"İslamın altıncı şartı haddini bilmektir"

Güncelleme Tarihi:

İslamın altıncı şartı haddini bilmektir
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 12, 2014 16:40

BURSA’ya gelen CHP ve MHP’nin ortak Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, "Vakur insanların hali başkadır. Biraz ona riayet etmek lazım. Ama yalan söylemek ve bazı arkadaşlar bunu din adına yapıyorlar. Tabii ki namazı kılacağız, orucu tutacağız, zekatı vereceğiz, hacca gideceğiz, şahadetin gereğini yerine getireceğiz. Ama İslam’ın altıncı şartı; haddini bilmektir" dedi. İhsanoğlu, seçim sloganını eleştirenlere de ''Biraz da milletin eğlenmesi lazım... 'Ekmek istiyorsan, Ekmeleddin, lavaş istiyorsan Mansur Yavaş, lahmacun istiyorsan Selahattin Demirtaş...Benim hoşuma gidiyor'' ifadelerini kullandı.

Haberin Devamı

Bursa’da ilk olarak Hünkar Köşkü’nü ziyaret eden Ekmeleddin İhsanoğlu ve eşi Füsun İhsanoğlu, buradan kenti izledi. CHP ve MHP Milletvekilinin de katıldığı ziyarette daha sonra Koza Han’a geçen İhsanoğlu, burada basın toplantısı düzenlendi. Osmanlı devletinin ilk başkentinde bulunmanın her Türk için iftihar vesilesi, hem de önemli ibretler taşıdığını anlatan İhsanoğlu, "Bugün Hünkar Köşkü’nden kente baktığımızda artık ’Yeşil Bursa’ demenin, insan dili varmak istiyor ama aklı almak istemiyor. Bursa, sanayi merkezidir, Türkiye’nin dördüncü büyük kentidir ama diğer ülkelerde olduğu gibi eski şehirlerimizi koruyarak, yeni şehirleri daha farklı yerlere kurma imkanımız yok muydu? Bursa’nın dokusu gitti. Asıl muhafazakarlık bunları korumaktır. Ben bu anlayışı, devletin en yüksek tepesine taşıyacağım" dedi.

"SİYASİ TARTIŞMALAR BU KADAR UCUZLADI MI?"

Cumhurbaşkanı Ekmeleddin İhsanoğlu, bazılarının ismine takıldıklarını anlatırken, şunları söyledi:

"Bugün Orhangazi’den geçerken düşündüm. Orhangazi’nin lakabı; ’Şücaattin.’ Ne demek? ’Dininin yiğidi’ demektir. Bahaddin, Necmettin, Kudbeddin, dilimizde kültürümüzde çok var. Orhangazi 14’üncü Yüzyıl’a ait bir isimdir. Aynı yüzyılda yaşamış bir Ekmeleddin var; Bayburtlu Ekmeleddin. Bunu bilmeyenler takıldılar. Başka bir şeye takılamadıkları için Allah’a şükür, buna takıldılar. Kutbeddin’e ’Kutup’ derler, Ekmeleddin’e ’Ekmel’ derler. Buna bile ’Adını değiştirdi’ diye çıkardılar, bir takım siyasi tartışmalar yürüttüler. Bunların arkasında da paralı asker gibi sosyal medyada onların fikirlerine destek verenler mesele yaptılar. Türkiye’de siyasi tartışmalar bu kadar ucuzladı mı? Ben buna çok üzülüyorum."

Haberin Devamı



"TÜRKİYE’NİN KOMŞULARI PARÇALANIYOR"

Cumhurbaşkanlığı seçiminin, belediye başkanlığı ve milletvekili seçimlerine benzemediğini dile getiren İhsanoğlu, bütün partilere destek verenlere seslendi. İhsanoğlu, şöyle dedi:

"Seçeceğiniz adam, devletin başı ve cumhuriyetin cumhurbaşkanı olacak. Devletin birliğinin teminatı olacak ve onu temsil edecek. Anayasanın uygulanmasının gözeticisi olacak. Devlet organları arasında uyumu sağlayacak. Esas temel mesele budur. Bunu yapmak için bütün milleti kucaklamak, 76 milyon insana sahip çıkmak lazım. Bir tarafı tutup, bir tarafı bırakmak olmaz. ’Size oy verenler iyi olacak, size oy vermeyenler kötü olacak ve siz yukarı çıktığınızda size oy verenlerin temsilcisi olacaksınız’ anlayışı Türkiye’yi çok kötü bir yere götürebilir. Bugün etrafımızı ateş çemberleri sarmıştır. Türkiye’nin komşuları parçalanıyor. Türkiye, içerideki huzursuzluğuyla, dışarıdaki tesirleri ile büyük meydan okumanın içerisindedir. Türkiye’nin bu tehlikeli yolda gitmemesi lazım. Türkiye’nin komşularıyla ihtilaflarını barışçıl şekilde çözmesi lazım. Türkiye yine bölgesinde, etrafında ve dünyada müessir bir noktada olması lazım. Biz diyoruz ki cumhurbaşkanı dış dünya ile daha rahat ilişkiler kurabilen, dış dünyadaki problemlerle çalışma şekli daha uyumlu olan ve o tecrübeye sahip birisinin olması lazım. Herkesin sevdiği saydığı bir isim olması lazım. Ben 9 sene dünyayı 62 defa devri alem yaptım. 100 ülke gezdim. Büyük devletlerin reisleri ile konuştum. Sayın Obama ile birkaç defa Putin’le bir kaç defa görüştüm. Fransız, Alman Cumhurbaşkanı, İngiliz Başbakanı ve aklınıza gelecek Tayland başbakanı ile Afrika Arap ülkeleri Çin’in başbakanı ile konuştum. Bütün bunlarla sizin kurduğunuz münasebetler eğer karşılıklı saygı ile kurulmuşsa ve milli menfaatlerinizin dengeli bir şekilde yürütülmesi esasına göre kurulmuşsa ve sizin ihtilaflarda taraf tutmama gibi prensiple hareketle yapıyorsanız, siz diğer ülkeler gibi geminizi çok rahat yürütürsünüz."

"SORULARIN ÜSTÜNÜ ÖRTERSEK, FARKLI BİR DÜNYAYA AİT OLURUZ"

Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, Ortadoğu’da konsolosluğu olan veya hava yolları şirketi bulunan sadece Türkiye’nin mi olduğunu ifade ederken, "Niye bizim pilotlarımız kaçırılıyor da başka havayollarına ait pilotlar kaçırılmıyor? Niçin bizim konsolosluğumuz rehin alınıyor? Niçin bizim gariban şoförlerimiz ticaret yaparken rehin alınıyor?" sorularına yanıt bulunması gerektiğini söyledi. İhsanoğlu, şöyle devam etti:

"Biz bu soruların üstünü örtersek, basın yasağı getirirsek, ondan sonra basın hürriyetinden, demokrasiden bahsedersek biraz daha farklı bir dünyaya ait oluyoruz. Biz bu dünyaya ait olmak istemiyoruz. Türkiye’nin seçimi 2’nci Dünya Savaşı’ndan sonra olmuştur. BM’ye üye olduktan sonra, Avrupa Konseyine üye olduktan sonra. Biz şimdi AB’ye tam üye olmak ve engelleri kaldırmak istiyoruz. Ama her şeyden önce üzerimizdeki ödevlerimizi yapmak gerekir ve basın hürriyetini sağlamak gerekir. Her şeyden önce kanun hakimiyetini tesis etmemiz lazım. Adaleti eşit şekilde insanlara getirmemiz lazım. Son yıllarda gördüğümüz o büyük davalar ne oldu? Anayasa Mahkemesi sonunda her şeyi sıfır noktasına getirdi. Bu doğru mu, bu reva mı, insanları yıllarca hapislerde çürütmek, bunlara zulmetmek? Bu insanlar ya suçludur ya değildir. Bunlar suçları ispat edilene kadar suçlu değillerdir. Hukukun temel kaidesi budur. Ama siz bunları 5- 6 sene hapiste tutarsanız ve sonunda bir üst mahkeme kararı ile bozulan bir kararı verir, verdirirseniz bu adalet sistemine kim güvenir? Türkiye’nin artık bunları aşması lazım. Bunları aşmak için bu anlayışın devletin zirvesinde olması lazım. Devletin zirvesinde bu anlayış olmadığı takdirde bu devlet aksak bir şekilde devam edecektir."

İhsanoğlu, öfkelenen, başkasına tepeden bakan bir anlayış halinde o zaman çok daha büyük sıkıntıya girilebileceğini, bugünkü durumdan memnun olanlara bir şey diyemeyeceklerini söyledi.

"BİZ DE ONLARIZ, ONLAR DA BİZLERDİR"

Ak Partililer için ’kardeşlerimiz’ diyen İhsanoğlu, "Biz de onlardanız, onlar da bizlerdir. Bizim ayrımız gayrımız yok. Hepimiz bu vatanın evladıyız. Türkiye’de bugün büyük bir uzlaşma başlamıştır. Bu uzlaşma gün geçtikçe artıyor. İki parti arasında başladı, 6 parti oldu. 16 Haziran’dan bugüne kadar nereye gittiysek, insanlar, sade vatandaşlar, bu söylediklerimizi onlar daha güzel söylüyor. Türkiye’de bir korku, gerginlik var" dedi.

İhsanoğlu, Koza Han’a gelirken, orta yaşlı bir kadının yanına geldiğini "Biz korku içerisindeyiz" dediğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Niye bu baskı var? Niye insanlar hür bir şekilde sandık başında 3 kişiden 1’ine mührü basmasın? Bu iş bu kadar basittir. Demokrasi varsa, sizin lehinize çalıştığı zaman demokrasi oluyor da, sizin aleyhinize çalışma ihtimali varsa veya korkunuz bu istikametteyse, niçin bu korkuyu salıyorsunuz? Biz Türkiye’de bunu yarım asırdan beri arkada bıraktığımızı zannediyorduk. Şimdi bu noktaya getirip, ondan sonra ’mağdurum’ diye ortaya çıkmak ne kadar revadır?"

"KEM SÖZLERİNİN HİÇ BİRİSİNE CEVAP VERMİYORUM"

Cumhurbaşkanlığı seçim çalışmaları sırasında Başbakan Erdoğan’ın, devletin bütün olanaklarını kullanarak kampanya yürüttüğünü ifaden eden İhsanoğlu, Türkiye’nin özel ve kamu kanallarının, saatlerce ’İcraatın içinden’ programını, bir adayın konuşmalarını yayınladığını, diğer adaylara 1, 3 dakika ayrıldığını söyledi.

İhsanoğlu, eleştirisini şöyle sürdürdü:

"Cumhurbaşkanını halk seçerken niye bu program bu şekilde kanunlaştırıldı? Bu kanunu yapanlar iki aya sıkıştırmışlar. 10 Temmuz’da kesin listeler ilan edilecek. Dün Resmi Gazete’de 3 isim ilan edildi. Seçim 10 Ağustos. Sonra siz, ABD modelinden bahsedeceksiniz. Böyle çelişki olur mu? Bu biçilmiş kaftan meselesi. Türkiye herhalde bunu not edecektir, Türk halkı değerlendirecektir ve o demokrasinin başladığı günden, 1950’den bu yana her zamanki gibi aklıselimi, sağduyusu, vicdanı ile gidecek ve o mührü beğendiği ve layık gördüğünü insanın üzerine basacak ve onu Çankaya’ya gönderecektir. Bu halk bu kararı ve doğru kararı verecektir. Biz bu yolda barış, sevgi, saygı birlik ve dirlik ekmek istiyoruz. Bu aziz vatan hepimizindir. Daha verimli, müreffeh bir hayat istiyorsak, önce huzuru sağlamamız, saygılı olmamız lazım. Ben bu kampanyaya başlamadan önce ’Medeni, centilmence, çelebice bir yarış istiyoruz’ dedim. Bu şerefli göreve gelecek insanların, şerefli şekilde davranması, Türkiye’nin en yüce makamına yücelikler içinde yükselmek lazım. Kem söz, sahibine aittir. O yüzden ben bu kem sözlerinin hiç birisine cevap vermiyorum, vermeyeceğim. Ama teşkilata bakınız. Bir yabancı gazetenin bir nüshasına ortasına benim fotoğrafımı montajını ve üzerine provokatif başlık yazacaklar. Montaj yapıyorlar. İşte montajın alası var. Filistin davasına çok büyük hizmetler yapan birisi olarak tarihe geçtim. Cenab-ı Allah bana bu hizmetleri nasip etti. Gazze’ye birkaç defa ateşkes, tıbbi, mali, insani yardım sağlamak için gittim. Hükümet kuruluşuna katkıda bulundum. Kudüs-ü Şerif’e gittim. Barınma eğitim sağlık ihtiyaçlarını büyük bir stratejik plan içerisinde yaptım. Mescid-i Aksa’da Hz. Peygamber Efendimizin Miraç’a yükseldiği noktada namaz kılmayı nasip etti. Allah herkese bunu nasip etsin. Bunu yapan bir insana iftira atmak, çok acı bir şeydir. Vatandaşın sağduyusu hissi selimi dün internetten sürpriz bir şekilde dün Filistin Cumhurbaşkanı bana Kudüs Yıldızı Nişanı verirken çekilen fotoğrafla başka bir fotoğraf var. Ben saygı sınırlarına riayet etmek istiyorum. Lütfen giriniz internete, Abbas- İhsanoğlu- Kudüs- Nişan falan yazın. Ne olduğunu göreceksiniz. Bu iftiraları atanlar Allah’tan korkmuyor. Halktan da utanmıyorlarsa, birkaç saat içerisinde yalancının mumunun söndüğünü söneceğini bilmiyorlar mı?"

Ekmeleddin İhsanoğlu, aldığı terbiye uyarınca kendisinden söz edilmesini seven biri olmadığını, Orta Anadolu insanının içi ile dışı bir olmadığını bildirirken de şöyle dedi:

"İçi zengindir, dışına vurmaz. Bu bir terbiyedir. Ben böbürlenmeyi sevmem. Ben tevazuyu babamdan öğrendim. Babam Yozgatlıydı, az konuşurdu. Vakur insanların hali başkadır. Biraz ona riayet etmek lazım. Ama yalan söylemek ve bazı arkadaşlar bunu din adına yapıyorlar. Tabi ki namazı kılacağız, orucu tutacağız, zekatı vereceğiz, hacca gideceğiz, şehadetin gereğini yerine getireceğiz ama İslamın altıncı şartı haddini bilmektir. Haddini bilmeyen, ahlaka riayet etmeyen insanlar, yalan söyleyen insanlar, iftira eden insanlar. Bunların hali nedir? Hz. Peygamber ne diyor, ’Ben ahlakın güzelliklerini tamamlamak için gönderildim’ Peygamber Efendimizin misyonu bu dünyada en mühim misyondur. Siz namaz kılacaksınız, oruç tutacaksınız ama ahlak bakımından çok farklı bir noktada olacaksınız. Yakışır mı bu İslam’a? Bunun adı başka bir şeydir. Ben bunu söylemek istemiyorum."

"İFTİRALARLA KARŞI KARŞIYAYIZ"

İhsanoğlu, Srebrenitsa’nın 20’nci Yüzyılın en vahşi en gaddar katliamlarından biri olduğunu, Bosna savaşı sırasında gereken bütün yardımları yaptıklarını, savaş sırasında oraya gittiğini 10 yıl boyunca çok sayıda hizmet yaptıklarını vurgularken de şöyle dedi:

"Bugüne kadar yaptıklarımı söylemiyordum. Ama öyle iftiralarla karşı karşıyayız o fotoğraflar uyduruluyor, hakikileri ortaya konulunca susuluyor. Mukayeseler yanlış yapılıyor. Düzgün yapıldığı zaman gerçek ortaya çıkıyor. Yeni iftira kampanyasını başlatıyorlar. Basın hürriyeti, sosyal medya olduğu müddetçe bu ülkede ambargoları, yasakları koyarsınız ama bu millet hakikate ulaşmada ulaşmada hiçbir zaman sıkıntı duymayacaktır. Allah bize bu hürriyetleri vermiştir. yaşadığımız bu çağdaş dünyada Avrupa sistemi içerisine girmek istiyorsak bunlara biz iyi bir şekilde sahip çıkacağız ve inşallah 10 Ağustos’ta milli iradeyle Çankaya’ya oturacak cumhurbaşkanı bu değerlerin koruyucusu olacak."

"BAŞBAKAN ERDOĞAN’IN TARTIŞILACAK DURUMU YOKTUR"

Ekmeleddin İhsanoğlu, "Sizce, Başbakan Erdoğan Türkiye’nin Başbakanı olabilmiş midir?" sorusuna "Sayın Erdoğan, bu ülkenin başbakanıdır. Bunun tartışılacak bir durumu yoktur" karşılığını verdikten sonra, "Biz onu tartışmıyoruz. Cumhurbaşkanı seçimi var. 3 kişi var. 3 kişiden biri bu kardeşimizdir. Birinci sırada yer almıştır. Biz yarışa giriyoruz. çelebice bir yarış olmasını istiyoruz" diye konuştu.

İhsanoğlu, Ayasofya’nın ibadete açılması konusundaki soru üzerine bunun hassas ve tarihi bir konu olduğunu, halkın isteklerini bildiğini belirterek 1980 yılında Ayasofya Müzesi’nin yanındaki mescidin ibadete açılması sırasında orada namaz kıldığını söyledi. İhsanoğlu, "Hükümetin bu konuda alacağı kararı ben bilmiyorum. Sayın Başbakan’a sorulduğunda ’Önce bir Sultanahmet’i bir doldurun, ondan sonra Ayasofya’ya bakırız’ dediğini hatırlıyorum" dedi.

İŞİD ile ilgili görüşlerini de açıklarken de İhsanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu terör hareketi öyle büyük bir noktaya geldi ki Irak’ın orta kesimlerinde bır kısım, Suriye’nin doğusunda bir kısmı kendi iradelerinin altına almışlardır. Başına siyah sarık sarıp halife olduğunu iddia eden o zat şimdi Halife-i Müslimin olmak istiyor. İki tespitim var. Birincisi bu radikal hareketler, iddia ettikleri İslamiyete mensubiyet halini reddetmek lazım. Bu insanlar biz İslam için yapıyoruz gibi iddiaları kategorik olarak reddetmek lazım. İslam adına konuşmak hakkını çetelere verilmeyecek kadar aziz bir konu olduğunu ve bunların hiçbir zaman söyleme hakkımın olmadığını ifade ettim. Bunlar çetelerdir, katildir, buna göre hareket etmek lazım. İkincisi ise bu tür hareketler uzun soluklu olamaz. Bunlarla nasıl uğraşacağınızı bilirseniz, bu mücadele içinde askeri faktörü, dini ve siyasi psikolojik uluslararası faktörleri iyi bilirseniz onlarla baş edebilirsiniz. Ama bunlarla siz taktik olarak ’benim bunlarla şu menfaatlerim olabilir. yolun ortasına kadar şu kadar kilometre beraber gidip sonra benim saflarımız ayrılır şeklinde düşünüyorsanız o zaman büyük sıkıntıda olursunuz. Parmağınızı kaptırınca kolunuzu kaptırırsınız. Kolunuzu kaptırınca, bütün vücut."

"BURADA AĞZIMI AÇMAK İSTEMİYORUM"

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bir televizyon programında, "İhsanoğlu, İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri iken Arap ülkeleri onun görevden alınması için bize baskı yaptı. Ancak onun arkasında durduk" dediği hatırlatılınca, göreve hükümet ve Başbakan’ın desteği ile geldiğini, Türk Hükümeti’nin birçok politikasını vatandaş ve İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri olarak desteklediğini anlattı. İhsanoğlu, "Ama benim farklı düşündüğüm noktalar da vardır. Bu hayatta benim tabii hakkımdır. Genel Sekreter olarak hiçbir zaman pozisyonumu Türkiye’nin çıkarlarına ters düşecek bir şekilde hiçbir zaman kullanmadım. Üçüncü noktaya gelince; Burada ağzımı açmak istemiyorum" diye yanıt verdi.

"BARIŞ, MUTABAKAT, MİLLİ BERABERLİK GEREK"

Ekmeleddin İhsanoğlu, ’Çözüm sürecine’ ilişkin olarak sorunun barış içinde aşılması ve silahların tamamen terk edilmesini arzu ettiğini ifade ederek, şöyle dedi:

"Vatan uğruna şehit verirsiniz ama iç kavgada bunu başka türlü halletmemiz lazım. Hedef böyle olunca biz bu konuda büyük tecrübeye sahip bir milletiz. Binlerce yıldır aynı topraklarda yaşıyoruz. Fark olan dil meselesidir. Bunlar ayrıştırma faktörü olmaması lazım. Biz bu konularda başka konularda olduğu gibi devlet olarak hatalar yaptık. Bu hataların ne olduğunu biliyoruz. Ana dil meselesi gibi. Türkiye’nin bunları aşması lazım. Avrupa’daki benzer bu durumlardaki örnekleri göz önünde bulundurarak bir barış, bir mutabakat, bir milli beraberlik sağlamamız gerekiyor."

"LAVAŞ İSTİYORSAN; MANSUR YAVAŞ"

''Seçim sloganınızı eleştirenler oldu neler söyleyeceksiniz?" sorusuna ise İhsanoğlu, "Mizah güzel bir şey değil mi, Allah aşkına! Biraz da milletin eğlenmesi lazım. Mesela; 'Ekmek istiyorsan, Ekmeleddin, lavaş istiyorsan Mansur Yavaş, lahmacun istiyorsan Selahattin Demirtaş.' Çok güzel bunlar. Benim hoşuma gidiyor. Yeter ki zarif ve seviyeli olsun" diye yanıt verdi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!