının çözülmesi insanları günümüzde gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi tarımın dışına itmişti. Sanayi devrimi ile yeni yeni ortaya çıkan ekonomik faaliyetler kente gelenler için büyük olanaklar sağlamaktaydı. Kentlerde yığılmalar ve sefalet artış sorunlar genişleyince bu kişiler  gemilere doldurularak o zaman ki sömürgelere gönderildi. Amerika, Avustralya, Güney Amerika bu duruma örnek olarak  gösterildi. Oysa günümüzde gelişmekte olan ülkelerde, kentlere yığılmış işsiz ve sorunlu nüfusun gönderilebileceği bir dördüncü dünya ülkeleri bulunmamaktadır.

Haberin Devamı

Batı toplumlarında belirli bir gelişme sonucunda artan refah bütün topluma yaygınlaştırılmıştır. “Uzun zaman gelir ve hayat seviyesi yüksekliğine alışmış bir kitlenin zaman zaman iş ve gelir noksanlığı karşısında kadere boyun eğmeyip sesini yükseltmesi” merkezi otoriteleri harekete geçirerek sorunların çözümü sağlıklı bir şekilde sağlanmıştır. Oysa uzun zamandan beri her türlü sorunu kaderi olarak bellemiş, sesini çıkarmamış, kendi sorunlarına kendi çözümler üretmiş toplumlarda ise sağlıklı yaklaşımlar oluşturulamamıştır. Bu bakımdan kentlerde seyyar satıcıların haykırmaları ile artan kentsel işsizlik problemleri arasında önemli bir bağ kurulabilir. Bir diğer bağ ise kentlerdeki gecekondu bölgelerinin gelişmesi işportacılığın gelişmesi  arasında kurulabilir. Her iki bağ da sorunların giderek  kentlerde yoğunlaştığını göstermektedir.

Haberin Devamı

Bütün bunlara rağmen çok büyük sosyal patlamalar yaşanmamaktadır? Çünkü bireysel çözümler sorunları daha da karmaşık hale getirirken sosyal krizleri de erteleyebilmektedir.

Pek çok kişi yasal engeller bulunmadığı için işini kentin sokaklarında kendi kurabilmektedir. Bu işler fazla bir sermaye ve beceri de gerektirmemektedir. Sabit bir mekan olmadığı için dükkan kirası, elektrik, su, gibi giderler de oluşmamaktadır. Yapılan işlerin bir kaydı da olmadığı için vergi konusundan da uzak kalınabilmektedir. Bu avantajlara giderek işportaya olan talebin artması da eklenince kentlerin kaldırımlarının işportacılar tarafından işgal edilmesi kaçınılmaz olmaktadır. Merkezi ve yerel otoriteler bu gelişimin önüne geçecek makro politikalar üretemediği gibi, mikro politikalar dahi ortaya konamamaktadır. Bu kitlenin giderek büyümesi, yerel yönetimler üzerinde baskılarını arttırması sorunları genişletmektedir. Merkezi otoriteler kendi üretemedikleri çözümleri bu kesimin üretmesi ve sosyal patlamalardan toplumu koruması nedeni ile bu kesime olumsuz bakamamaktadırlar. Oysa sağlıklı çözümler merkezi otoritelerin izleyecekleri politikalar sonucu oluşacaktır. Bu kitlenin kendi geliştirdiği çözümler, sağlıksız da olsa merkezi otorite tarafından çözüm olarak görülmekte ve böylece maliyetli ve güç çözümler yerine ikame edilerek dikkatleri ve kaynakları diğer sorunlara yöneltme fırsatı bulmaktadırlar. Sektör, bu açmazı iyi değerlendirerek gelişimini devam ettirebilmektedir. Sektörün büyümesi ve geniş bir seçmen kitlesine ulaşması ile yerel yönetimlerin acı reçetelere dayalı sağlıklı politikalar üretme şansı da giderek azalmaktadır.

Haberin Devamı

Sektör, giderek kent ekonomik hayatı içinde yerini güçlendirmektedir. Bunun nedenleri yukarıda anlatılanların dışında bu sektörün ürettiği mal ve hizmetlere olan talep de önemli bir rol oynamaktadır. Sektör kent içinde düşük gelirlilere ucuz mal ve hizmet sunmaktadır. Vergi, dükkan kirası, elektrik, su gibi maliyetleri bulunmadığı için yerleşik bulunan rakiplerine nazaran çok düşük fiyatlardan düşük kalitede mal ve hizmet sunumu kentsel düşük gelirli kitlenin talebini karşılamaktadır. Bu durumun sektörün kalıcılığının da bir garantisi olmaktadır. Kentlere göç oldukça, kentlerde düşük gelirliler geniş kitleleri oluşturdukça, sektöre olan talep devam edecek ve bu talebin yoğunluğu sektörün önlenemez yüksekliğini doğuracaktır.

Bu arada sektörün sağladığı istihdam ve gelir olanakları çok geniş bir yayılım göstermektedir. Sadece kente gelen kırsal nüfus değil kentlerde yaşayan ve düşük gelirli olanların ilave gelir elde etmek olanaklarını bu sektörde görmeleri ile hem örgütlü sektörlerde çalışıp kısmi süreli olarak bu sektörde yer alan pek çok kişi bulunmaktadır. Bu nedenle sektör sadece kırsal kökenli kişileri kentlerde barınmalarını sağlayan bir sektör olmaktan çıkmış çok daha geniş kentli nüfusu kapsayan bir hal almıştır. 

Seyyar satıcılık ve işportacılık yasal engellerden de uzaktır. Sadece yasalarda halk sağlığı ve kamuya açık mekanların fuzuli işgali konularında yasaklayıcı hükümler bulunmaktadır.  Bunların dışında bir yasaklayıcı ve kısıtlayıcı yasa bulunmamaktadır. Bu nedenle işportacılık ve seyyar satıcılık gelişmekte olan ülkelerde ve ülkemizde önlenemez bir gerçeklik olarak bulunmakta ve bu sektörü ortadan kaldırmak, cebri uygulamalar ile mümkün görülmemektedir. Sektörün ortadan kaldırılması sosyal patlamaların başlangıcını oluşturur ki hiçbir siyasal iktidar da böyle bir durumu göze alamaz.

Prof. Dr. Tahir BAŞTAYMAZ, Uludağ  Üniversitesi, İ.İ.B.F., Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!