Güncelleme Tarihi:
4 Mayıs gecesi Kanal 7'de Ahmet Hakan Coşkun'un sunduğu İskele Sancak programının konusu, ‘‘İslam'da Kadın’’dı. Program konuklarından Dr. Hidayet Tuksal'ın annelik ve kadınlık konumunu sorgulayışı, hele hele bacak bacak üstüne atışı, İslami kesimde kıyametler kopardı. Öyle ya, ‘‘Paparazzi malzemesi yapışı’’, ‘‘Ayet ve hadislerin okunduğu programı ayak ayak üstünde bitirişi’’yenilir yutulur muydu? Hidayet Hanım'a mı kalmıştı herşeyi en iyi bilen ‘‘mümin’’ erkeklerle aşık atmak? İlahiyat Doktoru Hidayet Tuksal, ‘‘Kadın Karşıtı Söylemin İslam Geleneğindeki İzdüşümleri’’ kitabının da yazarıydı üstelik. Programın ardından İslami basında erkek yazarların koparttığı vaveyla, Hürriyet'e de ‘‘Bacak bacak üstüne atma kavgası’’ başlığıyla konu oldu. Kavganın ardında İslamcı cenahta eskilere dayanan bir tutuculuk-yenilikçilik, bir kadın-erkek çatışması yatıyordu. Geçen yıl ‘‘Osmanlıdan Cumhuriyete Kadının Tarihi Dönüşümü’’ adlı kitapta İslami referanslara bağlı 8 kadın yazar, sert eleştiriler yöneltmişti erkeklere. Örneğin Cihan Aktaş şöyle diyordu: ‘‘Bir tarafta kadına çamaşır yıkama eylemini başlıca görevi olarak yükleyen İslamcı entelektüellerimiz, öte tarafta bağnaz bir tutumla sizi eve, mutfağa kapatmak isteyen jakoben laikler. Başınızı rahat bir gönülle örtmeniz ve huzur duymanız için evlere kapanmalısınız.’’ İskele-Sancak programının ardından erkek yazarlar Dr. Hidayet Tuksal'a saldırınca, İslamcı kadın yazarlar da cılız bir sesle olsa bile bu salvoya karşılık verdiler.
İSLAMCI ERKEK YAZARLAR NASIL SALDIRDI?
AHMET SELİM (Zaman):
‘‘Canım evde mi oturalım?’’ sözünü öylesine dehşetle ve seslerini titreterek telaffuz ediyorlardı ki kahroldum. Ne çocuklar evde durmak istiyor, ne kadınlar! Oysa bir mümin için evi cennetidir; yeter ki kurallara uygun yaşayalım. (6 Mayıs.)
MÜSLÜM KARABACAK (Yeni Mesaj):
Hatta bir ara erkekliğimden utandım bile. O ne haldi Allah'ım? Bir ara merhum Mehmet Akif Ersoy'un şu mısraını terennüm ettim. ‘‘Meğer ne hayasızlıkları örtermiş bir incecik perde’’. Başörtüsü altında meğer ne hayasızlıklar saklı olabiliyor. (7 Mayıs.)
HÜSEYİN BESLİ (Gerçek Hayat):
Kadın erkek cinselliğinde, cinsel beraberliklerde eğer fantaziler ve farklı arayışlar devreye girmemişse bilinçli olarak, o herkesin aklına gelen ve herkesin uyguladığı klasik pozisyonu reddedebilir miyiz, kadın alttadır diye? (11 Mayıs.)
MUSTAFA ÖZCAN (Yeni Asya):
Hidayet Hanım'ın yakın bulunduğu Ankara Okulu gibi kültürel çevreler de zaten aynı doğrultuda hareket ediyorlar. Nihai maksatları nasları çözerek İslamı çözüp güya insanı dinin mahkumu olmaktan kurtarmak ve özgürleştirmektir. (13 Mayıs.)
DÜCANE CÜNDİOĞLU (Yeni Şafak):
Müslüman kadının modernleşme karşısındaki direnci zayıfladıkça, hiç kuşku yok ki sadece Müslümanlığı değil, kadınlığı da buharlaşmakta; yani nasıl ki modern kadın erkekleşiyorsa/erkekleştiyse, Müslüman kadın da erkekleşmekte. (11 Mayıs.)
İSLAMCI KADIN YAZARLAR NASIL SAVUNDU?
Hangi erkek oturuşundan dolayı eleştirildi?
EMİNE ŞENLİKOĞLU
Mektup Dergisi
Programı izlemedim. Eleştirenler, Hidayet Hanım'ın özenti içinde ve İslami prensipleri sevememiş olduğunu acımasız bir dille söylüyorlardı. Halkın önünde sere serpe fütursuzca oturan kadına da erkeğe de ayrı oranda karşıyım. Ama bu karşı oluşumu sadece Hidayet Tuksal'da sergilemem olsa olsa benim aczimi gösterir. İzlesinler bakalım İslami kesimdeki erkeklerin tv’de nasıl fütursuz oturduklarını! Neden eleştirmiyorlar? Eleştiride İslami medeniyet olmalı. İslami kaynaklar, bacak bacak üstüne atılabilir, ama atılmaması daha iyidir der. Hiçbir erkeğin oturuşundan dolayı bombardımana tutulmadığı Türkiye'de sadece Tuksal'ın bombardımana tutulması, cahillikten başka bir şey değil. Türkiye'de hangi erkek yaptığı hatadan dolayı eleştirildi? Hálá bana hakaret edenler, İslam akidesini göz göre göre çiğneyenlere gık çıkaramadı. Kadınların mücadelesini hazmedemediler.
Hep incitildik
SİBEL ERASLAN (Akit Yazarı)
Gönül isterdi ki ismi barış ve selamet olan bu dinin mensupları, o dine uyup tüm adaletsizliklerden münezzeh olsun. İncindik, hep incitildik. Bu arada tartışmanın birdenbire 'Bu kadınlar şimdi turşu da yapamazlar. Reçel ve örme kazak karşıtıdırlar, çocuk da bakmazlar, çocuk doğurmaya da karşıdırlar'a nasıl döndüğünü anlamak da zor. Hem 'oku' emriyle başlayan bir kitap hem de okumayı neredeyse erkekliğe yeltenmekle bir tutan bakış... (Akit, 10 Mayıs)
Seviyesizlik kaygı verici
YILDIZ RAMAZANOĞLU (Yazar)
Bu oturum hakkında yazanların çoğunun Müslüman kadınlar hakkındaki vizyonlarının Tanzimat dönemindeki tutucu söylemin bile gerisinde kalmış olması beni gerçekten şaşırttı. Bazı yazıların insani seviyesi, görgü düzeyi ise gazeteleri açısından kaygı verici. İki ucu keskin (sözde laik-muhafazakar) bir bıçakla kıyılmak isteniyor hür dindar kadınlar. (Akit-14 Mayıs)
Kuran'da ey kadınlar diye ayrı bir şey yok
AFET ILGAZ (Milli Gazete Yazarı)
Bu erkek meselesi değil, bu hayatı tahlil etmek meselesi. Kadını hayatın içinde görmek lazım. Kadını İslami kesim içine sıkıştırırsanız kadına hayatı daraltırsınız. İslamiyet'in kadın diye bir meselesi yoktur. İslamiyet'in meselesi insandır. Bunu ben uydurmuyorum. Kuran'da kadınlar ve erkeklere birlikte sesleniliyor. Ey kadınlar diye ayrıca bir şey yok. Ayrıca hep şunu iddia etmişimdir: Kadın sanatın meselesidir. Özellikle romanın, hikayenin. Kadın hakkında konuşacaksam, kadını sorgulamam. Kadını kendi özel ilişkilerinde görmeye çalışırım. O oturuş, toplum içinde kadının da erkeğin de dikkat etmesi gereken edep kurallarındandır. Ayrıca Müslümanlar, derli toplu oturmaya çok önem verirler çünkü otururken Allah'ın huzurunda olduklarına inanırlar. Erkekler de aynı edep kurallarına tabidir.
Yanlış anlaşılmak istemiyoruz
CANAN CEYLAN (Akit Yazarı)
Öncelikle kadın erkek hepimiz bir otokritik, özeleştiri yapmada cesur olmalıyız diye düşünüyorum. İslam'ı ne modernitenin argümanlarına feda etmeyi, ne egemen sistemin politik figürleriyle süslemek veya laik normlara endekslemek isteyenlerin oyununa gelmeyi, ne de hurafe ve geleneklere boğmayı istiyoruz. Biz sadece peygamberimizin getirdiklerine tabi olmayı ve bu yolda hizmet etmeyi istiyoruz. Yanlış anlaşılmak istemiyoruz. Hepsi bu. (Akit, 8 Mayıs)