Oluşturulma Tarihi: Nisan 16, 2004 00:00
ŞİDDETİN, hemen hemen insanlığın tarihi kadar eski ve de köklü bir olgu olduğunu söylemek mümkündür. Tarihsel süreç içinde insanlar arasında şiddet, daima varlığını sürdüregelmiştir. Nitelik ve niceliği değişse de, çağımızda da değişik versiyonları ile gündeme gelmektedir.Aslında insanlık, hiçbir zaman şiddeti ve zulmü onaylamamış, ama yine de bu illetten kurtulma mutluluğuna ulaşamamıştır. Hatta, şiddete maruz kalan tarafın kimliği dikkate alınmak suretiyle zaman zaman şiddete taraftar olma bedbahtlığına da düşülmüştür.Tarihte şiddet kullanmasıyla adeta sembolleşmiş hiçbir şahıs veya zümre medeni dünya tarafından benimsenmemiş ve hakkında da iyi şeyler söylenmemiştir. Buna karşılık iyilik, merhamet ve güzellik sembolü insanlar da herkes tarafından sevilme, kendilerinden övgü ile söz edilme bahtiyarlığına erişmişlerdir.* * *Varlık álemi içerisinde üstün bir konumda yaratılan insanın yaşadığı ve bulunduğu her türlü ortamın huzur ve emniyet içerisinde olması, bütün ilahi dinlerin, temel amaç ve hedefi olmuştur. Barış, emniyet, anlaşma ve uzlaşma gibi anlamlara gelen İslam, mutlu insan ve nihayet huzurlu ve barış içerisinde bir toplum oluşmasını gaye edinmiştir. Şiddet ve terörle anlam ve içerik olarak taban tabana zıt olan dinimiz, her vesileyle iyiliği, güzelliği, kardeşliği, merhamet ve adaleti, öfkeyi yenmeyi, kısacası insanlığın yararına olacak her türlü sosyal ve etik prensipleri emir ve tavsiye etmiştir.Gayesi, insanların mal, can, akıl, din ve namusunu korumak olan dinimiz; insanı yaratılmışların en üstünü saymış, kişilik haklarına, mala ve cana tecavüzü haram kılmıştır. Kuran-ı Kerim’de ‘Haksız yere adam öldürmek, bütün insanlığı öldürmekle eşdeğer tutulmuş, bir hayat kurtarmak da, bütün bir insanlığı kurtarmak gibi sayılmıştır’ (Maide-32). Bütün insanların Hz. Adem’in çocukları olmak itibarıyla kardeş olduklarını bildiren Peygamberimiz, İslam literatüründe ‘Veda Hutbesi’ olarak bilinen son genel konuşmasında, insanların mallarının, canlarının ve namuslarının dokunulmaz olduğunu, her türlü tecavüzden korunduğunu ilan etmiştir.İslam dini, şiddet ve terör yoluyla insanlara fiili saldırıda bulunmak, işkence yapmak veya daha da kötüsü onların hayat haklarını ellerinden almak eylemlerinde bulunmayı men etmeyi şöyle dursun; insanların şeref ve onurlarıyla oynamayı, haysiyetlerini rencide etmeyi, onlarla alay etmeyi, küçümsemeyi, hafife alıp hoşlanmadığı lakaplarla anmayı veya arkasından dedikodusunu yapmayı, kısaca insanlara manevi baskı ve şiddet uygulamayı bile yasaklamıştır. Dinimize göre ‘Müslüman, elinden ve dilinden kimsenin zarar görmediği, insanların her konuda kendisinden emin oldukları insan’ olarak tarif edilmiş, bir kimsenin hoşlanmadığı şekilde arkasından konuşmayı, ‘kardeşinin ölü etini
yemek’ kadar çirkin saymıştır (Hucurat-12).Dolayısıyla İslam’la müşerref olan hiçbir mümin asla şiddete başvuramaz. O, merhamet, hak, adalet insanıdır. Onun imanı böyle bir şeye asla izin vermez. İslam müminleri, hep merhamet ve af yönünü tercih etmeye çağırır. Şiddeti ve zulmü de daima telin eder. Dinimiz sevgi, şefkat ve kardeşlik dini, peygamberimiz de sevgi ve merhamet peygamberidir. Bütün insanlığı, hatta bütün canlıları kuşatan yüce değerleri amaç edinen bir din, terör ve şiddetle bir arada bulunabilir mi?* * *Dinimiz, toplumları bölük pörçük eden kavgaların ve ihtilafların sebebi değil; birlik ve dirliği sağlayan kaynaştırıcı bir unsurdur. Şiddet görünümü veren davranışlar, her şeyden evvel yüce dinimize bühtana vesile olduğu gibi, ismi dahi barış anlamı taşıyan İslamiyet’in ve mensuplarının aydınlık görüntüsünü de karartmaktadır.İslam dininin asırlar boyu bayraktarlığını yapmış aziz milletimizin İslam anlayışının özünde, Sevgili Peygamberimizin 8avsiye ettiği ve Hoca Ahmet Yesevli’lerin, Mevlana’ların, Hacı Bektaş Veli’lerin, Yunus Emre’lerin yoğurduğu sevgi, hoşgörü, birlik ve dayanışma vardır. Bu anlayışla saldırganlığa, anarşi ve teröre, kin ve nefrete asla yer yoktur.Sebebi ve kaynağı ne olursa olsun, kimden gelirse gelsin terör ve şiddet bir insanlık ayıbıdır.Gelecek hafta buluşmak ümidiyle...SORALIM ÖĞRENELİMBorsada elde edilen kazanç helal midir?Serkan BALSerbest piyasada ve menkul değerler borsasında, günlük değeri üzerinden alınıp satılan hisse senetleri ticari meta hükmündedir. Kár-zarar söz konusudur. Bu itibarla, değerinin yükselmesi sonucu elde edilen kazanç helaldir.75 yaşında kalp, şeker ve yüksek tansiyon hastasıyım. Cuma namazına gidemiyorum. Evde masa üstünde kılabilir miyim?Emekli Memur-İSTANBULCuma namazı ile yükümlü olmanın şartları arasında sağlık da geçmektedir. Sağlığınız elvermiyorsa evinizde öğle namazı kılabilirsiniz. Ayrıca cuma namazı sosyal içerikli ve camide cemaatle kılınmasını gerektiren bir namaz olduğundan evde tek başına kılınamaz.Pasif ötanazi hakkında görüşünüz nedir?Dr. Şakir Coşkuner-İSTANBULYaşlı, ölümcül ve acılar içinde kıvranan hastayı aletlere bağlayarak bir nevi ölümünü geciktirmek yerine, ilaçlarla acılarını dindirmek ve kendi haline bırakmak dini açıdan uygundur.Evde köpek beslemek istiyorum. Dinimizce uygun mudur?Köpek áşığı-İSTANBULHz. Peygamber, ihtiyaç yokken evde köpek beslemeyi uygun bulmamıştır. Bunun nedeni, bu hayvanları hakir görmek değil, bazı hastalıkları ev halkına bulaştırmalarından korktuğu içindir.Torunlarım olursa bir
koç keseceğim diye adakta bulundum. Bir hayır kurumuna bedelini versem olur mu?Ertuğ Meray-ANKARAKurbanda vekil tayin etmek caizdir. Dolayısıyla hayır kurumu size vekáleten kurbanınızı kesip dağıtabilir. Böylece adağınız yerine gelmiş olur.Vefat eden kişinin arkasından bazen ‘Toprağı bol olsun’ deniliyor. Bu kelimeyi Müslümanlar kullanır mı?Mestan Akşit-İSTANBUL‘Toprağı bol olsun’ tabiri genellikle gayrimüslimlerin ölüleri için kullandıkları bir tabirdir. İslam’da ölüler rahmetle anılır ve Allah’ın affına mazhar olmaları için dua edilir.
button