Güncelleme Tarihi:
KURAN’I Kerim’in “Yusuf: Rabbim bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir: Eğer onların hilelerine benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum, dedi” ayeti, “Hapishane” tarihi çalışmalarının en ilahi kaynaklarından biridir. Rabbi, O’nun duasını kabul eder; Hz. Yusuf’un cahillerden olmamak adına istediği hapishane yaşamı başlar. Kimi tefsirlere göre Hz. Yusuf’un 12 yıllık hapishane yaşamı İslam dünyasına “Yusuf’un Medresesi; medreseye çevirdiği hapishane yaşamı” anlamını taşıyan “Medrese-i Yusufiye” kavramıyla girer.
Mescitlerde tutukluluk
Genç İslam toplumunun, “Müstakil” bir hapishane binasıyla tanışması için Hz. Ali’yi beklemek gerekecektir. Hz. Muhammed döneminde bugünün hapishanelerini hatırlatan bir binadan bahsetmek mümkün değildir. O dönem için “suçlu” olarak nitelendirilen sanıklarla ilgili kararın kesinleşmesine kadar geçen sürede ev ya da mescitler hapishane görevini üstlenir. Örneğin, Hendek Savaşı sonrasında Müslümanlara ihanet eden Benu Kureyza Yahudileri, Hz. Muhammed tarafından bir evde hapsedilir; Sa’d İbn Muaz’ın hükmü doğrultusunda 700’den fazla erkek kılıçtan geçirilerek öldürülür.
Bedeli 4 bin dinar
Hirmas Bin Habib’in “Hapis” cezasıyla ilgili rivayeti ise şöyledir: “Borcunu ödemeyen biriyle ilgili Resulullah’a şikayette bulundum. O da bana bu kimseyi hapsetme izni verdi. Arkasından da bilgi almak için oraya uğradı.” Bir başka örnek de ise deve hırsızlığından suçlanan iki kişinin Hz. Muhammed tarafından hapsettirildiği; develerin geri gelmesi üzerine de bu kişilerin serbest bırakılması anlatılır.
Hz. Muhammed’in ölümü sonrası halife olan Hz. Ebubekir döneminde de müstakil hapishane uygulamasına geçilmez. Hz. Ömer ise halifeliği döneminde ilk hapishane uygulamasının adımını atar. Hz. Ömer, Sayvan Bin Ümeyye’den 4 bin dinara satın aldığı evi hapishaneye çevirir. Hz. Osman dönemi de benzer uygulamalarla geçer.
Hz. Ali’nin hapishaneleri
Hz. Ali’nin hilafetiyle birlikte ise ilk müstakil hapishane inşasına başlanır. Ali, ilk olarak “Nafi” adıyla İslam tarihindeki yerini alan hapishaneyi yaptırır. İslam kaynaklarına göre Küfe’de yaptırılan “Nafi” kamıştandı ve mahkumların kaçışını kolaylaştırıyordu. “Nafi” hapishanesinin, istenen sonucu sağlamaması nedeniyle Hz. Ali çamurdan “Manyes” ya da “Muhayyis” adı verilen ikinci bir hapishaneyi çamurdan inşa ettirdi. “Küçük düşürme, aşağılama” anlamlarına gelen “Muhayyis” İslam tarihinin ilk “sağlam” hapishanesi olarak kayıtlara geçti. Hz. Ali bu kararıyla, hapishane için özel bir yer ayıran ve inşa ettiren ilk halife ünvanını aldı.
‘Sadaka’ sadece ‘sadaka vermek’ değildir...!
Bir gün Allah Resûlü, ashabıyla sohbeti esnasında, “Her Müslüman’ın sadaka vermesi gerekir” dedi. Bunu duyan sahabiler bir an şaşırdılar. Öyle ya aralarında zengin olmadıkları için sadaka veremeyecek durumda olanlar da vardı. Bu yüzden hemen sordular: “(Sadaka verecek mal) Bulamayan ne yapsın?” Allah Resûlü, “Elinin emeğiyle çalışsın. Böylece hem kendisi faydalanır, hem de sadaka verir” buyurdu. Sahâbe tekrar, “Ya buna gücü yetmezse” diye sorunca Efendimiz “İhtiyaç sahibi, darda kalmış ve mazlum kimselere yardımcı olur” dedi. Sahâbe “Peki ya buna da gücü yetmezse” diye sorunca Resûlullah, “İyiliği veya hayrı emreder” dedi. Son olarak Ashâb-ı Kirâm “Bunu da yapacak gücü olmazsa” deyince, Sevgili Efendimiz “Kötülüklerden uzak dursun; bu da bir sadakadır” buyurdular. (Müslim, Zekât, 55, no: 2333) (Hazırlayan: Dr. Mahmut Demir/ Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı)
Afrika yardımları 340 bİn SMS’e ulaştı
DİYANET İşleri Başkanlığı ile Türkiye Diyanet Vakfı’nın ortaklaşa başlattığı “Her Evden Bir Fitre Bir İftar Afrika’ya” kampanyasında 340 bin SMS’e ulaşıldı. Kampanya sayesinde son 60 yılın en büyük kuraklığını yaşayan, açlık ve susuzlukla karşı karşıya kalan Afrikalılara gıda yardımı yapılmış olacak.
SMS İLE BAĞIŞ (1 SMS 5 TL.’dir.)
SMS ile Bağışta bulunmak için AFRIKA yaz 5601’e 1 SMS gönder
SMS ile Fitrenizi vermek için AFRIKA yaz 5601’e 2 SMS gönder
BANKA HESAP NUMARALARINA havale ve EFT yöntemiyle
AFRİKA İÇİN TÜRKİYE DİYANET VAKFI BANKA HESAPLARI (YURT İÇİ)
BANKA HESAP CİNSİ HESAP NO
VAKIFBANK/ MEŞRUTİYET ŞUBESİ TL HESABI TR93 0001 5001 5800 7299 0312 79
HALK BANKASI/ MİTHATPAŞA ŞUBESİ TL HESABI TR11 0001 2009 3960 0016 0001 16
ZİRAAT BANKASI/ MİTHATPAŞA ŞUBESİ TL HESABI TR80 0001 0012 6207 9673 6650 73
VAKIFBANK/ MEŞRUTİYET ŞUBESİ USD HESABI TR28 0001 5001 5804 8012 9879 49
VAKIFBANK/ MEŞRUTİYET ŞUBESİ EURO HESABI TR92 0001 5001 5804 8012 9879 61
RAMAZAN SÖZLÜĞÜ
HAVAİC-İ asliyye (asli ihtiyaçlar): Havaic-i asliyye, temel ihtiyaçlar demektir. İnsanın temel ihtiyaçlarını karşılayan, bu yüzden de zekâta tabi olmayan maddi varlıklar fıkıhta havaic-i asliyye olarak ifade edilir. Zekât ve sadaka-i fıtr ile yükümlü olmak için, kişinin ve bakmakla yükümlü olduğu aile bireylerinin temel ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı mala sahip olması gerekir. Temel ihtiyaç maddeleri insanın hayat ve hürriyetini korumak için muhtaç olduğu şeylerdir. Bunlar, genel olarak nafaka, oturulan ev, ev eşyası, ihtiyaç duyulan elbise, borç karşılığı mal, sanat ve mesleğe ait alet ve makineler, binek taşıtları, ilim için edinilen kitaplar gibi eşyadır.
PEYGAMBER DUALARI
HZ. Zekeriyya şu dua ile Allah’ın kendisine çocuk ihsan etmesini istemişti: “Rabbim! Beni tek (yalnız başıma çocuksuz) bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın. (her şeyim sana kalacaktır.)” (Enbiya 21/89)
ESMA-İ HÜSNA
el-HÂFİD: Sözlükte indiren, alçaltan, vakur, sakin, mütevazı anlamlarına gelen “el-Hâfid” ismi, Allah’ın sıfatı olarak dünya ve ahirette inkâr ve isyan edenleri şan, şeref ve itibar bakımından alçaltan, değersiz yapan ve cezalandıran demektir. İzzet ve şeref, Allah’ın, Peygamberinin ve müminlerindir. Kâfir ve isyankârların dünyadaki itibar ve değeri, geçici ve arızîdir. Ahirette yüce Allah, kâfir ve âsileri, cehenneme atarak alçaltır, yüzlerini karartır, rezil ve rüsva eder. Bu itibarla dünya ve ahirette izzet ve şeref isteyen Allah’a yönelmeli ve O’na hakkıyla kul olmalıdır. (Hazırlayan: Doç. Dr. İsmail Karagöz)
Doç. Dr. İbrahim Hilmi Karslı: İslam kadını himaye etmektedir
İSLAM ve kadın konusu, son iki asırda gerek Müslüman aydınların gerekse Oryantalistlerin en fazla tartıştığı konulardan biridir. İslam’da ve gelenekte kadının konumuyla ilgili lehte ve aleyhte çok şey söylenmiştir, söylenmeye de devam etmektedir. İslam tarihinin değişik dönemlerinde kadının toplumsal hayattaki konumuyla ilgili yanlış bir takım örf, adet ve uygulamalar etkili olmuş olabilir. Biz bunların değerlendirilmesini bir tarafa bırakıp İslam’ın temel kaynakları açısından konuya yaklaşacağız.
Hz. Peygamber toplumdaki yetimlerin ve mazlum kadınların elinden tutmuş, onların onurlu bir hayat sürmesi için mücadele etmiştir. Ailede ve toplumsal hayatta kadını düşmüş olduğu içler acısı durumdan kurtarmak için özel bir gayret göstermiştir. Elbetteki bütün bu çabalar vahyin rehberliğinde gerçekleşiyordu.
İlk şehit bir kadındı
İslam’ın gelmesiyle kadın konusunda gerçekleşen devrim niteliğindeki zihniyet değişimini göstermesi bakımından, Abdullah bin Ömer’in şu tespitleri oldukça manidardır: “Hz. Peygamberin sağlığında ayet nazil olur korkusuyla hanımlarımıza elimizi ve dilimizi uzatmaktan sakınırdık (Buhârî, Nikâh 80). Oysa daha kısa bir zaman önce Araplar arasında kız çocuğa sahip olmak, bir zül olarak kabul ediliyor, bir küçümsenme vesilesi olarak görülüyordu. (Bk. Nahl, 16/58-59)
Hz. Peygamber’in şefkat, merhamet dolu yaklaşımı, kadınlar arasında İslam davetinin coşkuyla karşılanmasına sebep olmuştur. Nitekim bu dinin ilk şehidinin kadın olması bu açıdan dikkat çekicidir. Hz. Peygamber’in kendi eşlerine de anlatılandan farklı davranması düşünülemezdi. Onu en iyi tanıyanlardan biri olan Enes bin Malik, bu durumu şöyle anlatır: “Ailesine Peygamberden daha şefkatli davranan başka bir kimse tanımadım”(Müslim, Fezâil, 63).
Zorla nikâh geçersiz
Kadının kendi geleceğini tayin etmesi, şahsi hürriyetini kullanması bir esas olarak kabul edildi. Hz. Peygamber, dul veya bekâr olsun kadının istemediği bir erkekle evlendirilmesini yasakladı. Nitekim babası tarafından istemediği bir erkekle evlendirilen bir kızın nikâhı, Hz. Peygamber tarafından geçersiz sayıldı. (Abdurrezzak, Musannaf,VI,145-146). Yine anne olarak kadına ayrı bir yerin verildiği görülür. Bir defasında Ashab’tan biri Hz. Peygamber’e gelir ve “Ey Allah’ın elçisi! Kim benim iyiliklerime daha layıktır?” diye sorar. Üç defa tekrarlanmasına rağmen, Hz. Peygamber her seferinde ‘Annen’ der, dördüncüsünde ise ‘Baban’ diye cevap verir (Buhârî, Edep,2). İslam, kadının onurunun incinmesine müsaade etmedi. Meselâ bir kadına zina suçunu isnad eden kimse, eğer dört şahit getiremezse, kendisine seksen değnek vurulur ve ebediyyen de şahitliği kabul edilmez (Nûr, 24/4). Ancak benzer bir iftira erkeğe yapıldığı takdirde, hukuki bir müeyyide söz konusu değildir.
Hak arayan Havle
Kur’an, hakkını arayan Havle’nin mücadelesine de yer verir. Hatta onun bu mücadelesi bir sureye isim olmuştur. Vahiy, bu olaya yer vermekle bütün mazlum kadınlara bir anlamda onu örnek göstermiştir. Kocası ona zihar yapmıştı; yani artık onunla birleşmeyeceğini ilan etmişti. Bu kadını sindirmeye yönelik çirkin bir adetti. O, durumunu Allah’a arzetmiş, çözüm bulması için Hz. Peygamberle bir süre mücadele etmişti. Netice de şu ayet onun imdadına yetişir: “Allah kocası hususunda seninle tartışan ve durumunu Allah’a şikayet eden kadının sözünü işitmiştir” (Mücadele,58/1). Devamındaki ayetler, Havle’nin haklılığını ortaya koymuştur. Bu olay önemliydi. Çünkü vahiy, sıradan bir hanımın hak arayışına destekçi olmuştu. Yine Hz. Peygamberle tartışan bu kadın, ilâhî bir uyarıya muhatap olmamış; aksine Allah’ın onun sözlerini dinlediği belirtilerek bir anlamda onure edilmişti.
* Doç. Dr. İbrahim Hilmi Karslı
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi