Güncelleme Tarihi:
Avrasya İslam Şûrası'nda İslam kültürü adına çok önemli kararlar alındı. Şûra'da, ‘‘İslam'ın kadını eve hapseden’’ imajının değiştirilmesi istenirken tefsir, fıkıh, hadis alanlarına çağdaş yorumlar getirilmesi kararlaştırıldı.
AVRASYA İslam Şûrası'nda İslam'ın Batı'daki yanlış imajının düzeltilmesinde insan hakları ve İslam'da kadının konumu ön plana çıktı.
Şûra bildirisinde İslam'ın 'kadını eve hapseden, sosyal hayattan tecrit eden' imajının silinmesi, İslam'ın görevi olarak kabul edildi.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'ın Avrasya İslam Şûrası Başkanı sıfatıyla okuduğu bildiride, bugün Batı'da kabul gören evrensel değerler ve insan haklarına ilişkin hükümlerin, asırlar önce Hz. Muhammed tarafından dünyaya ilan edilmiş ilkeler olduğu vurgulandı.
YANLIŞ İMAJ SİLİNMELİ
Yılmaz, ‘‘İslam evrensel değerler üzerine oturtulmuş bir dindir. Sevgi, barış ve hoşgörü gibi ilkeleri her zaman ön planda tutmuş yüce dinimizin şiddet, işkence, çağdışı görüntüler, kadını eve hapseden, sosyal hayattan tecrit eden bir imajla Batı'da tanınıyor ve tanıtılıyor olması büyük bir haksızlıktır. Bu imajı silmek bizim görevimizdir’’ dedi.
İslamda kadının özgürleştirilmesi yolunda çok önemli bir adım atan bu madde, Adriyatik'den Orta Asya'ya kadar uzanan coğrafya üzerinde Litvanya'dan Yunanistan'a, Slovenya'dan Moğolistan'a kadar uzanan bir milletler yelpazesinde yaşayan Müslümanları temsil eden 47 dini lider tarafından oybirliğiyle kabul edildi.
Bildiride, ‘‘İslamın Batı'daki yanlış imajının oluşmasında Müslümanların kusurunun bulunmadığını da düşünmek mümkün değildir. Dinin özünde olmayan yerel kültürlerden kaynaklanan olumsuz yorumların İslam'a mal edilmesinde özeleştiri kurumunun yeterince işletilmemesi önemli bir faktördür’’ ifadesiyle İslamda özeleştiri kurumuna kapı açıldı.
İSLAM'A YENİ YORUM
Bildiride İslamın, Kuran'nın özünde bulunan bilim, demokrasi ve insan hakları gibi evrensel değerler ışığında yeniden yapılanması için ‘‘Bu durumda, ilk yapılması gereken husus, dinimizi asli kaynaklarından yeniden anlamak, algılamak ve anlatmaktır’’ dendi.
Bu bağlamda 30 maddelik bildirinin en önemli maddesi şu oldu:
‘‘Tarihten tevarüs ederek günümüze kadar gelmiş olan ve İslam kültürünün gelişmesinde önemli yeri bulunan tefsir, fıkıh ve hadis alanındaki eserlerin gözden geçirilmesi, günün şartlarına ve ihtiyaçlarına yanıt verecek yorumları taşıyan yeni eserler telif edilmesi oy birliğiyle kararlaştırılmıştır.’’
‘Dünya düzdür’ diyen tefsir var
DİYANET İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, yanlış anlamalara yol açmaması için Kuran'ın tefsirine ilişkin şura bildirisine şöyle açıklık getirdi:
‘‘Tefsir yapılmasında büyük zaruret var. Tefsirin amacı günümüz bilgi ve bilimine uymayan ibarelerin gözden geçirilmesidir. Örneğin bir ayeti yorumlarken, ‘dünya yuvarlak değil, dümdüzdür' deniliyor. Bu 600-700 yıl önce yazılmış. Bunu bugün cemaatinize söylerseniz gülünç duruma düşersiniz. Bir başka örnek, ‘sefihlere mal teslim etmeyiniz' deniliyor. Bu sefih kelimesi aslında akli dengesi yerinde olmayanları kasdediyor.. Oysa bu günümüze ‘kadınlara mal teslim etmeyiniz' olarak gelmiş. Görüldüğü gibi ıslahata ihtiyaç var.’’
Hz. Muhammed, ‘Kadın okuma değil, dikiş öğrensin’ demiş olamaz
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, İslamın bütün Müslümanların bilim öğrenmesini farz koşan bir din olduğunu, dolayısıyla Hazreti Muhammed'in ‘Kadınlara okuma yazma değil, dikiş nakış öğretin' demiş olamayacağını, ev işlerinin asli görevi olmadığını söyledi. Yılmaz, bu nedenle hadis kitaplarının da gözden geçirilmesi gerektiğini belirtti.
İslam devrimi lafından korkmayın
SAVAŞTAN yeni çıkmış Bosna'da Osmanlı mirası medreseler ve camiiler, günlük yaşamın çekim merkezleri. Cami avlularındaki çeşmelerde şırıl şırıl sular akıyor. Orijinal restorasyonuyla bir mücevher gibi parlayan Gazi Hüsrev Bey Medresesi'nde Bosna çağdaş sanatı sergisi gece geç saatlere kadar ziyaretçilerle dolup taşıyor. Saraybosnalılar Başçarşı'nın pırıl pırıl sokaklarında geceyarısına kadar geziyor, Hacı Hüsrev Bey Camii'nde namaz kılıp, bir adım ötedeki kahvede arkadaşlarıyla buluşmaya gidiyor. Saraybosnalılar hergün hayatı yeniden kutlayan dimdik duruşlarıyla konuklarını imrendiriyor. Boşnakların dini lideri, Reisu'l Ulema Dr. Mustafa Efendi Ceriç, mutluluğunu tarifte zorlanıyor: ‘‘Biz bugün için tam 150 yıl bekledik. Düşünün ki siz bir kişiyi 150 yıl boyunca gündüz hayalinizde, gece rüyalarında görecek kadar hasretle bekliyorsunuz. O şimdi geldi. Bir uçağa bindi. Yanında gazetecilerle ve diğer dindaşlarımızla birlikte geldi. Tabii ki, Mehmet Nuri Yılmaz bir fanidir. Ama, burada o bir semboldür. Bu bizim için tarihi bir an. Bundan sonra biz, Türkiye'den her kesimden insanın Bosna'ya ilgi göstermesini bekliyoruz. Her kesimin Bosna'daki muadiliyle yakın ilişki içine girmesini bekliyoruz. Kısacası biz, Türkiye'nin Bosna'yı kendi ülkesi gibi görmesini bekliyoruz‘‘
Reisu'l Ulema Dr. Mustafa Efendi Ceriç, Chicago'da Doğu Dilleri ve Medeniyetleri tahsili yapmış, felsefe doktorası almış, İngilizce'ye hakim aydın bir din adamı.
‘HEGEL’Cİ DİNİ LİDER
Hegel'den alıntı yaparak anlatıyor, özgürlüğün kendileri için ne ifade ettiğini:
‘‘Artık özgürüz. Çünkü, Hegel'in dediği gibi, özgürlük yerçekimi gibidir. Sizi, yerçekimi gibi kendisine çeker. 200 bin insanımızın canına mal olan özgürlüğümüz sayesinde buraya gelip, bize bu mutluluk tablosunu yaşattığınız. 11 yıl önce buraya böyle özgürce gelemezdiniz.‘‘ Reisu'l Ulema, bir filozof. Erbakan hakkında izlenimleri sorulduğunda, felsefi açıdan değerlendirmeler yapıyor. Öznel yorumlardan kaçınıyor. Gazeteciler, Erbakan'ın, 'Kanlı mı olacak, kansız mı' beyanını hatırlattığında, dayanamayıp, ‘‘Erbakan, 'Ben yeni Fatih'im.
İstanbul'u fethedeceğim' de demişti' ’’ diyerek, Erbakan'la arasındaki mesafeyi belirliyor. ‘‘Bakınız, 20'nci Yüzyıl'da çıkış noktasını bilimden almayan hiçbir devrim başarılı olamadı. O yüzden İslam devrimi lafından korkmayın’’ diyor. Gazeteciler biraz daha bastırınca, ‘‘Tarihteki Erbakan dönemi kapanmıştır’’ diyerek son noktayı koyuyor.