Oluşturulma Tarihi: Nisan 01, 2005 00:00
CHP milletvekili Bihlun Tamaylıgil aradı. Ve bir müjde verdi. ‘Fatih Bey, siz yıllardır konuyla ilgileniyorsunuz. Sonunda Meclis’te İslami holdingler olarak bilinen kuruluşlarla ilgili olarak bir Araştırma Komisyonu kurulmasına karar verildi’ dedi. İlginç ve önemli bir gelişme. Çünkü Türkiye’de devlet kurumları, SPK’nın yaptığı bir iki cılız uyarı haricinde bu ‘saadet zincirlerinin’ üzerine gitmedi. Milyarlarca mark ve Euro toplandı. Bunların bir bölümü çarçur edildi, önemli bir bölümü de bu işleri organize edenlerin cebine indi. Yurtdışında yaşayıp, alın teriyle kazandığı parayı milli veya dini duygularla bunlara kaptıran vatandaşlarımızın sayısı ise belirsiz. Tamaylıgil’e bu konunun üzerine gitmekte neden bu kadar geç kalındığını sordum. ‘Bugüne kadar bu konuda çok girişimde bulunduk. Ama ne yazık ki, son olarak Meclis’te çalışacak yer olmadığı bahanesiyle bu girişimlerimiz engellendi’ dedi. Açıkçası şaşırdım. Çünkü bizzat Başbakan Erdoğan, bir yıl kadar önce yaptığımız bir sohbette bu konudaki duyarlılığını net bir şekilde söylemiş ve bunların üzerine gidilmesi gerektiğini belirtmişti. Başbakan bunları söylerken yanımızda yanlış hatırlamıyorsam İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de vardı. Demek ki, Başbakan’ın yerinde hassasiyetleri milletvekillerinin hassasiyetleriyle örtüşmeyebiliyordu. Tamaylıgil’e nasıl bir çalışma yapacaklarını sordum: ‘Olayın boyutunu bulmaya çalışacağız. Açık söylemek gerekirse mağdurların büyük bölümü korkudan ortaya çıkmıyor. Kaç kişi kaç para kaybetti. Bu paralar nerede bunları bulmaya çalışacağız. Sonrasında gerekirse bir yasa teklifi ile bu işin önünün alınması ve kontrolünün sağlanmasını sağlamaya çalışacağız’ dedi. Türkiye’nin 15 yılı aşkın bir süredir büyük kayıplarına neden olan bir meselenin üzerine geç de olsa gidiliyor olması sevindirici. Bonozedelere CHP desteğiCHP milletvekili Bihlun Tamaylıgil ile sohbetimizde, CHP’nin ‘Hazine bonosu mağdurları’ için de bir çalışma yaptığını öğrendim. Biliyorsunuz, İmar Bankası yüzlerce milyon dolarlık Hazine bonosu satmış ancak bankaya el konulmasından sonra bankanın bu bonoları satmaya yetkisi olmadığı ve buradan bono alanların aslında ‘hava aldığı’ ortaya çıkmıştı. Ancak vatandaşın bu konuda hiçbir günahı yoktu. Çünkü vatandaş kimin neye izni olduğunu bilemezdi. Vatandaşın mağduriyetinin nedeni kamu kurumlarının ‘görevini iyi yapmamış olmasıydı’.CHP şimdi bu konuda da bir girişimde bulunmaya hazırlanıyor. Finansal Hizmetler Kanunu Meclis’e sevk edilirken, CHP yasaya Hazine bonosu alarak mağdur olan vatandaşların bu mağduriyetlerinin giderilmesine olanak sağlayacak bir ‘geçici madde’ hazırlıyormuş. Umarım bu gerçekleşebilir. Ve yine umarım ilgili kuruluşlar böyle bir geçici maddeyi ilerde bir gün koymayı gerektirmeyecek ‘sorumluluk’ içinde hareket ederler. Bu kaymakam bir gün vali olacakORHAN Pamuk hakkında yazdığıma, yazacağıma pişman olmak üzereyim. Biz adamın sözlerini eleştirdik, olay bir anda ‘linç kampanyasına’ dönüştü.Her işte ifratla tefrit arasında kalıyoruz. Okul müdürleri kitaplarının okula girişini yasakladılar, sözde milliyetçiler mitingler düzenleyip türlü terbiyesizlik yaptılar.Hadi onlar sivil tepki deyip boş verelim, şimdi de devletin kaymakamı Pamuk’un kitaplarını toplatmak üzere ‘resmi’ yazı yazıyor. Yahu kitaptan ne istiyorsunuz. Adamın kitaplarının ‘okunabilir olmamak’ dışında ne suçu var. Bu şuursuzlar bir sözde entelektüeli durduk yerde kahraman yapacaklar. Buraya kadar okuduğunuz satırlar aslında dün yayınlanacaktı. Yazının bu bölümü yer darlığına kurban gidince, akşam saatlerinde Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’e ‘olayı’ sorma fırsatını bulduk. Kaymakam’ın yaptığının yanlışlığı konusunda hiç şüphesi yoktu: ‘Ama bakın devlet gereğini yaptı. Vali olayı
haber alır almaz Kaymakam’ın yazısını durdurdu’ dedi. Orası öyle ama ya Kaymakam’ın sorumsuzluğu. Mektep medrese görmüş, sınavla devlet memuru olmuş, ardından kaymakam olarak atanacak liyakate geldiği düşünülmüş zatın yaptığına bakın. Sanırsın ki devlet görevlisi değil, derebeyi. Hukuk tanımadığı gibi, yol yordam ve sorumluluk duygusu da olmadan kendi başına ‘kitap toplatma kararı’ veriyor. Peki bunun bir müeyyidesi yok mu?Böylesi bir kaymakam o koltukta oturmaya devam edecek, yıllar geçtikçe terfi almaya ve bir gün karşımıza ‘vali’ hatta belki de ‘müsteşar’ olarak çıkmaya hak mı kazanacak!Bu olacak şey mi! Bunu yapan bir siyasi olsaydı yerden yere vurulurdu. ‘Memur dokunulmazlığı’ bu kadar mı ‘dokunulmaz’.NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Aklımızın sesi korkularımızın sesini bastırdığı zaman.
button