Güncelleme Tarihi:
MALATYALI Tuba Kaya, üniversitede astronomi ve uzay bilimlerinin yanı sıra adalet yüksek okulu bölümlerini okumuş. Bu yıl 30 yaşına giren Kaya, ilk olarak devlet memuru olmak istemiş. Ancak saçlarının kırmızı oluşu, dövmeleri, “Seni bu halde devlete almazlar” sözlerine sebep olmuş. Bu süreçte bankaların çağrı merkezinde çalışarak ekmeğini kazanmış. Polislik, bekçilik, gardiyanlık gibi saha görevi olan işlere merak salan Kaya, “Etrafımda ne kadın ne de erkek herhangi bir itfaiyeci yoktu. Ben sadece insanlara doğrudan yardım edebileceğim bir meslek seçmek istedim” diyor. Daha sonra İBB’nin kadın itfaiyeci alacağını duyunca Malatya’dan İstanbul’a gelen ve sınavlara giren Kaya, o günleri şöyle anlatıyor:
20’ŞER KİLOLUK AĞIRLIK
“Bu sınava gelmek bile benim için büyük masraftı. Sınavlardan önceki iki hafta boyunca kollarımı güçlendirmek için çalışmalar yaptım. 20 kilodan iki tane ağırlık yapıp köşedeki parkta çalışıyordum. Köyün muhtarı yanıma gelip, ‘Kızım ne yapıyorsun sen’ diye şaşırmıştı. Sınav fiziki olarak o kadar zordu ki... Yüksek yerlerden atlıyorsunuz, çok büyük ağırlıklarla koşuyorsunuz. Gerçek itfaiyeciliğe başlayınca o sınavların ne kadar gerekli olduğunu gördüm.”
7 TONLUK ARAÇLA YANGINA
Tarihinde hiç kadın itfaiyeci almayan bir teşkilatta meslektaşları tarafından nasıl karşılandıklarını soruyorum. Tuğba Kaya yanıtlıyor:
“Ekibe ilk girdiğimizde tabii kimse kadın itfaiyeciye alışık değil. Onlar bize biz onlara nasıl hitap edeceğimizi şaşırdık. Ama sonra hepsi bizi kardeşi gibi gördü, deneyimlerini aktardı. Bizi erkek ya da kadın diye ayırmadılar. İlk zamanlarda mesela 7 tonluk araçla bir göreve gidiyordum. Bir arkadaşımın ‘keşke Tuba’ya o aracı vermeseydiniz’ dediğini duydum ve alındım. ‘Neden bana güvenmiyor musun’ dedim. Ama o bu aracın özellikleri gereği daha önce sürmediğim için öyle söylediğini, kendisinin de aracı süremediğini anlattı. Zamanla birbirimizi anladık.”
ZIPLAYARAK YAKALADIM
Tuba Kaya, ilk büyük yangın deneyiminde teşkilatın gözüne giren bir performans sergilemiş. “İlk büyük yangın deneyimimi Esenyurt’ta yaşadım. Büyük bir fabrika yangınıydı. Çok sayıda itfaiye grubu gelmişti, hep birlikte müdahale ediyorduk. Suda bir sıkıntı vardı. Çok basınçlı gelmeye başladı. O basınçla bizim abi hortumu tutamadı. Hortum havada uçmaya insanlara çarpmaya başladı, büyük bir tehlike vardı, zıplayıp hortumun üzerine atladım ve yakaladım. Meğer benden böyle bir şey beklemiyorlarmış. Epey övgü aldım. Daha sonra ‘Tuba’ diye seslendiler meğer içeride hayatını kaybetmiş biri varmış. Beni çağırdılar. Kadın olduğum için ne tepki vereceğimi merak etmişler. Ağlayacak mıyım, bakabilecek miyim? Ben hiçbir tepki vermeyerek yapmam gerekenleri yaptım. Elbette insan görünce üzülüyor, duygusuz değilim ama bizim artık daha profesyonel yaklaşmamız lazım.”
MESLEĞİM İÇİN 5 YIL BEKLEDİM
DİLARA Karabulut ise Kaya’ya göre daha erken yaşta itfaiyeci olmayı kafasına koymuş. Karabulut, “Ben hem lisede hem üniversitede itfaiyecilik okudum. Ama mezun olduktan sonra 5 yıl boyunca hiçbir yerde kadın itfaiyeci alımı olmadığı için mesleğimi yapamadım. Bu süreçte mağazada çalıştım. Son olarak hukuk bürosunda çalışırken kadınlara yönelik itfaiye alımları olacağını duydum ve hazırlanmaya başladım” diyor. 25 yaşındaki Karabulut mesleğe başladığı günleri şöyle anlatıyor: “Zorlu sınavlar ve zorlu eğitimlerin ardından staj dönemimiz başladı. Tam o sırada Marmaris yangınları başladı ve her ekipten bir iki kişi yangınlara gitti. Ekiplerde eksilme olunca bizi de ufak ufak mesleğe başlattılar. O süreç hepimiz için çok eğitici oldu.”
‘BU MU SÖNDÜRECEK’ DEMESİNLER
Dilara Karabulut tüm bu zorluklara rağmen bazen vatandaşın verdiği negatif tepkilere isyan ediyor: “Benim zoruma giden bazı şeyler var. Biz orada canımızı ortaya koyuyoruz. Ancak bize ‘Şurayı söndürün, burayı söndürün’ diye müdahale eden, bize küfür eden, fiziki şiddet uygulamaya çalışan insanlar oluyor. Bazen sırf kadın olduğumuz için ‘Bu mu söndürecek benim evimi, bunun burada ne işi var, buna mı kaldık’ gibi sözler duyuyoruz. Oysa biz onlar için mücadele ediyoruz. Zaten yanan yanmış, daha fazla zarar olmasın, can kayıpları yaşanmasın diye tüm çabamız. Biz onları anlıyoruz. Orada evleri yanıyor, canları çok acıyor. Ama bu tip sözlü ve fiziki şiddet girişimleri sadece bizi değil tüm itfaiye teşkilatını üzüyor.”
KEMERBURGAZ YANGININDA SIRT SIRTA
24 saat çalışıp 48 saat izin yaptıklarını anlatan Dilara Karabulut, geçen haftaki büyük Kemerburgaz yangınını ise şöyle anlatıyor: Bir su deposu ama ön tarafı dev bir market deposu. Oraya ilk ulaşan ekip biz olduk. Ufak bir yangın sanarken 7 bin metrekareye yayılmış dev bir alanda yangın olduğunu gördük. Market deposundaki her şey çok yanıcıydı. O denli büyük bir yangını 15 saatte kontrol altına aldık. Bunun 12 saatinde sırtımızda 30 kiloluk ağırlık ve hortumla bir dakika bile oturmadık. Parmaklarım, yüzüm yandı eldivenleri değiştirip devam ettim. En büyük mutluluğumuz o yangında insan kaybı yaşanmadı.”
Tuba Kaya da “Öyle büyük bir depo ki peynirler erimiş alev topuna dönmüş. Balçık şeklindeki peynirlere basıp üzerinden su tutuyorsunuz. Bir noktada Dilara bana koşarak, ‘Arkandaki malzemeler devrilecek dikkat et’ demeye geldi. Tam o dediği anda dev şişeler çok yakınımıza devrildi” diye konuşuyor.